'Tarihî olmaktan çok psikolojik ve siyasi bir sorun'

 
Neşe Düzel bir kez daha Türkiye'nin temel sorunlarından birine ışık tutan fevkalade dikkate değer bir mülakat yayımladı (Taraf, 8-9 Eylül).
Cumhurbaşkanı Gül'ün Erivan ziyareti dolayısıyla emekli Büyükelçi Volkan Vural ile Türkiye-Ermenistan ilişkileri üzerine konuştu. Vural'ın Düzel'e söyledikleri öylesine altı çizilmeye değer ki, bunlardan en önemli bulduklarımı okurlarımın dikkatine getirmek istiyorum. Vural şunları söylüyor:

Cumhurbaşkanı Gül'ün Erivan ziyareti "Türkiye ile Ermenistan arasında bir başlangıca zemin olabilir. İki devlet arasında diplomatik ilişkilerin vakit geçirmeksizin kurulması lazım..."

"Ermenistan ile aramızdaki sorun, tarihî olmaktan çok, psikolojik ve siyasi bir olay. Geçmişte yaşananların insanlarda yarattığı bir psikoloji, güvensizlik, korku ve dehşet var.... Sorunun çözümü insanlardaki psikolojik sıkıntıların giderilmesindedir. Çözüm iki halkın yeniden sevgiyle, saygıyla birbirlerine yanaşabileceği ve birbirleriyle rahat konuşabilecekleri bir güven ortamının yaratılmasındadır..."

"Sovyetler'den ayrılan bütün cumhuriyetlerin bağımsızlığının tanınmasına ve Ermenistan hariç hepsiyle diplomatik ilişki kurulmasına karar verildi..." Eğer Ermenistan ile diplomatik ilişki kurulmuş olsaydı ilişkiler normalleşir, iki taraf da bundan yararlanırdı. "Normalleşme Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin de daha iyi olmasını sağlardı. Belki Karabağ'ın işgali önlenebilirdi... Türkiye, Ermeni sorununda bu kadar sıkıştırılmazdı. Ermenistan'la münasebetlerini çok iyi tutan bir Türkiye'yi suçlamak o kadar kolay olmazdı."

"Ermenistan'ın Türkiye'den toprak alabilmesi mümkün mü? Hangi aklı başında biri bunu düşünebilir? Ermenistan'ın nüfusunun tamamı kadar askerimiz var... Kendimize biraz daha güvenmeliyiz."

Tarihteki olaylar "Kaçınılmaz olarak tartışılacak. Bence bu ilişkilerin normalleşmesinin önünde bir engel değil... Bizim de yaşadığımız olayların çok acı veren, çok trajik yönleri olduğu muhakkak. Ermenilerin de bunu kendilerine yapılan büyük bir haksızlık olarak gördükleri muhakkak. Doğup büyüdükleri yerlerden zorla koparıldıklarını düşündükleri bir gerçek. Bu duyguları silemezsiniz... Ancak onlara şunu söyleyebilirsiniz: Evet böyle şeyler yaşandı. Ama hayat bununla geçmez. Önümüzde bir başka hayat daha var. O hayatı gelin birlikte dostluk içinde kuralım..."

"Ermeniler elbette soykırım konusunu kurcalayacaklar... İki ülke arasında 'ortak tarih komisyonu' kurulması ilk bakışta iyi bir açılım olabilir ama... Bence mesele tarihte değil. Ben tarihî gerçeklerin bilinmediği varsayımını paylaşmıyorum. Gerçekler biliniyor... Bir Ermeni samimiyetle halkının uğradığı durumun soykırım olduğunu düşünebilir... Biz de böyle olmadığını düşünebiliriz... Bunu tarihçiler bize söylesin demek de tarihçilere fazla anlam yüklemektir. Çünkü her tarihçinin her olayı yorumlayışı farklıdır..." İlk Ermenistan Başkanı Ter Petrosyan bana, "O konuyu kenarda bırakalım, geleceğe bakalım. Bunda anlaşamayacağımız muhakkak. Toplumlar önce başka yöntemlerle kaynaşsınlar. Soykırım meselesinin üstünden böylece geçelim..." diyordu. "Bence yapılacak şey budur. Bu konuyu deşmekten yarar çıkmaz."

"Ben yetkili olsam, Osmanlı İmparatorluğu sırasında tehcire tabi tutulmuş olan bütün Ermeniler ve hatta başka azınlıklar da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına istekleri halinde otomatik olarak alınabilir derim... Malların geriye verilmesi, bütün bunların hesabının çıkarılması artık çok zor ama... Bir fon kurulabilir... Sembolik bir tazminat verilebilir. Önemli olan bir acı karşısında duyarsız olmadığınızı ve buna empatiyle baktığımızı, insanlık görevi olarak birtakım telafi edici unsurlar üzerinde durduğumuzu belirtebilecek tutumlardır... Ben özür de dilerim aslında... Bunu sadece Ermeniler için de söylemiyorum. 6-7 Eylül hadiselerinde Türkiye'den giden insanlar, Rum vatandaşlar için de söylüyorum... Bizim gibi bir devletin yapması gereken şey budur..."

 
Kaynak: Zaman