Talep ve meşruiyet sorunu

Siyaseten meşru bir talebin açığa çıkması, somutlaşması ancak taleplerin hakikati ile elde ediliş yönteminin meşruiyetiyle birleşince anlam kazanır. O zaman hakikat olur.

Her siyasi mücadele gibi her haklı talep bir bedel ister, önemli olan ödenen bedelin elde edilene/ edilecek olana değiyor olmasıdır.

Tarih okumalarına bugün de devam edelim…

Bugün sadece Türkiye'de değil Balkanlar'dan Ortadoğu'ya kadar son on-beş yıl içinde yaşanan gelişmelerin bu açıdan değerlendirdiğimizde ibretlik sahneler ortaya çıkar. Bu olayların hemen hepsi dışımızda cereyan ettiğinden sanki bize hiç dokunmayacak gibi genelde hayret makamında seyretmekle yetindiğimiz trajedilerdir. Oysa hayret ve dehşetle televizyon ekranlarından izlenen pek çok sahnenin nasıl bir anda kendi gerçekliğimiz olabileceğini hisseder gibi olduk. Bir anda toplumun dengesi bozuldu.

Belki dikkatlerden kaçmıştır… Kosova'da ilginç gelişmeler yaşanıyor. Millet meclisinde muhalefetin göz yaşartıcı bomba kullanması gibi ilk bakışta anlaşılması zor, hatta fantastik gelebilecek bir siyasi mücadele yaşanıyor.

Kosova malum Yugoslavya'nın parçalanış hikayesinin son sahnesi idi. Sırp milliyetçiler komünist dönemden beri ezdiği Arnavutları devlet şiddetiyle ezmeye kalkınca siyaset çöktü ve patladı. Yugoslavya'ya hakim olamayan Sırplar son hamle olarak Kosova'yı elden kaçırmak istemediler. Ne var ki dünya dengelerini yanlış okumuşlardı.

1980'lerden beri isyan halindeki Arnavutlar anayurtlarından sürülmek istenmelerine isyan ederek ayaklandılar. Amerika bu kez Arnavutlara destek verdi. Ve biraz da medya mahareti ile propogandaya dönüşen dramatik gelişmeleri iyi yönlendiren Amerika, müdahale ederek Kosova'yı kanatları arasına aldı.

Bugün Kosova bağımsızlığını daha az kan dökerek kazanabilmişse ABD öncülüğündeki NATO müdahalesine borçludur.

Sırplar uzun süre yalıtılmış olsa da ilişkilerin normalleşmesi için bedel ödemeyi kabul ettiler. Bosna Savaşı dahil savaş suçlularını teslim ettiler, faşist liderleri devre dışı bıraktılar. Bunun karşılığında ilişkileri AB ile normalleşme başladı, hatta AB üyeliğine hazırlık aşamasında gerekli düzenlemeleri(!) yapmak zorunda kaldılar.

Gelelim Kosova cephesine. Sırplardan kurtulan Kosovalı Arnavutlar'ın siyasal tanınma sorunu vardı. Sırbistan'la ilişkilerin geleceği gibi hayati konular orta yerde duruyordu. Bağımsızlığın en görünür bedeli ülkenin adeta bir Amerikan üssüne dönüşmesiydi. Amerikan bayraklarının resmi dairelerde bile rahatlıkla görüldüğü bir bağımsızlık elde edilmişti.

Tam bu noktada Sırbistan'ın Kosova'yı tanıması, ilişkilerin normalleşmesi AB için önemliydi. Kosova'daki son gelişmeler de bu siyasal bedelle alakalı pazarlıkların sonucuydu. Sırbistan Kosava'yla ilişkilerin normalleşmesi karşılığında son bir kozunu oynayarak Sırplara ayrılık için bastırdı. Buna göre Sırp azınlığın yoğun olduğu bölgelerdeki belediyelere neredeyse özerk statü anlamına gelecek ayrıcalıklar tanınacaktı. Sırp belediyeler birliğinin coğrafi olarak konumlandığı bölgelere bakılınca bunun Kosova için ne derece hassas bir konu hatta tehdit olduğu anlaşılır.

Bu durumda iktidar uluslararası meşruiyet için bu tavizi vermeye hazırlanırken muhalefet engellemeye çalışsa da ne kadar direnecekleri belirsiz.

Kosova Sırbistan'ın baskısı karşısında meşru taleplerini elde etmek için küresel bir güce yaslanmış ancak bağımsızlık ilanı başka bir bağımlılık getirmiştir. Siyasi irade adeta dikte ettirilen politikalara esir olmuştur. Bağımsızlık yolunu açan yönetici elit, meşru bir amaca ulaşmak adına bağımlı hale gelmiştir.

Sırbistan karşısında Kosovalılara yardım edenler, şimdi Sırplara karşı taviz vermelerini istiyor. Sırpların yalıtılmışlık durumunun kalkması için de onlardan başka tavizler almışlardı.

İster iktidar talebi olsun ister özgürlük talebi, her siyasal kazanım, talebinin meşruiyeti kadar nasıl elde edildiği ile belirlenir.

Stratejik dengeler adına büyük güçlere yaslanarak elde edilecek kazanımlar her şeyden önce farklı bir bağımlılığı getirecektir. Siyasal taleplerin meşruiyeti kadar elde ediliş yöntemi de o kadar önemlidir. İster iktidar ister özgürlük talebi peşinde olanlar feda ettiklerinin elde ettiklerinin karşılığı olup olmadığını da vicdan, adalet ve hakikat ölçüsünde tartmalıdırlar. <<<DEVAMI>>>