Sınır ötesi diplomasi için çok geç


 
ABD Iraklı Kürtlerle AKP hükümetinin, PKK krizi tırmanmadan önce diyalog isteğine dair sinyallerini göz ardı ederek büyük bir fırsat kaçırdı. Gelinen noktada Türk ordusu ve PKK AKP'nin uzlaşma yanlısı tavrını engellerken, krizin diplomasiyle çözülme şansı epey azaldı

Kuzey Irak'a müdahale etmeye hazırlanan Türk güçleriyle ABD arasında yaşanan açmazın suçlusu Bush yönetiminden başkası değil. Türkler, geçen pazar 12 Türk askerini öldüren PKK'ya karşı misilleme yapmak istiyor. Büyük bir misilleme harekâtı Türkiye, Irak ve ABD için büyük bir talihsizlik anlamına gelecek. Birincisi, ABD'nin iyi karşılandığı tek Irak bölgesindeki istikrara zarar verecek. İkincisi, Türkiye'yi de kendi Irak bataklığına çekmiş olacak.

Ne yazık ki bu tahmin edilebilir ve zaten tahmin de edilmiş bir krizdi. Amerikalı yetkililer uzun zamandır Türkiye'nin müdahalesinin bir tek terörist eylem kadar yakında olduğunu biliyordu. Gerilim giderek artarken,
ABD'nin önleyici diplomasiyi hayata geçirebileceği sayısız fırsatı vardı. Hayalgücü eksikliği, beceriksizlik ve Dışişleri Bakanlığı'nın zır cahilliği bir arada bu kördüğüme yol açtı. İşleri daha da vahim hale getiren şey, salı günü dışişlerinin, harekete geçmemelerinden dolayı memnuniyetsizliğini ifade ederek faturayı Iraklı Kürtlere çıkarmaya çalışması oldu.

AKP uzlaşmaya en yakın parti

Türklerle Kürtler arasındaki gerilimlerin öyle kolayca idare edilebilir olmadığı muhakkak. Türkler için sorunun PKK'yı da aşan boyutları
var. Irak'taki karmaşadan bağımsız bir Kürdistan doğmasından ve
kendi Kürt azınlıkları için bir örnek oluşturmasından çekiniyorlar. 20 yılı aşkın süredir silahlı isyan yürüten PKK Kuzey Irak'ı bir sığınak, eğitim alanı ve karargâh olarak kullanıyor. Türk sınırı boyunca yer alan üsleri büyük ölçüde izole ve basit bir nitelik taşıyor. Karargâhıysa İran sınırı yakınındaki Kandil dağlarının yükseklerinde kartal yuvasını andırıyor ve Türk topçusunun menzili dışında kalıyor.

Türkler, ABD ve Iraklı Kürtleri, PKK'nın kendi kontrolleri altındaki bölgelerde bulunan terörist altyapısına göz yummakla suçluyor. Washington'ın da bir 'terörle savaş' yürüttüğü göz önüne alınırsa, bu şikâyet bam teline dokunuyor. Kürt sorunu Türkiye için yeni değil; kültürel ve siyasi haklarını isteyen Kürtler Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1920'lerden beri o veya bu biçimde isyan veya politik ajitasyon halinde.

PKK ve yasal bir siyasi parti, olsa olsa bu fenomenin en son tezahürleri.
Türkiye'de iktidarda bulunan AKP, bugüne kadar Türkler ve Kürtler arasında bir uzlaşma süreci başlatmaya en çok yaklaşan parti konumunda. Önünde iki büyük engel var. Birincisi, bizzat kendi yerleşik ordusu; ılımlı
İslami AKP'yle arası bozuk olan Türk ordusu, bu partiyi katı laik ilkelerine bir hakaret gibi görüyor. Türkiye'nin Irak politikası sivil-asker çekişmesi nedeniyle sendeliyor. Başarılı yönetiminin ödülünü son seçimlerde alan AKP hükümeti, Kuzey Irak ve PKK konusunda (bir nevi AKP'nin Aşil topuğu) kendisini savunma konumunda buluyor. AKP'nin müdahaleye gönülsüzlüğünü sezen yerleşik laik yapı, parti üzerinde muazzam bir baskı kurmuş durumda.

Diğer zorluk, PKK'nın kendisi. Öcalan'ın yakalanıp hapsedilmesiyle birlikte örgüt, Türkiye'deki Kürtlerin isteklerini liderini bıraktırmanın
bir yolunu bulmak için kullanmak niyetindeki bir tarikattan ibaret hale geldi neredeyse. İronik olan şu ki, gerek Iraklı Kürtler gerekse AKP hükümeti Bush yönetimine doğrudan veya dolaylı olarak bir anlaşmaya istekli olduklarının sinyalini verdi. Üst düzey Iraklı Kürt yetkililerin buna dair görüşlerini Amerikalı yetkililere ilettiğini biliyorum. Diğer yandan AKP, istihbarat şefini iki yıl önce Kürtlerle görüşmeye göndererek ve bu yıl Bölgesel Kürt Yöretimi'nin başbakanı Neçirvan Barzani'yle dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül arasında özel bir görüşme ayarlayarak nabız yoklamaya çalıştı (hükümetin resmi olarak atmaktan daima kaçındığı adımlar bunlar). Ateşli bir konuşmayla hükümeti Bölgesel Kürt Yönetimi'yle görüşmemesi konusunda uyaran Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Gül'ün görüşmesini suya düşürdü.

Bush yönetimi, böyle bir diyaloğa yönelik isteği anlayıp desteklemeyi ve Iraklı Kürtlerle Ankara arasında 'büyük bir uzlaşma' inşa etmek için ağırlığını koymayı beceremeyerek bir fırsatı kaçırdı. Bu tür bir uzlaşma, en azından Iraklı Kürtlerin PKK'yı Kuzey Irak'tan uzaklaştırmasını, Türklerinse Iraklı Kürtlere ticaret ve güvenlikle ilgili güvenceler vermesini gerektirecekti.
Bu da ABD için Kuzey Irak'ın sağlamlaştırılması anlamına gelecekti; paradoks gibi görünebilir, fakat Türkiye'yle barış içindeki bir kuzey, Kürtlerin Irak'tan ayrılması için en iyi çare. Kısacası bu, herkesin
kazançlı çıktığı bir durum yaratacaktı.

Kış diplomasiye kapı aralayabilir

Yönetim bugün en fazla Türkleri sınırlı bir sınır ötesi operasyona ikna etmeyi umabilir. Böyle bir operasyon kamuoyu öfekisini dizginleyip savaş naraları atan basını yatıştırabilir. Bunun dışında da sadece kötü havaya umut bağlanabilir. Kışın bastırması ve askeri faaliyetlerin azalması sayesinde ABD neredeyse kendi eliyle kapattığı diplomasi penceresini tekrar aralayabilir. Elbette üç yıllık gecikme yüzünden başarı şansını epey azaltmış olarak.

Kaynak: Radikal