Kafkaslar'daki iki küçük bölgenin geleceğinin, Batı'yla Doğu arasında yeni bir ihtilafa kapı aralamasına izin verilemez. Batı ve Rusya Kosova hakkındaki boşlukları daha önceden doldursaydı bu noktada olmayabilirdik
Rusya'nın Güney Osetya ve Abhazya'nın tek taraflı ilan ettikleri bağımsızlıklarını tanıması düşüncesizce, ölçüsüz ve kötü düşünülmüş bir karardı. Fakat aynı zamanda tümüyle kestirilebilirdi. Bu iki bölge Sovyetler Birliği'nin parçalanmasından bu yana kendilerini Gürcistan'dan koparmaya çalışıyordu ve Rusya'yı kendilerine resmen destek vermeye ikna etmeksizin iki kez bağımsızlık ilan etmişlerdi. Gürcistan'ın üç hafta önce vaziyeti askeri yollarla değiştirmeyi amaçlayan bedbaht girişimi onlara yeni bir fırsat tanıdı. İki bölgenin ve Rusya'nın çiçeği burnunda Devlet Başkanı Dimitri Medvedev'in üzerine atlamakta tereddüt etmediği bir fırsat bu.
Bununla birlikte kestirilebilir olan bir başka husus, Rusya'nın attığı bu adımın Batı'yla Rusya arasında gün geçtikçe tehlikeli bir hal alan krizi yeni bir boyuta taşıması -ve bunun sorumluluğu büyük oranda Rusya'nın omuzlarında. Kremlin'in Gürcistan'ın Güney Osetya saldırısına tepkisi, egemen ve bağımsız bir ülke olan Gürcistan'ın işgali noktasına vardı. Bu aşırıydı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy arabulucuğunda varılan ateşkes anlaşmasının hayati bir bileşeni olan çekilme bugün bile tamamlanmış değil. Rus birlikleri Gürcü limanı Poti'de ve yerleşim bölgelerinin etrafındaki kontrol noktalarında varlıklarını sürdürüyor. Bu yasadışı bir durum ve Gürcistan'ın egemenliğini ihlal ediyor. Bu durumun bir an önce sona erdirilmesi gerekiyor.
Bu ihtilafta iyi niyetin son kez galip geldiği an, Fransa'nın AB adına başlattığı barış girişimiydi. O zamandan bu yana ABD, insani yardımla yüklü bir savaş gemisi gönderdi - yani, Rusya'yı muhakkak ki kızdıran savaş botu diplomasisinin hafifçe gizlenmiş hali. Batılı liderlerin Tiflis'te adeta geçit töreni yapması da gerilimi artırdı.
Benzer şekilde, dün Kiev'de bir konuşma yaparak bütün suçu Rusya'ya atan Britanya Dışişleri Bakanı, Batı'nın görüşme önerilerini 10 yıldır geri çevirdiği için Kremlin'e demediğini bırakmadı ve Moskova'yı yanlış hareketlerin sonuçlarına (buna Rus enerjisine ihtiyacımızı büyük oranda azaltmak da dahildi) katlanmakla tehdit etti. David Miliband'ın bu çıkışının nedeni ne olursa olsun (ayrıca bakanın iç politikadaki hırsları ve Muhafazakâr Parti lideri David Cameron tarafından Tiflis'e 'kurbanlık' gibi gönderildiği gerçeği de şüphesiz yabana atılmamalı), son haftalarda böyle yüksek perdeden atanlara fazlasıyla tanık olduk.
Miliband kendi elini kolunu bağladı
Paradoksal olan şu ki, Miliband'ın konuşmasında savaş tehdidi ve Soğuk Savaş klişeleri olmasa da, bir stratejinin ana hatları sezilebiliyor. Rusya'yla ilişkilerin kesilmesini dışlıyor ve doğru bir tavırla Avrupa'nın çıkarlarına daha fazla odaklanan işbirliği çağrısı yapıyor. NATO üyeliğine yönelik garantiler vermekten geri dururken, sözüm ona 'donmuş' ihtilafları çözmek için birleşik bir uluslararası çaba gösterilmesi gereğini vurguluyor. Bu nispeten ılımlı program bile kolay olmayacak. Moskova için, Güney Osetya ve Abhazya'nın tanınması
Batı'nın Kosova'yı tanımasına gecikmiş bir 'geri ödeme'yi ifade ediyor. Miliband Kosova'nın örnek oluşturmadığını savunmaya çalışarak kendi elini kolunu bağladı; bunun Batı'nın Rusya'nın Gürcü bölgelerini tanımasına karşı çıkma çabalarını zora soktuğuna kuşku yok. Batı ve Rusya bu konudaki boşlukları daha erken doldursaydı, bu tatsız durumdan kaçınılabilirdi.
Şimdi salim kafayla düşünüp çıkmazdan kurtulmanın bir yolunu bulmanın zamanı. Güney Kafkaslar'daki iki küçük bölgenin geleceğinin, yeni bir Batı-Doğu ihtilafının kapısını aralamasına izin verilemez
Kaynak: Radikal