Putin NATO'yu asli görevine döndürdü

Rusya’nın askeri yığınağı, müttefikleri yeniden asıl savunma görevine odaklanmaya zorluyor.

Vladimir Putin, NATO’yu Rusya’nın baş düşmanı olarak görebilir ama istemeden ona yeni bir hayat verdi.

Atlantik ittifakı, Rus lider Kırım’a girinceye kadar yeni bir rol arayışı içindeydi.

NATO’nun Afganistan’da uzun süren ve yüksek maliyete yol açan savaşı, grubun Soğuk Savaş sonrasında ücra yerlerdeki krizleri çözme hevesinin umumi mutsuzluklar doğurması akabinde bu sene ilerleyen vakitlerde sona erecek.

Kaynakları yetersiz olan, sevilmeyen ve Irak’tan Edward Snowden’a kadar 10 sene süren transatlantik çekişmeler sebebiyle sarsılan NATO, mevcudiyetiyle ilgili sorularla karşı karşıyaydı.

Şimdi Putin hem Avrupalılara hem de Amerikalılara ittifakın aslında ne için kurulmuş olduğunu hatırlattı.

İttifakın genel sekreteri Anders Fogh Rasmussen, salı günü gazetecilere "NATO’nun en büyük sorumluluğu toprağımızı ve insanımızı korumak ve savunmaktır” dedi. “Hata yapmayın, yapacağımız şey de işte budur.”

O, NATO dışişleri bakanları toplantısında da "Bugün biz ortak savunmaya dair kararlılığımızı teyit ediyoruz” dedi. "Her tehdidi engelleyeceğiz ve tehditlere karşı kendimizi savunacağız. Müttefiklerimizi savunmak için müteyakkız, hazır ve muktedir olacağız.”

İttifak, toplantıda Polonya, Romanya ve Baltık ülkeleri gibi doğudaki üyelerinin savunmalarını kuvvetlendirme taahhüdünde bulundu, Rusya’yla tüm askeri ve sivil iş birliğini askıya aldı ve “Ukrayna’nın kendi güvenliğini kendisinin sağlaması kabiliyetini kuvvetlendirmek” üzere ülkeye olan desteğini arttırdı.

Ama müttefikler, cesur ifadelerin ötesinde, Putin’in gerilimi daha da tırmandırmaktan en iyi şekilde nasıl caydırılabileceği hususunda bölünmüş vaziyetteler.

Amerika Birleşik Devletleri, NATO’nun doğudaki üyelerine küçük askeri müfrezeler gönderdi ve Polonya ile Baltık ülkelerine savaş uçakları gönderilmesinde diğer müttefiklere katıldı. Kendilerini doğrudan tehdit altında hisseden Polonyalılar ve Baltıklılar daha sert bir duruş sergilenmesini istiyorlar. Almanlar, Hollandalılar ve İtalyanlar da dahil diğerleri ise Kremlin’i tahrik edecek adımlar atılmasından endişe ediyorlar. Bunlar diplomatik olarak gerilimin azaltılmasını istiyorlar.

Diplomatlar Almanlar ve Hollanda’nın, topraklarına 10.000 kadar ağır silahlı NATO askeri yerleştirilmesi için Polonya’dan gelen çağrıya özellikle kızdığını söylediler.

Polonya, Macaristan ve o zamanki adıyla Çekoslovakya ile birlikte NATO’ya 1990’da katıldı. Eski Sovyet bloku ülkelerinden yedisi de 2004’te girdi. NATO, doğuya doğru genişlemesinden dolayı kızan Rusya’yı teskin etmek üzere, yeni doğulu üyelerine önemli miktarda askeri varlık yerleştirmemeyi kabul etti.

Bazı müttefiklere göre, Putin'in Kırım’ı işgali ve Ukrayna sınırlarına 40.000 ağır silahlı asker yığması, ortalık güllük gülistanlıkken yapılmış bu tür anlaşmaları geçersiz kılıyor.

Polonya Başbakanı Donald Tusk, salı günü Varşova’da, “Biz Polonya’nın, sadece bir antlaşmada yazılmış ifadelerle kalınmayıp ordu tarafından savunulmasını istiyoruz” dedi.

Polonyalılar, korkutucu tarihi paralellikler görüyorlar. 1939’da Fransa ve İngiltere antlaşmayla Polonya’yı korumakla mükellefti ama 2. Dünya Savaşı’nın başlangıcında Nazi Almanyası ülkeyi silip süpürdüğü zaman bunlar hazırlıksızlardı ve yardım edemediler. NATO genel merkezi, 5. Madde kapsamında tüm üyeleri savunmanın neler getireceği hususunda sancılıdır. 1949’daki kuruluş antlaşmasındaki bu madde, müttefiklerden birine yapılan saldırının tüm üyelere yapılmış sayılacağını ifade ediyor.

NATO sözcüsü Oana Lungescu, bir mülakatta, “Sizi temin ederim ki NATO, müttefiklerini korumak ve müdafaa etmek için her zaman gerekli her türlü plana sahiptir” dedi. “5. Madde’deki müşterek savunma şartı NATO’nun kalbidir. ‘Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için’ ifadesi ittifakın özü olarak kalmaya devam ediyor. Bunun şimdi olduğu gibi gelecekte de devam edeceğinde kimse şüphe etmemelidir.”

Ama Polonya ve diğer doğu ülkeleri, yine de uzun süredir NATO’nun bu asli vazifesini ihmal ettiğinden yakınıyor. Bunlar, NATO’nun Avrupa’da Rus tehdidine yönelik hazırlıklar ve planlamaları güncellemek yerine daha çok Afganistan ve Libya’daki görevlere ve Somali sahillerinde korsanlıkla mücadeleye odaklandığını ifade ediyorlar.

Lakin, son NATO zirve toplantılarında doğulular, Rus ayısının 1994’teki askeri iş birliği antlaşmasının icap ettirdiği şekilde “barış için ortak” olmada her zaman iş birliği yapmayabileceği ileri sürüldüğünde, korku tellallığı yapılmaması gerektiğine dair uyarıda bulunmuşlardı.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ise bu hafta müttefik askeri planlamacıların, “NATO antlaşmasının 5. Maddesi’nin karada, denizde ve havada ne manaya geldiğine dair gözle görülür teminatlar sağlamak” üzere acil bir çalışma içinde olduklarını söyledi.

Bu, NATO Ukrayna’yı savunmak için savaşacak manasına gelmiyor. Fransa ve Almanya, -bir başka NATO heveslisi- Gürcistan’a saldırmasından sonra Putin’i kızdırma korkusuyla 2008’de Ukrayna’nın ittifaka üyelik teşebbüsünü engellemişti.

Batılı liderler, Ukrayna’ya Rus saldırısının savaş yerine ekonomik yaptırımlarla karşılanacağını söylüyorlar.

Yine de ittifakın genel merkezinde bir Rusya-Ukrayna savaşının daha büyük bir ihtilafa dönüşeceğine dair gerçek bir korku var. Fogh Rasmussen, Ukrayna’daki krizi bir nesildir görülen en tehlikeli kriz olarak adlandırdı.

Pek çok kâbus senaryosu var.

Rusya’nın saldırısının ağır sivil kayıplar, zulümler ya da Avrupa Birliği’ne doğru kitlesel Ukraynalı mülteci akını ile neticelenmesi halinde, müdahale etmesi için Batı’ya yönelik baskılar artacaktır. Rusya, zorlayıcı ekonomik yaptırımlara tepki olarak ya da kuvvetlerinin Ukrayna’da önemli bir direnişle karşılaşması durumunda Baltık ülkelerine saldırabilir.

Müttefikler, bu sonuçların caydırıcılık ya da yatıştırma vasıtasıyla pekala önlenip önlenemeyeceği hususunda bölünmüş olsa da kriz, NATO'nun Afganistan’da 13 senelik görevi bu sene biterken bunları yeniden toprak müdafaasına odaklanma ihtiyacıyla yüzleşmeye zorluyor.

İttifakın Soğuk Savaş sonrasındaki diğer operasyonlarında olduğu gibi Afganistan da karışık sonuçlar doğurdu.

Müttefik askerler Taliban’ı köşeye sıkıştırmış, Afgan silahlı kuvvetlerini etkili bir şekilde eğitmiş ve orada bu hafta sonu seçim yapılabilecek bir ortam meydana gelmesine yardım etmiş olabilir. Ama şüphe yok ki, NATO'nun şimdiye kadarki en büyük askeri operasyonu, barış içinde, sağlam bir demokrasi inşa edileceğine dair başlangıçtaki ümitli bekleyişi karşılayamadı.

Eski Yugoslavya, Kosova ve Bosna gibi savaş alanları -ki buralarda NATO’nun barışı koruma operasyonları da var- topluluklar arasındaki daimi bölünmeler bunları Avrupa’daki ana akıma katılmaktan alıkoysa da barış içindedir.

İttifakın hava gücüyle diktatör Muammer Kaddafi’nin devrilmesine yardım etmesinden 3 sene sonra Libya bugün karmakarışıktır.

Ama Ukrayna belki de daha da büyük bir imtihan olacak.

İhtilaftan kaçınılsa bile ABD’nin, savunma harcamalarını arttırmaları için Avrupa’daki müttefiklerine yaptığı yoğun çağrılar birliği zorlayacak. Halihazırda sadece Estonya, Yunanistan ve İngiltere iktisadi üretimin yüzde 2’sini savunmaya harcama hedefini tutturabiliyor.

Ama en büyük meydan okuma, Putin test etmek üzere daha da ileri gitmeye karar verirse dayanışma deklarasyonunu destekleyecek siyasi iradeyi bulmak olacaktır.

Kaynak: Global Post

Dünya Bülteni için çeviren: Mehmet Şeyhoğlu