Öteden beri dengeler üzerine kurulan dünya düzeni, iyi hesaplanamayan stratejiler nedeniyle nice imparatorluk ve süper güçleri yerle bir etmiştir. Güneşin hiç batmadığı Büyük Britanya’yı neredeyse güneşin doğmayan küçük İngiltere’ye çeviren, Sovyetleri tarumar eden de aynı güç değil midir?
Orta Asya ve Türk Cumhuriyetlerinin dirayetli ve ileri görüşlü devlet adamları bu nedenle geleceğe doğru büyük adımlar atmayı hedefliyor. Doksanların başından bu yana yapılan çalışmalar yavaş ta olsa gözle görülür meyveler vermeye başladı.
Bu bağlamda Tacikistan’ın Hocent şehrinde Orta Asya için oldukça önemli uluslar arası bir konferans gerçekleştirildi. Konferans “Orta Asya Birliği ve Entegrasyonu: karşılaştırmalı analiz ve perspektifleri” başlığını taşıyordu. Konferansa Orta Asya ülkelerinden, İngiltere’den İtalya’dan, Fransa’dan Pakistan’dan ve Rusya’dan gelen politikacı ve bilim adamları katıldı. Türkiye’den katılımcının bulunmayışı dikkat çekiciydi.
Konferansta “Orta Asya Birliği’nin oluşturulmasında Kazakistan’ın inisiyatifi, perspektifler ve problemler” başlığını taşıyan Kazak tarafının sunumu oldukça etkileyiciydi. Bütün dünyada hızla yayılan bir anlayış olarak kendini halklara ve devletlere zorlayan entegrasyonun hiçbir ülke dışında kalamıyor. Türk Cumhuriyetleri ve Orta Asya ülkelerinin de böyle bir etkileşim sürecinin dışında kalmaları beklenemezdi. Bu konferans, biraz geç kalınmış olsa da bölgesel oluşum girişimlerini ilk adımları olarak değerlendiriliyor.
Orta Asya ülkelerinin birliği ile ilgili düşünce ilk önce 2005 yılı Şubat ayında Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev tarafından gündeme getirilmişti. Özal’ın Türkçe konuşan devletlerle 1992 yılında imzaladığı anlaşmanın hayata geçirilememesinin ardından, Avrupa Birliği’ne benzer böyle bir oluşum, coğrafi yakınlık esas alınarak gerçekleştirilmek isteniyor.
Nazarbayev’in önderlik ettiği bu oluşuma benzer bir teklifi, Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov 1993 nisanında dile getirmişti. Türkmenistan eski Devlet Başkanı Türmenbaşı Saparmurad Niyazov ise, beş Orta Asya ülkesinin konfederasyon oluşturmasının gereğini söylüyordu.
Konferansta özellikle üç ana konu üzerinde fikir öne sürüldü:
1. Karşılıklı jeopolitik çıkarlar: Bu maddede taraflar askeri, komünikasyon ve ulaşım gibi konularda ortak strateji belirleyecekler. Bu alanda İşbirliğine gitmek mecburiyeti olduğu, bölge ile yakından ilgilenen güçlerin ve uluslar arası arenada söz sahibi olan devletlerin bölgeye müdahaleleri söz konusu olduğu özellikle vurgulandı.
2. Ekonomik Yardımlaşma: Kazakistan’ın güneyi Özbekistan ve Türkmenistan’ın genelinde elektrik enerjisi sıkıntıları yaşamaktadır. Bu bağlamda Kırgızistan ve Tacikistan’dan enerji transferi sağlanacak. Türkistan’ın (Orta Asya) petrol ve gaz ihtiyacı ise Özbekistan Kazakistan ve Türkmenistan tarafından karşılanacak. Böylece zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip olan Türkistan ülkeleri, karşılıklı enerji transferi sağlayarak dışa bağımlılıktan kurtulmuş olacaklar.
3. Gelişimde genel çizgiler oluşturmak: Orta Asya ülkelerinin yakınlaşmasında tarihi geçmişin önemli bir rol oynayacağına dikkat çekiliyor. Ortak dil, din, medeniyet, adet ve geleneklerin yanında yüzyıllardan beri aynı bölgede birlikte yaşamış olmanın getirdiği artılardan istifade edileceği belirtiliyor.
Kime yarar?
Orta Asya Devletleri Birliği (OADB) Nazarbayev’in, AB, BM gibi uluslar arası organizasyonlarla işbirliği içerisine girerek hayata geçirme girişimleri ve “Büyük Orta Asya projesi” bazı kesimler tarafından kaygıyla izleniyor. Bu tür girişimlerin Orta Asya’yı Rusya ve Çin’den uzaklaştırarak Batı’ya yaklaştırma hedefine hizmet ettiği iddia ediliyor.
Bu bağlamda Rusya böyle bir oluşuma soğuk bakıyor, ancak gelişmelerin dışında da kalmak istemiyor. Rus politikacıları böyle bir oluşumun Rusya’nın bölgedeki etkisini ve çıkarlarını etkileyebileceğini hatta zayıflatabileceğini belirtiyorlar.
Çin’in tutumu ise, daha çok batı sınırlarının güvenliği ve ekonomik ilişkilerin daha da geliştirilmesi bağlamında ‘dikkatli ve iyimser’ bir görünüm arz ediyor.
Nazarbayev’in inisiyatifinde gerçekleştirilecek olan bu ekonomik birliktelik projesi, Özbekistan ve Kazakistan arasında bölge liderliği açısından muhtemel bir rekabeti de gündeme getiriyor. Kazakistan’ın ekonomik bakımdan son 10 yılda gerçekleştirdiği büyük atılımlar, bölge liderliğine oynama konusunda ülkenin elini kuvvetlendiriyor ve haliyle önemli bir avantajı da beraberinde getiriyor.
Tacikistan Cumhurbaşkanlığına bağlı Orta Asya Araştırmaları Merkezi Direktör yardımcısı Seyfullah Safarov: “Tacikistan, Nazarbayev’in bu konudaki idealini destekliyor. Cumhurbaşkanımız Emamali Rahman’ın söylediği gibi birliğin eşit şartlar prensibi üzere kurulması gerekmektedir. Nazarbayev, 12 yıl önce böyle bir ideali ortaya attığı attığında, bunu bir siyasi manevra olarak algılamıştık. Şimdi bu konudaki yaklaşımımız değişmiştir. Entegrasyon ve ekonomik yardımlaşmayı sağlayamadığımız takdirde yaşamamız mümkün değil. Kazakistan da artık o eski Kazakistan değil” diyor.
Orta Asya ülkelerinin ekonomik dayanışmasına bağlı bir birliktelik oluşturma fikrini, Büyük Orta Asya projesinin veya Türkistan idealinin uluslar arası ve bölgesel şartların göz önüne alınarak yumuşatılmış versiyonu olarak algılayabiliriz.
Ancak, Rusya’nın özellikle de Putin dönemi gibi soğuk savaş tangoları yaptığı bir zamanda, yıllarca beyinlere işlemiş olan bir köklü ümitsizlikten halkları ve yöneticileri uzaklaştırmanın, oldukça zor olduğu da bir gerçek.
Neticede bu ekonomik işbirliği Orta Asya ülkelerinin ekonomik bağımsızlığına aralanan bir kapı olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Bu tür bütün oluşumların bölge halklarının menfaatine hizmet edeceği muhakkak
Rusya’sız olmaz mantığı
Bu günkü şartlar göz önüne alındığında, Rusya’nın bulunmadığı bir birlikteliğin realite dışı olduğu, bölgedeki oluşumların herhangi bir şekilde Rusya ile ilgilendirilmesi gerektiği, özellikle vurgulanıyor.
Çünkü Rusya Orta Asya’da en büyük denge faktörü olarak algılanıyor. Bu dengeyi, tersine çevrilerek okuduğunuzda bir tehdit faktörü olarak algılamanız gayet mantıki bir çıkarım olacaktır. Dengelerin herhangi bir şekilde bozulması ihtimali, taraflar için ekonomik ambargo ve tehditleri beraberinde getirir.
Özellikle de enerji transferinde Moskova-Duşanbe-Taşkent hattından bakıldığında, Tacikistan açısından Orta Asya Ekonomik Birliğinden daha fazla, Rusya’nın enerji kartı, menfaat dengesi ve çıkar faktörünü göz önünde bulundurması gerekmektedir.
Bu oluşumda, Rusya’nın tehdit eden veya edilen değil dengeleyici bir faktör olarak algılanması ve oyuna ortak edilmesi gerekmektedir. Çünkü “hepsi senin olmayanın tümünden vazgeçilmez” kaidesi bunu gerekli kılar.