Olağan İslamcılar

Onlarca yıldır ABD dış politika söylemlerine, İslamcı siyasi partilerin tamamen farklı bir şey olduğu fikri hakimdir. O kadar böyledir ki bunlar, kapitalistler, solcular ya da yeşil partiler gibi eşit derecede kuvvetli ideolojik bağları olan diğer siyasi gruplardan farklı bir şekilde değerlendirilir, muamele görür. Bu, pratikte Amerika Birleşik Devletleri'nin genel olarak siyasi açıdan İslamcılarla iş yapmaya isteksiz olduğu faraziyesine yol açtı. İran'da 1979'daki devrim kuşkusuz burada korkunç bir hayalet olarak görülürken, gerçekte söz konusu siyasi intibakın izleri 1992'de zamanın Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Ed Djerejian tarafından sunulan ünlü mütalaaya kadar gider. Bu mütalaa, Cezayir'de İslamcıların büyük bir zafer kazanmaya hazırlanırken seçim sonuçlarının ülkedeki ordu tarafından iptal edildiği seçim sonrasında geldi. Djerejian, sandıktan İslamcıların zaferle çıkmasının, muhtemelen "bir adam, bir oy, bir zaman" durumunu ispatlayacağını savundu. Bu da İslamcıların devleti ele geçirmek için seçimleri araç olarak kullanacakları ama bir kez iktidara geldiklerinde, bir daha iktidardan ayrılmamak için demokratik sistemi yıkacaklarıdır.

Bununla birlikte, İslamcılarla iştigal hususunda ABD siyaset pratiği realitesi hep daha girift olmuştur. Biz ABD'nin İslamcılara karşı husumetiyle ilgili genel kuralı doğruladığı görünen olay ve anları hatırlama ve bunlara işaret etme eğilimindeyiz. Washington'un 2006'da Hamas'ın çoğunluğu sağladığı Filistin genel seçimlerine olan reaksiyonundan, sık sık bu yönelişin baş örneği olarak bahsedildi. Ama burada da meseleler belki göründüğünden çok daha karmaşıktır. Çoğu gözlemci ABD'nin tepkisini, Amerika Birleşik Devletleri'nin İslamcılarla iş yapamayacağının delili olarak görürken Washington'daki şaşkınlık, ABD mali yardımları ve diplomatik ilişkileri için ortaya çıkaracağı sorunlarla birlikte, gerçekte kanunen terörist grup olarak belirlenen bir grubun Filistin Yönetimi hükümetini kurmaya hazırlanması ile İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından tercih edilen Fetih grubunun çökmesi hakkındaki alışılmış endişelerden kaynaklandı.

Peki ya çok övülen, ABD yönetiminin şimdi revize etmeyi düşündüğü görülen Mısır'daki Müslüman Kardeşler'le temasta bulunmama politikası? ABD'nin Kardeşler'le bağlarındaki büyük resme bakıldığında, temasta bulunmama politikasının yürürlükte olduğu sıradaki yaklaşık 10 sene, kaideden ziyade istisnayı gösterir. 1980'lerde hatta 1990'ların bir kısmında bile Mısır'daki ABD diplomatları İslamcılarla oldukça düzenli toplantılar yaptılar. 1990'ların sonlarındaki politika değişikliği, Mübarek rejiminin İslamcıları Mısır halkının gözünden düşürme çabalarına yardım etmesi için doğrudan Mısır hükümetinden  gelen, Amerika Birleşik Devletleri'nin Kardeşler'le teması durdurmasını isteyen ricanın sonucuydu. Diğer bir deyişle bu değişiklik, ABD'nin İslamcı ideolojiye karşı resmi tavrından ziyade Washington'la Kahire arasında sıcak ve karşılıklı ilişkilerden kaynaklanıyordu.

Aslında İslamcılarla düzenli irtibat, Cumhuriyetçi ve Demokrat yönetimler boyunca 20 senedir ABD dış politikasında hayatın bir gerçeği oldu. ABD'nin Fas, Ürdün, Yemen, Cezayir, Kuveyt, Pakistan, Bangladeş, Malezya ve Endonezya gibi ülkelerdeki büyükelçilikleri, bu ülkelerdeki İslamcı hareket ve partilerin temsilcileriyle rutin toplantılar gerçekleştirdiler. Bu partilerden bazıları ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) ve Milli Demokrasi Fonu (NED) tarafından finanse edilen eğitim ve teknik yardım programlarına da katıldı. Bu seminerleri düzenleyen ABD finanslı STK'lar sık sık bana İslamcı partilerin genelde en gayretli ve kararlı ortaklar olduklarını söylediler. İslamcılar için Uluslararası İslami Parlamenterler Birliği diye adlandırılan "uluslararası parti" gibi bir şey bile var. Ben 2007'de bunun kurucularına bu fikri nerden aldıklarını sorduğumda bana kısmen fikrin, katıldıkları ABD tarafından finanse edilen siyasi eğitim seminerinden geldiğini söylediler. (ABD demokrasi teşvikçileri sık sık siyasi partileri, benzer vizyon ve platformlardaki diğer ülkelerde demokrasi eğilimli partilerle uluslar ötesi bağlar kurmaya teşvik ederler). O halde, Amerika Birleşik Devletleri İslamcı Kominterni gibi bir şey kurulmasından endişeliyse bu fikri ortaya atanın, ABD'deki STK'lar olduğunu anlaması gerekir.

Yüzeyi eşelediğinizde, ABD'nin İslamcı partilerle ilişkilerinin beklenenden daha "normal" ve sıradan hale gelmesinin sebebini bulmak zor değildir: Bunların çoğu normal siyasi partilerdir. Bunlar seçimde yarışır, parlamentoya girer, (genelde İslamcı olmayan) diğer partilerle koalisyonlar kurar, bir şeyler yapılması gerektiğinde uzlaşır ve görevden ayrılmaları yönünde oy kullanıldığında görevi bırakır ve yeniden seçilmek için hazırlıklara başlar. Mısır'da Müslüman Kardeşler'in "iktidarı ele geçirme" -bu da son parlamento seçimlerinde elde ettikleri az farkla çoğunluğun üzerine devlet başkanlığı için de çalışmaktır- teşebbüsüne dair son zamanlarda yapılan yorumlar, bu yüzden realiteyle bağdaşır görünmedi. Siyasi partilerin yaptığı, iktidar aramaktır. Elbette bu eylem yolunun Mısır'da siyasi gelişmelerin menfaatine olup olmadığı ya da belki bunun Müslüman Kardeşler adına stratejik bir yanlış hesap olup olmadığı sorulabilir. Ama bu tamamen ayrı bir konudur.

Bunlardan hiçbiri son zamanlarda belli ülkelerde İslamcıların yükselişinden endişe etmek için iyi sebepler yoktur demek değil. Bu gruplar bölge boyunca önemli derecede değişiklik gösterirler ve faaliyet gösterdikleri ülkedeki siyasi çevreye göre şekillenirler. Mesela Fas'taki Adalet ve Kalkınma Partisi, Ürdün'deki İslami Eylem Cephesi ya da Kuveyt'teki İslami Anayasa Hareketi, Mısır'daki Müslüman Kardeşler'den farklı türde kısıtlamalara tabidir. Sonraki, seçimler ve bunun uygun süreci gibi demokrasinin yöntemiyle alakalı konularda net taahhütlerde bulunmuş olsa bile Kardeşler'in insan hakları ve gerçek siyasi çoğulculukta -özellikle de kadın ve dini azınlıklara eşit statü hususunda- evrensel standartlara bağlılığının henüz ispatlanmadığı gerçeği devam ediyor. Ve bazı endişe verici işaretler var. Zahirdeki gaye Hristiyanların kendi aile hukuklarına göre yaşamaları olsa bile, Mısır'da anayasal rota dini kimliklere dayalı kanuni kategoriler oluşturma yönünde ne kadar çok ilerlerse, tüm vatandaşların tek bir standarda göre tam ve eşit haklarını garanti eden sivil devlet ideali o derece geriler. Kardeşler ayrıca 2007'deki platformda vazgeçtiği popüler olmayan bazı görüşlerine yeniden sarılır görünüyor. Buna kanunların İslam hukukuyla uyumunu sağlamak üzere din adamları konseyi kurma ihtimali de dahil. Ve Amerika Birleşik Devletleri Yukarı Mısır'da Selefiler tarafından işlenen daha fazla mezhepçi şiddet olayları meydana geldiğinde Kardeşler'in bunu derhal ve yükses sesle kınamakta tereddüt etmeyeceğinden tamamen emin midir?

Şüphesiz İsrail ve bölgedeki güvenlik düzenlemeleri hakkında da giderek artan endişeler var. Kuvvetli İsrail karşıtı hissiyatın, İslamcılarda bir benzeri yoktur. Bu hissiyat siyasi çizgisine bakılmaksızın Arap aleminde yaygındır. En azından Mısır'da da durum böyledir. Müslüman Kardeşler'in dış politika konusundaki değer ve öncelikleri Amerika Birleşik Devletleri'ninkiyle uyuşmaz. Devlet Başkanı Mursi, muhtemelen Mısır dış politikasının artık Orta Doğu'da ABD çıkarlarına hizmet etmediğini göstermek için fırsat bulmaya ya da fırsat oluşturmaya kalkışacaktır. Bunun sadece karşılıklı ilişkilerde değil, bir zamanlar güvenilir müttefikinin desteğinin artık çantada keklik olmadığı daha geniş bir bölgede ABD politikası üzerinde ciddi sonuçları olabilir.

Amerika Birleşik Devletleri'nin İslamcılar konusunda duyması gereken baş endişe, onların işe uygun olup olmamalarıdır. Mesela Mısır'daki Müslüman Kardeşler, muhalefette onlarca yılı sloganlara ("Çözüm İslam'dır") dayanarak geçirdi. Bunlar Mısır'ın korkunç sosyoekonomik sıkıntılarına hitap eden problem çözen kişiler olmaya dönüşebilecekler mi? Bunlar derinden rüşvet ve hesap sorulmazlık iklimine batmış, âtıl ve etkisiz kamu sektöründe reform yapabilecekler mi? Bunlar, bugün İslamcıların karşı karşıya kaldıkları baş meydan okumalardır. Ve maalesef bunlar, -diğer birçok bakımdan- Arap dünyasında siyasi aktörler olarak tamamen olağan görünüyorlar.

Kaynak: Foreign Policy

Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas