Obama'nın günleri sayılı

Suriye devriminin başladığı ilk aylarda Amerikan başkanı Barak Obama tarafından ortaya atılan o meşhur "Esad'ın günleri sayılı" cümlesi, o günlerde Suriyeliler için gündüz görülen düş gibiydi. O günlerde bir yandan Obama çıkıp, Esad'ın günlerini sayıyor, bir yandan da dönemin dışişleri bakanı Hillary Clinton "Esad'ın devrileceğini" ilan ediyordu. Bu durum Suriye sokaklarında öyle bir hal almıştı ki, artık Suriye'deki entelektüeller de, sivil aydınlar da analizlerini tek bir şey üzerinde kuruyorlardı: Beşşar Esad gidecek, ama nasıl? Amerika nasıl bu kadar kesin ve net konuşabiliyordu? Yoksa Suriye'ye de Libya'ya olduğu gibi bir askeri müdahale mi yapılacaktı? Veya Amerika, İran, Rusya ve Çin'le görüşüp Suriye'de siyasi çözüme ulaşılması için baskı mı yapıyordu?

Suriyeliler bir yandan her gün artan şehitlerinin sayısını hesaplarken, bir yandan da dışarıdaki muhaliflerin garanti verdikleri üzere Esad'ın gideceği günün hesabını yapıyorlardı.  Aynı muhalifler, sokaklara inenlere rejimin düşmesi için yakında askeri operasyonların başlayacağı sözünü de veriyordu. Ama bu sebeplere saklanarak Suriyelilere sağlanan silah akışı aslında şiddetin katliama dönüşmesi, ülkenin de iç savaşa sürüklenmesi hedefini taşıyordu. Bu savaşın en büyük müsebbiblerinden biri de şüphesiz Esad rejimiydi.

Obama ip üzerinde cambazlık yapmaya çalışan Suriyeli entelektüellere çok benziyor. İktidara tek bir kelimeden faydalanarak geldi: Zulüm.. Afrika kökenli zenci bir adam, ailesi yıllarca siyahlara yapılan baskılarla mücadele etmiş, fakir bir ailede büyümüş, bu nedenle yoksul ve savunmasız insanları çok iyi anlayacak biri "mazlum" olarak imaj çizmiş bir isim obama. İşte bu nedenle basın da Obama'ya bu gözle bakıyor ve onu zamanın Martin Luther King'i ilan ediyordu.

Yaklaşmakta olan başkanlık seçimlerinde adaylığını güven altına almak için Obama'dan bir kere daha aynı nida yükselmişti: Suriye'nin, geleceğini çizmesi için Esad'ın gitmesi gerek! Ama sayılan günlerin hepsi bitti. Bununla beraber Suriyeli entelektüellerin Obama'yı süsledikleri " mazlum" imajı da artık son buldu.

Suriye'de iktidar olan bu asker kökenli diktatörün günleri sayılı mı bilinmiyor. Birkaç saat içinde öldürülebilir de, yıllarca kalabilir de. Veya görevini bir başkasına da teslim edebilir. Tarih bunu diğer Arap baharı ülkelerinde kanıtladı. Sayın Obama'nın kastı, Esad'ın birkaç gün içinde rejimi bırakması değil, Suriye halkının özgürlüğünü sınava tabi tutmasıydı. O, "sayılı günleri kaldı" tabiriyle aslında çözümün kapalı kapılar arkasında kendi çizdiği şekilde olacağının işaretini veriyordu. Buradaki sınavdan kasıt ise, Suriye halkının, Amerika'nın ve büyük güçlerin büyük Suriye devleti yıkıldıktan sonra - çıkarlarına uygun olarak-  kendileri için çizdiği geleceği beklemekten başka bir şey değildi.

Obama ismi, Suriye sokaklarında bir dönem "ulusal kahraman" olarak geçiyor ve onun sunacağı çözüm merakla bekleniyordu. Bu, devrimin Suriyelilerin ve diğer Arapların zihninde yerleşmiş bağımlılık fikrinin değişmediğinin en büyük kanıtıydı. Ancak daha açık bir bilince sahip olması gereken aydın muhaliflerin Irak'ta, Libya'da, Afganistan'da, Vietnam'da, Nikaragua'da, Panama'da ve El Salvador'da yaşananlardan almaları gereken bir ders ve bilmeleri gereken çok net bir şey vardı: Amerika, bir ülkeyi şiddet cehenneminden çıkarır ama onu iç savaşın, bölünmenin olduğu ve doğal kaynakların yağmalandığı başka bir cehenneme koyar.

İşte bu şekilde, muhalifler de medya da Obama'nın çaldığı bir düdüğe dönüştü. Seçimlerden sonra başkanlığı yeniden elde edince Obama elindeki düdüğü attı. Dünya, Barak Obama'nın Suriye halkı için özgür bir gelecek hazırladığını düşünürken, O'nun hedefi sadece ülkesindeki Arap azınlığın oyunu kazanmak oldu. Başkanın önünde şimdi Suriye ile ilgili bir sürü dosya var. Ama bunların hiç biri Suriyelilerin kurtulması için değil. Aksine ülkeyi savaşa sürüklemek için hazırlanan planları içeriyor.

Evet, Obama'nın günleri sayılı! Ama bunun hiçbir faydası yok. Tam tersi, hepimizi felaketler zinciri bekliyor. Ne zenci liderin İsrail'e yaptığı ziyaret bu felaketlerin ilki, ne de İran'a yönelik savaş çığırtkanlığı bunun sonu. Bunun için Obama'yı suçlamak da mantıklı değil. Nihayetinde bir kurttan ceylana dönüşmesini bekleyemeyiz. Buradaki tek suçlu kurttan medet uman muhalefetten başkası değil!

Demokratik ülkelerde vatandaş seçim ve anayasa yoluyla başkanını belirler. Arap vatandaşı ise hala diktatörlerin hakimiyeti altında. Böyle giderse de bir diktatör yerini diğerine bırakacak. Çünkü Araplarda bilinç hala yok. Bütün bunların arasında ise kayıplarını şehitlerini yaralılarını sayan bir Suriye halkı var!

Kaynak: Lübnan Akhbar Gazetesi
Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız