Obama niye Türkiye'yi seçti?

ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama, 26 Ocak günü El Arabiya televizyonuna canlı bir mülakat verdi.

Bu mülakatta şöyle bir konuşma geçti: "- Müslüman dünyasında ilk hangi ülkeyi ziyaret edeceğiniz belli mi? / - Bu haberi şimdi, burada vermeyeceğim.

- Acaba Afganistan mı olacak? / - Belki ikinci ziyaretimde. Ancak bu ziyaret önemli olacak... Müslüman dünyaya, Müslüman ülkelerin birinin başkentinden sesleneceğime dair sözümü tutacağım. Müslüman dünyaya elimizi uzatmak, onları dinlemek ve onlarla konuşmak konusunda verdiğim sözlerin hepsini tutacağım."

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un 7 Mart günü Ankara'yı ziyareti sırasında verdiği haberle, Obama'nın Müslüman çoğunluklu ülkeler içinde ilk ziyaret edeceği ülkenin Türkiye olacağı kesinleşti. Bundan şahsen de büyük memnuniyet duyuyorum. Zira, başkanlık koltuğuna oturduğu 20 Ocak günü çıkan "Başkan Obama'ya mektup" başlıklı yazımda şöyle yazmıştım: "ABD'nin Başkan Clinton döneminde sahip olduğu saygınlığı yeniden kazanması için öncelikle Türkiye'de sivil ve demokratik yönetimin yerleşmesine destek veriniz. İlk ziyaret ederek İslam dünyasına hitap edeceğiniz ülke Türkiye olmalı."

Martta Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un Ankara ziyareti ardından, nisanda bizzat Başkan Obama'nın Türkiye'ye gelecek olmasının, yeni ABD yönetiminin Türkiye ile ilişkilere verdiği değeri çok açık olarak gösterdiği muhakkak. Türkiye, yeni ABD yönetimi açısından neden özellikle önemlidir? Her şeyden önce Türkiye'nin, İslam dünyasındaki özgün yeri nedeniyle: Eksiksiz ve kusursuz olmasa da demokratik ve laik bir rejime sahip, özellikle AKP iktidarı altında giderek kalkınmakta olan ve giderek bütün İslam dünyasında saygınlığı artan bir ülke olması nedeniyle. İkinci olarak, hiç kuşku yok ki Türkiye, ABD için her zaman ve şimdi belki her zamankinden daha çok değerli olan bir askeri müttefik.

Üçüncü olarak, yeni ABD yönetimi (ABD'nin itibarını yerle bir eden, eski yönetimden çok farklı olarak) Türkiye'nin AKP iktidarı altında, kendi çıkarlarının bir gereği olarak izlemekte olduğu, komşularıyla olabildiğince yakın ilişkiler kurma, bölgesindeki sorunlara diyalog yoluyla çözüm arayışlarına yardımcı olma politikasını doğru değerlendiriyor. Geçenlerde çıkan bir yazımda şöyle yazmıştım: "Şimdi Obama yönetiminin karşı karşıya olduğu temel soru şu: ABD'yi ve dünyayı değiştireceğini vaat eden Obama, Ortadoğu'da ve dünyada Türkiye'nin temsil ettiği yolu, yani sorunları diplomasi ve görüşme yoluyla çözme yolunu mu izleyecek, yoksa Bush yönetimi gibi yapıp İsrail'in gösterdiği yolu, yani muhatap almama ve yakıp yıkma yolunu mu? Washington, Türkiye ile birlikte davranarak ağırlığını Ortadoğu'da barış ve istikrar lehine mi kullanacak, yoksa hiçbir şey değişmeyecek, ABD İsrail ile birlik olup yakıp yıkmaya devam mı edecek?"

Görebildiğim kadarıyla Obama yönetimi, Türkiye'nin temsil ettiği, diyalog ve diplomasiye öncelik veren modeli esas alacağının, Türkiye ile birlikte davranacağının işaretlerini veriyor. İki başkent arasında artık görüş birliği var: Ankara, Irak'ın işgaline karşıydı, şimdi Washington'da da Irak'ın işgaline karşı çıkan bir başkan var. (Zaman, 10 Şubat)

Obama yönetimi, şu konuda hiç hata yapmamalı: Türkiye dahil nüfusu Müslüman çoğunluklu ülkelerde ABD'ye duyulan büyük öfkenin nedeni, asla Obama yönetiminin de sahip çıktığı insan hakları, hukuk devleti, özgürlük ve demokrasi değerlerine, yani uygarlığa düşmanlık değildir. Bu öfke, Bush yönetiminin temsil ettiği, terörizmle savaşın İslam'a karşı bir savaş olarak anlaşılmasına yol açan politikalara, İslam ile El Kaide'yi özdeşleştiren anlayışa, yani uygarlık dışı tutumlara duyulan büyük tepkinin sonucudur. Eğer ABD, gücünü Filistinlilerin İsrail boyunduruğundan kurtulması için kullanır, İsrail'e ve Arap diktatörlüklerine kayıtsız şartsız desteğe son verecek olursa, İslam dünyasıyla kesinlikle barışabilir.

Obama yönetimi Türkiye için de bir fırsattır. Neden? Bu da başka bir yazının konusu.

Kaynak: Zaman