Nevrûz da bunun Doğu?dan sirayet edeni. Belki de Doğu?dan sirayet edenler arasında en popüler ve en uzun soluklu olanı. İslâm öncesi putperest Mecûsî Dini?nin kutsal günü olsa da bu böyle. Ve hâlâ özellikle de Zerdüşt Dini?nin İslâm öncesi revaçta olduğu kültür havzasında devlet ve halk düzeyinde çoşkuyla kutlanıyor. Dikkat ettiyseniz Nevrûz kutlamalarında ?ateş?in özel bir yeri vardır. O dönemde ?Mecûsî Ümmeti?nin vahdetini ifade ederdi ateş ve kutsaldı. Sönmemesi elzemdi. İslâm fethi o bölgelere ulaştığında ?Tevhid Dini? müntesipleri mabedlerde asırlarca hiç söndürülmeden canlı tutulan ?kutsal ateş?i bir daha yakılmasın diye söndürmüşlerdi. Ama ateşperestlerin kutsal ateşi kâh ?yeni yılın ilk günü kutlamaları? kâh ırkçı hareketlerin ?özgürlük ateşi? olarak tekrar hem de yeni formlarla kitleleştiriliyor coğrafyamızda. Kitleler de Nevrûz?un hangi din tasavvurunda neye tekâkül ettiğine bakmadan kutlamada bir sakınca görmüyor. Fakülte yıllarında, Dinler Tarihi dersinde, ?Mecûsilik?i etüd ederken bu dinin, İslâm öncesi hâkim olduğu coğrafya insanınca ismini ve aslını bilmeden bazı adetlerini nasıl da yaşattığını hayretle görmüştük. Bu da bahsi diğer bir konu.İslâm tarihinde merkezden saparak türemiş bidat ve ilhad fırkaları Mecûsî gelenekleri yaşatmada özel rol oynamışlardır. Tabiî bunu yaparken kavrama yeni anlamlar yükleyerek insanlara benimsetmişlerdir. Mesela, İsmaililerce (Bâtîniler) Nevrûz sadece yeni yıl olarak değil, aynı zamanda Hz. Ali?nin doğum günü olarak kutlanır. İran?da doğmuş sapık Bahâilik?te de bu gün kutsaldır. Orta Asya ülkelerinde Nevrûz?un milli bayram olarak kutlandığını hepimiz biliriz. Bazı iklimlerde kutlamaların kitlesel boyutu ve coşkusu İslâm?ın iki bayramını gölgede bırakacak kertededir. Bunun sakıncalarını görmek ve dillendirmek gerekmiyor mu? Son yıllarda ülkemizde de kitleselleşen ve kitleselleştirilen bir Nevrûz olgusuyla karşı karşıyayız. Hem de biribirine zıt ve düşman kamplar eliyle yürütülüyor bu. Biri, ülkeyi bölmek, Nevrûz?dan bir ?özgürleşme günü? ihdas etmek derdinde olan PKK, diğeri de ülke bütünlüğünü sağlamak, tüm Türkiye halklarını ortak bir değerde (!) buluşturmak ve karşı tarafın elindeki yıkıcı malzemeyi alma derdinde olan devlet. Ama iki tarafın tüm gayretleri sonunda akıp aynı çanakta toplanıyor; Nevrûz kutlamaları kitleselleşiyor, düne nisbeten farklı içerikte olsa da kutsallaşıyor, pagan bir gelenek milli formlarda ihya ediliyor.PKK, bu coğrafyadaki köksüzlüğüne Nevrûz?la kök arama derdinde. PKK, ayrılıkçı söylemlerine kitlesel dayanak bulma arayışında. Bunu, bu bölgenin en hakiki değeri İslâm?la yapması mümkün olmadığından İslâm öncesi kültür ve dinlerden medet umuyor.Devlet ise, bu coğrafyanın en birleştirici değerini irtica yaftalarıyla zayıflatmayı sürdürmeye devam ederken, ideolojik dogmalarının çıkmazında, bindiği dalı kesen insan hoyratlığına düşmekten kendini alamıyor. ?Bu devlete bir komünizm lazımsa onu da biz getiririz? geleneğine hâiz sistem, bu topluma bir nevrûz gerekiyorsa onu da yine biz getiririz anlayışıyla son yıllarda Nevrûz?a Türk halkının eski milli geleneği söylemleriyle sahip çıkıyor. Ne adına? Toplumun birlik ve bütünlüğünü sağlamak adına...Çelişkiye bakın! Bu toplumun en birleştireni olan İslâm?ı ve onun ürettiği medeniyetin Peygamber Efendimizin hicretini esas alarak belirlediği yılbaşısını kâle almayın, sonra da batılılaşma ve sekülerleşme adına, hem de dini içerikli olan Hz. İsa?nın doğumunu başlangıç olarak alan Milâdî takvime ve putperest Mecûsilik?in esas aldığı Nevrûz?a, milleti bütünleştirme adına onay verin, çeşitli etkinliklerle kitleselleşmelerine önayak olun!? Yazık...Dine karşı din, nevrûz?a karşı nevrûz...Burada üzerinde durulması gereken önemli bir husus da din âlimlerimizin, dindar aydınlarımızın Nevrûz?un yine bir devlet projesiyle popülerleştirilmesine fazla itiraz sesi yükseltmemeleri.Bunun sebebi acaba devletin Nevrûz?a sahip çıkışının gerekçesi mi, yoksa Nevrûz?un karşı konulmaz popüleritesi mi? Ya da her ikisi birden mi? Ama sonuç değişmiyor. İyi niyetlere binâen gayri İslâmî dini içerikli gelenek ve göreneklere kapılarımızı açıyoruz. Kanaatimce en tehlikelisi de bu. Zira kanaat önderleri toplumu aydınlatmayı değil de, yanlış da olsa, toplumsal olana onay veriyorsa bir öze dönüş mümkün olmaz.