ABD Başkanı Barack Obama’nın Filistin sorunun çözümü konusunda Araplara ve Filistinlilere verdiği umut göz önüne alındığında, bu meselenin son birkaç haftada başına gelenlerden dolayı hepimiz hayal kırıklığına uğradık. Zira Obama’nın, sorunu çözme gücü konusunda gerektiğinden fazla umutlu olduğunu ve farklı çevrelerin barışçıl çözümü gerçekleştirme gücüne dair aşırı beklenti içine girdiğini açıkça dile getirmekten başka seçeneği kalmadı. İşte yeniden sıfır noktasında dönüyoruz.
Fakat bu kez daha kötü biçimde... Zira Obama bu sorunu, İsrail’in Arap ve Filistinlilerin haklarını vermesini garanti edebilecek kadar dengeli bir bakış açısıyla ele alabilecek son ABD başkanı olabilir. Obama’nın taraflar üzerindeki baskısını sürdüreceğini düşünmüyorum; aksine, onurunu korumak için hali hazırdaki durumu idare etmekle yetinecektir.
Eski ABD başkanı George W. Bush, İsrail’in barış girişimini reddeden tutumuyla paralel hareket ederken gayet netti. Obama’ysa Filistinlilere nefes alma alanı verme umuduyla İsraillilerle arasına belirgin bir mesafe koymaya çalıştı. Fakat İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu onu bu fırsatı vermedi ve ABD başkanı hızlı bir hayal kırıklığına uğradı. Zekice davranan Netanyahu şu iki düzlemde hareket etti: Obama ve Filistinlilere kendisini müzakereleri bozmakla suçlama fırsatını vermemek için yerleşim birimi inşaatını dokuz ay donduracağını açıkladı; ikincisi, Amerika’daki Siyonist lobiyi Obama yönetimini barış girişimini ilerletme çabalarından vazgeçirmek için kullandı.
Filistin sorununun özellikle de Kudüs ve mültecilerin dönüşüyle ilgili konularda tasfiyesini hedefleyen bir İsrail-Amerikan ‘yemeği’nden dem vuruluyor. Gerçekleşe-bilecek azami ilerleme, Batı Şeria’nın bazı kısımları ve Gazze üzerinde, egemenliği kısıtlı bir Filistin devletinin kurulması. Ayrıca İsrail Filistinlilere son kez böyle bir teklif sunmuş olabilir.
Bu ‘yemek’, Netanyahu’nun İsrail cumhurbaşkanı Şimon Peres’le hazırladığı ve topu Arap-Filistin tarafına atmaya dayanan plan kanalıyla aylar önce pişirilmeye başlandı. Peres üç ay önceki Kahire ziyaretinde yerleşim inşaatının durdurulması ve müzakerelerin başlatılması için derhal hazırlık yapılacağı sözü vermişti. Görünen o ki, Peres bu yanılgıyı ABD’ye pazarlamakta da başarılı oldu. Washington lokmayı yuttu, müzakerelerin önkoşulsuz başlatılması için Filistinlilere baskı yapmaya başladı. Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas da geçmişte görülmemiş bir trajediye girdi. Zira Netanyahu’nun kendisine hiçbir şey vermeyeceğini ve bu ‘boş’ müzakere turunun kendisine değil İsrail başbakanına yarayacağını çok iyi bildiği halde müzakere masasına dönüşü kabul etme macerasına atılamazdı. Bu nedenle geçen kasımda onurunu korumak için, yeniden başkan adayı olmama yönündeki eğilimini açıkladı.
Abbas ya kendini ya Filistin’i kurban edecek
Şu an Abbas, Netanyahu’nın açık oyununda başa baş gitme gücüne sahip olmaması ve müzakere masasına dönmeyi reddederek Obama’nın yüzüne de kapıyı kapatamaması nedeniyle bir ikilem yaşıyor. Ya Filistin sorununu kurban edecek, ya da kendi siyasi geleceğini kurban ederek sorumluluğu bir başkasına bırakacak.
Netanyahu’ysa bir taşla iki kuş -Abbas ve Obama- vurdu. Hükümetinin ve koalisyonunun bekasını derinleştirdi.
İsrail başbakanı Temmuz 2006’daki savaşın intikamını almak için Hizbullah’a yönelik askeri operasyona bile hazırlanabilir. (Umman gazetesi Vatan, 27 Ocak 2010)
Kaynak: Radikal