Nabucco'yu gerçekleştirmek kolay olmayacak

Bu yılın başlarında Rusya'yla Ukrayna arasında patlak veren ve bazı AB üyesi devletlerin kesinti yaşamasına sebep olan gaz kavgası Avrupa'nın enerji güvenliği meselesini dikkate alması ve ciddi bir enerji çeşitliliği stratejisini hayata geçirmesi gerektiğini ortaya çıkarttı.

2006 yılındaki benzer bir krizin ardından AB, enerji çeşitliliğinin öncelik haline geleceğini vaat etmiş ancak gündemindeki birçok başka konu gibi, ilk kriz geçtikten sonra mesele AB'nin yapılması gerekenler listesinde aşağılara düşmüştü. Mevcut durumda, AB, gaz için yüzde kırk oranında Rusya'ya bağımlı ve bu oranın önümüzdeki onyıllarda artması bekleniyor. 27 üye ülkenin bağımlılık derecesi değişkenlik gösteriyor. Kimileri Norveç, Cezayir, Libya ve Mısır gibi farklı kaynaklardan da gaz alırken, bazıları tamamen Rusya'ya bağımlı. Çeşitlilik kaynakları arasında; sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG), nükleer ve güneş/su enerjilerini daha fazla kullanmak var. Ancak, en önemli adımlardan biri, Hazar bölgesinden güney gazı koridorları oluşturmak. Bunlardan en çok bilineni de Nabucco gaz boru hattı.

3300 kilometre uzunluğundaki Nabucco gaz hattı, hayata geçmesi durumunda Hazar Denizi Bölgesi'nden Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve Macaristan yoluyla Avrupa'ya ulaşacak ve AB'nin, özellikle de Güneydoğu Avrupa'nın Rus gazına bağımlılığını önemli ölçüde azaltacak. Her ne kadar inşaatın 2010'da başlatılması ve bundan 3 yıl sonra hizmete açılması planlanıyorsa da, projenin hayata geçirilebilirliğine dair soru işaretleri var. Öncelikle, sadece transit ülkeleri kapsayan Nabucco konsorsiyumunun (Türkiye'den Botaş, Bulgaristan'dan BEH EAD, Romanya'dan Transgaz, Macaristan'dan MOL, Avusturya'dan OMV ve Almanya'dan RWE) içinde tek bir üretici ülkenin bile yer almaması açıkça sorun teşkil ediyor.

İkinci olarak, boru hattını dolduracak gazın nereden geleceğine dair önemli soru işaretleri mevcut. Birincil kaynağın Azerbaycan'ın Şah Deniz 2 yatağı olacağı varsayılıyor ama oradaki mevcut gaz, boru hattının sadece dörtte birini doldurabilecek kapasitede. Ayrıca, her ne kadar Azeri Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ülkesinin Nabucco'ya katılmaya hazır olduğunu ilan etse de, ortada Azerbaycan'la imzalanmış bir sözleşme yok. Öte yandan, Azerbaycan'ın AB ülkeleriyle yapılacak olan transit sözleşmeleri için taahhüde ve finansmana ihtiyacı var. Dolayısıyla AB'nin enerji siyasetini açıklığa kavuşturması gerekiyor ki, bu şimdilik söz konusu değil. Tüm bunların üstüne, Azerbaycan Rusya'dan bir hayli cazip bir teklif aldı.

Orta Asya ülkeleri de (Türkmenistan ve Kazakistan) Nabucco'yu doldurmak için gereken 30 milyar metreküp gazı sağlayabilecek olan kilit üreticiler olarak varsayılıyor ancak bu gaza ulaşmak için yıllarca arama çalışması yapmak gerekebilir. Geçtiğimiz hafta Budapeşte'de gerçekleşen Nabucco Zirvesi'ne katılan Türkmen ve Kazak yetkililer Nabucco'yla işbirliğine hazır olduklarını, ancak Rus ve Çin piyasaları gazlarına talipken, Avrupa'nın eyleme geçmesini sonsuza dek bekleyemeyeceklerini belirttiler. Üstelik her ikisi de Hazar Antlaşması'nın üyesi olduğundan, hem Rusya'nın hem de İran'ın bu projede ağırlığı olacak ve Hazar Denizi'ne boru hattı döşeyebilmek için onayları gerekecek.

Diğer iki muhtemel alternatif İran ve Irak. Her ne kadar İran Nabucco'ya gaz vereceğini bildirdiyse de, İran'a uygulanan uluslararası yaptırımlar sebebiyle, İran ve Batı daha iyi ilişkiler kurana kadar bu çözüm bir kenara atılmak durumunda. Irak'a gelince, hem ülkedeki asayiş durumu pek ideal değil hem de altyapının yenilenmesi gerekiyor ve bu da çok masraflı olabilir. Bir de, hem gazı mümkün olabildiğince hızlı bir şekilde satın alan hem de kendine ait iki projesi -Güney Akım ve Kuzey Akım- olan Rusya'nın rekabeti var. Üç proje içinde en çok yol almış olan Kuzey Akım'ın Baltık Denizi'ni geçerek Almanya ile Rusya'yı birbirine doğrudan bağlaması planlanıyor. Henüz erken bir aşamada olan Güney Akım'ın amacı ise, Karadeniz'i geçerek Yunanistan ve İtalya'ya ulaşmak. Bu ülkeler için enerji güvenliği sorunu üretici ülkelerden değil, geçiş yollarından kaynaklanıyor. Rus gazının Avrupalı büyük müşterilerinin çözümü Doğu Avrupa'daki geçiş ülkelerine, özellikle Ukrayna'ya bağımlılığı azaltmak. Yani onların önceliği, Ukrayna'yı devre dışı bırakarak gazı doğrudan almalarını sağlayan yeni hatların yapılması. Ayrıca, Sırbistan'ın ulusal petrol ve gaz şirketi NIS'i satın alan GazProm, artık eski Yugoslavya bölgesinin tamamına girebilecek durumda. Sırbistan'ın bir gaz merkezi olduğu biliniyor ve oradaki ağlar kullanılmaya hazır bir şekilde bekliyor. Bu, daha Nabucco projesi çizim masasının üzerindeyken, Ruslara, Avrupa'nın bu bölgesine sıkı sıkı tutunma imkânı veriyor.

Türkiye'nin, elindeki kartları abartmaması gerekiyor

Geçiş ülkesi olması gereken Türkiye'nin tüm bu süreçteki rolü önemli. Türkiye'nin bir enerji merkezi haline gelme hedefi, Ankara'nın kendisini sadece bir geçiş ülkesi olarak değil, Hazar gazını Avrupalı müşterilere satan bir alıcı/satıcı olarak gördüğü anlamına geliyor. Başka isteklerinin yanı sıra Türkiye, topraklarından geçen gazın yüzde on beşini almayı ve Azerbaycan'dan Türkiye'ye gelen gaz üzerinde indirim talep ediyor. Bakü'de devam eden görüşmelerde ilerleme kaydedilemiyor. Bunlara ilave olarak Türkiye boru hattını AB'ye üyeliğini hızlandırmak için pazarlık aracı olarak kullanacağını söylemeye başladı ve Başbakan Erdoğan, Brüksel'e geçenlerde yaptığı ziyaret esnasında, Fransız ve Kıbrıslı Rumların itirazları sebepleriyle masaya getirilmeyen enerji başlığının masaya konulmasıyla Türkiye'nin Nabucco'ya desteğini açık açık ilişkilendirdi. AB için bu hiçbir şekilde kabul edilemez ve sadece Brüksel'le değil, Azerbaycan'la da ihtilaf sebebi.

Türkiye'nin elindeki kartları abartmaması gerekiyor. Masada başka seçenekler var ve Türkiye, geçiş ülkesi olarak kaçınılmaz değil. Hazar gazını Avrupa'ya getirmenin bir başka yolu Karadeniz üzerinden geçmek ve Gürcistan ile Romanya'yı birbirine bağlayarak sonra AB ülkelerine ulaşmak. Ancak Gürcistan'daki güvenlik sorunları sebebiyle bu da pek kolay bir çözüm değil.

27 Ocak'taki Budapeşte Nabucco Zirvesi, AB'nin daha önceden görülmemiş bir siyasi irade ve birlik göstermesiyle, projeye önemli bir teşvik sağladı. Mart ayı bitmeden evvel, 7 Mayıs'ta Prag'da yapılması kararlaştırılan "güney enerji koridoru" zirvesine yetişecek şekilde projeye dair resmî taahhüt altına girmek 27 üye devletin elinde. AB'nin Nabucco'ya 2 milyar Euro'luk bir destek sağlayacağı umuluyor ancak bu noktada çok sağlam vaatler verilmiş değil.

Avrupa, çok geç olmadan eyleme geçmeli. AB mali gücüyle Nabucco'nun arkasında durmalı ve Türkiye de daha yapıcı bir rol üstlenmeli. Türkiye'nin ilerlemenin önünde engel gibi görülmesi, projenin suya düşmesi durumunda AB'ye gayet güzel bir bahane sunacaktır. Nabucco, Rus gazına yüzde altmış oranında bağımlı olan Türkiye'ye Avrupalı dostları kadar faydalı olacaktır. Öte yandan, AB de iyi niyet ortamı yaratmak ve Ankara ile ilişkilerini ilerletmek için, tıkanmış olan enerji başlığını açmanın bir yolunu bulmalı. Bunlar başarılamazsa, Nabucco'nun geleceği şüpheli demektir.

Kaynak: Zaman