Malcolm X, Martin Luther King'in yakın arkadaşı olmaktan fazlasıydı

21 Şubat Malcolm X’in öldürülmesinin 49. yıl dönümüdür ama 20. yüzyılın bu sembol ismi halen manşetleri kaplamaya devam ediyor.

Rap şarkıcısı Nicki Minaj’ın posterindeki Malcom X tasviri ve New York’ta Queens ilçesinde bir devlet okulu öğretmeninin onun gerçek siyasi ve tarihi mirasını göz ardı ederek Malcolm’u çok “şiddet yanlısı” diye niteleyip öğrencilerin Siyahların Tarihi Ay’ı sırasında onun hakkında yazı yazmasını yasakladığı son tartışmalarda şahit olunduğu üzere, onun hatıralarına halen itiraz ediliyor ve hatıraları halen tartışılıyor.

Bununla birlikte Malcolm X, Martin Luther King Jr ve Mahatma Gandi’nin yanı sıra dünya sahnesinde yer alır ve onun önemli bir işçi sınıfı kahramanı olarak hatırlanması gerekir.

Ona çoğunlukla King’in zıddı bir şahsiyet diye hak ettiğinden az değer biçilir: Güzel konuşan ama öfkeli. Ama gerçekte Malcolm X, hayatı bize Amerika ve ötesinde kurtarılmış bir gelecek ihtimalini hatırlatan, zeki ve geleceğe dair isabetli tahminlerde bulunan bir eylemci, organizatör ve entelektüel olarak siyah Amerika’nın gayriresmi başbakanı olmuştur.

Malcolm’un siyah Amerika’nın en kalıcı ve önemli sembollerinden biri olarak büyük statüsü, onun mütevazı kökenini kolayca görmezden gelmeyi mümkün kılar. Malcolm Little, Marcus Garvey’in öğretilerini takip eden siyah milliyetçilerine önderlik eden Earl ve Louise Little’ın oğlu olarak 19 Mayıs 1925’te Omaha, Nebraska’da doğdu. Onun gençliği 1940’ların başlarındaki küresel özgürlük hareketlerine denk geldi ama o, çeşitli mavi yakalı işler arasında kısa süreli çalışmaktan Detroit, Harlem ve Boston’da yer altı suç dünyasına sürüklendi. Bu, sonunda onun yaklaşık yedi sene hapis yatmasına yol açtı.

Hapiste Elijah Muhammed’in öğretilerini okumak ve İslam Milleti onu 20. yüzyılın en hakiki siyah işçi sınıfı siyasi lideri Malcolm X’e dönüştürdü. Malcolm’un eski bir mahkum, eski bir Pullman hamalı ve mobilya mağazası işçisi olarak tecrübeleri, hem onun Afrikalı-Amerikalı işçi sınıfının mücadelesiyle alakalı olmasına hem de İslam Milleti’nin küçük bir dini fırka olmaktan dal budak salan siyasi bir imparatorluğa dönüşmesine katkı sağladı. Kararlı ırkî saygınlık ve kendi kendilerini yönetme görüşü İslam Milleti’ni Amerika’nın 1950’lerin sonlarındaki medeni haklar girdabının içine sokar.

Malcolm X, 1960’a doğru Amerika’da en tanınmış ve en çok aranan konuşmacılardan biri oldu. Onun beyazların üstünlüğüne karşı sert eleştirileri gazetecileri harekete geçirdi ve James Baldwin, Ossie Davis ve Ruby Dee de dahil siyah eylemcilerine ilham verdi.

Malcolm, meşru müdafaa ve siyahların gücüne karşı etkili savunmasıyla halkın hayalinde King’in şiddetsizliğe dair felsefi vurgularına alternatif sunuyor şeklinde algılanıyordu. O, 1963’ün büyük bölümünü, medeni hak mücadelesinin etkinliğine alternatif bir bakış açısı sunmaya harcadı. Malcolm, o yılın kasım ayında en ünlü ve önemli konuşmalarından “Sokaktaki İnsanlara Mesaj” konuşmasını yaptı.

Malcolm, Detroit’te kalabalığın radikal eylemcilerle dolmasından önce küresel bir siyasi devrim için plan ortaya koymaktan daha azını yapmadı. O, Afrika’da ve daha geniş çapta dünyada gelişmekte olan ülkelerde sömürge karşıtı savaşlar yapılırken ABD’de Jim Crow’a karşı verilen mücadeleler arasında bağlantı sağladı. O, “Kim elleri bağlı vaziyette ‘Biz yeneceğiz’ şarkısını söyleyerek durulan bir yerde devrim gerçekleştiğini duymuştur?” diye sordu. “Bir devrimde böyle yapmazsınız. Hiç şarkı söylemezsiniz, zira siz hep koşturmakla meşgulsünüzdür.”

Malcolm X, grubun gelecekteki yönelişine dair sert bir iç tartışma sonrası 1964’te İslam Milleti’nden ayrılmasından sonra bağımsız bir siyasi eylemci oldu. O, son senesinde aylarca Afrika ve Orta Doğu’da kaldı, Hacı Malik El Şahbaz ismini alarak Sünni inancına girdi, eski siyasi hasımlarıyla ittifaklar oluşturdu. O, ABD’de yaşayan siyah Amerikalılara yapılan kötü muameleler halen zihninin ön tarafında kalsa da insan hakları hareketi olarak adlandırdığı mücadele için birleşik bir küresel cephe başlatacağı ümidiyle Afro-Amerikan Birliği Örgütü’nü kurdu.

Federal takip ve İslam Milleti’nden gelen ölüm tehditleri, Malcolm’un hayattaki son hummalı yılını kararttı. Onun siyahların siyasi devrimine olan sarsılmaz bağlılığının, evine yangın bombası atılması da dahil yüksek bir maliyeti oldu.

Malcolm’un yolculuğu, New York City’nin Washington Heights semtinde, Audubon Balo Salonu’nda siyasi bir toplantıda konuşmaya hazırlanırken 21 Şubat 1965’te zamansız bir şekilde sona erdi.

Malcolm sonunda nasıl yaşadıysa öyle öldü: Çalışarak, öğreterek ve sıradan siyah insanlara ilham vererek.

Ama Malcolm X, 1960’ların siyasi ve ırkî statükosunu reddetmek üzere Afrikalı-Amerikalıları harekete geçiren biri olmaktan fazlasıydı. Gerçekte o, şahsi biyografisi siyah toplumunun acılarını, trajedilerini ve zaferlerini yansıtan bir organizatör, entelektüel ve eylemciydi. En önemlisi o, devrimci bir yeni Amerikan ve küresel toplum vizyonu ortaya koyarak iktidara gerçekleri anlatmaya cesaret etti. O, eylemciliğiyle bu hayalin gerçekleşmesine teşebbüs etti.

Öldürülmesinin üzerinden yaklaşık yarım asır geçmesine rağmen, Malcolm’un siyahların kurtuluşu, hakları ve itibarı hususundaki ısrarı halen dünyada yankı bulmaya devam ediyor.

Kaynak: Gulf News
Dünya Bülteni için çeviren: Mehmet Şeyhoğlu