Abbas, içi tamamen boşalmış bir yapının arta kalan son sakini
Filistin Devlet Başkanı sinirliydi. Pazar günkü bir video yayınında “Kimse bize bir seçeneği dikte edemez. Bizler karar vericiyiz ve bizler karar verip bizler uygulayacağız! Kimsenin bizim üzerimizde bir otoritesi yok. İstediğimiz budur.” diye patladı.
Buna karşın, masaya yumruğunu vurmak; Mahmud Abbas açısından oldukça geç kalınmış bir şey. 81 yaşında ve İsrail tarafından muhatap olarak görülmüyor. Bu husus, Rusya’nın Orta Doğu temsilcisi Mikhail Bogdanov tarafından da acımasız bir açıklıkta ortaya kondu. Bogdanov, Salı günü, Ramallah’taki Filistin delegasyonuna Benjamin Netanyahu’nun artık Abbas ile görüşmekle ilgilenmediğini belirtti. Toplantıda Filistin’i resmi olarak temsil eden yetkili Middle East Eye’a şöyle konuştu: “Bogdanov bize açıkça Netanyahu’nun sadece yerleşimlerin durdurulması, Oslo öncesindeki mahkumların bırakılması gibi talepleri reddetmediğini ayrıca Abbas ile görüşmeyi de artık öncelikli görmediğini de söyledi.”
Bogdanov’a göre Netanyahu şöyle demişti: “Araplarla barış yaptığımda Abbas bize katılacak. Bu yüzden bırakalım yalnız kalsın.”
Oslo artık ölü durumda... Filistin Parlamentosu 9 yıldır toplanmadı. Abbas’ın başkanlık dönemi 7 yıl önce bitti. FKÖ açıkça “Filistin halkının yegane temsilcisi” değil ve eğer yapı içerisinde bir seçim yapılsa Hamas muhtemelen daha da güç kazanır, özellikle mülteci kamplarında. .
Fetih’in bizzat kendi yapısı ileri derecede çürümüş bir durumda. Topluluklara ve fraksiyonlara ayrılmış haldeler ve kongre yapmayı planladıklarında başlayan kimi kongreye davet edecekleri tartışmasında üzerinde anlaşabildikleri tek kriter, ücretini ödemiş listesinde olanların çağrılabileceği olmuştu.
Abbas, içi tamamen boşalmış bir yapının arta kalan son sakini. Sinirli veya şiddetli olabilir ancak öfkesini idrak etmek güç. Öfke patlaması kimi hedef alıyordu? Netanyahu’nun Moskova ziyaretini mi?
Abbas, kimi kastettiği konusunda yeterince açıktı: “Belli sermayelere çalışan insanlar olduğu için kendimizi bu sermayelerden ve bu sermayelerin parasından ve bu sermayelerin nüfuzundan korumalıyız. Biz Filistinliler olarak çalışmak istiyoruz. Bunu yapabilir miyiz? Bu, ihtiyacımız olan şey.”
Kastettiği kişi sadece, daha önce azledilmiş olan Fetih’in güçlü figürlerinden Muhammed Dahlan olabilirdi. Abbas’ın konuşması Amman’dan gelen iki haberi takip ediyordu. Ürdün’ün resmi gazetesi Rai, Fetih Merkezi Komitesi’nin Dahlan’a yakın insanların dönüşünü kabul etmeye karar verdiğini iddia etmişti ve haberlere göre bizzat Dahlan’ın dönüşüne dair teşebbüsler vardı. Fetih’in komitesi gerçekten de Dahlan’a yakın insanların eve dönüşüne bir çözüm yolu aramakta. Ancak Ürdün’den gelen haberler açıkça bu planın yurtdışındaki sponsorlarını işaret ediyordu. Söylendiği kadarıyla Abbas ve Dahlan arasındaki anlaşmayı sağlamak için baskı yapan girişim; Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE himayesinde gerçekleşiyordu.
Ürdün otoriteleriyle iyi bağları olduğu bilinen Filistinli-Ürdünlü yazar Hamadah Faranah’tan alıntı yapan, Quds News kaynaklı ikinci haber ise şöyle diyordu: “Bu, üç adımda gerçekleşecek. Birincisi, Fetih’in iki kanadı birleşecek. İkincisi, Fetih ve Hamas arasındaki ayrışmaya ve tekrar anlaşmaya hitap edilecek. Üçüncüsü; Kahire, Paris ve Moskova’da yapılacak Filistin-İsrail görüşmelerinin yolunu açabilmek amacıyla bu hamleler uluslararası düzeyde yapılacak.”
Bu, Middle East Eye’de ilk kez Mayıs’ta açığa çıkardığım plandı. Bu haberin yazarları arabuluculuğun dokunaklı, duygulu dilini kullanıyor. Dahlan’ın dönüşünü iki kavgalı hasımın tekrar anlaşması çerçevesinde sunmaya çalışıyorlar. Ancak Abbas, Fetih’in mevcut durumu içerisinde Dahlan’ın dönüşüne müsaade edilmesi durumunda ne olacağını bilecek kadar tecrübe sahibi:
Marwan Barghouti, İsrail zindanlarındayken ve muhtemelen orada kalacekken; Abbas da yolun sonuna ilerlerken Dahlan, hâlihazırda elde olan 3 pozisyondaki tahtların arkasındaki güç olacaktır: Fetih, FKÖ ve Filistin Yönetimi. Dahlan bu koltuklardan birini alırsa diğer ikisinde kim olursa olsun kontrol altına alacaktır. Abbas bunun olma ihtimaline karşı mücadele ediyor ve bu da muhtemelen son çırpınış olacak. Onun gibi Fetih liderleri için barış süreci, yavaş bir politik ölümdü. İş işten geçtikten sonra, müzakereci olarak kaybettiği meşruiyetini başkan olarak yenide kazanmak için mücadele veriyor.
Partisini birleştirmek için Başbakan Rami Hamdallah, 8 Ekim’de yerel seçim çağrısı yaptı. Fetih seçim listelerini kontrol ediyor ve şu ana kadar bu taktiğin neticeleri karışık oldu.
Abbas, Mısır’ın baskısıyla, Dahlan’ın kendi takipçilerinden oluşan listeleri geri çekmesini sağladı. Dahlan, Abbas’ın listelerini desteklemeyi kabul etti fakat bunun karşılığında taviz olarak Abbas, Dahlan’ın en yakın adamının dönüşüne izin vermeye zorlandı.
Üst yetkili bir Fetih üyesi de MEE’ye şöyle konuştu: “Ebu Mazen (Abbas), Ürdün’ün, Mısır’ın, BAE’nin baskılarına rağmen Dahlan’ın dönüşüne izin vermeyeceği hususunda ısrar ediyor. Dahlan’ın dönüşü konusunu kabul etmediğini fakat Dahlan’ın tarafında olup Fetih’ten çıkarılmış insanların dönüşüne izin verdiğini söylüyor.”
Seçim listeleri üzerindeki anlaşma sadece kutuyu tekmeleyip caddeden aşağı yuvarlamaktan ibaret, çünkü Fetih içerisindeki her bir fraksiyon kendisine sadık kalmayabilecek bir listede sahiplik iddia edecek. Seçime katılma kararı Hamdallah’ı şaşırtan Hamas’ı ele alalım... Onların tüm listeleri Fetih ile ve diğer fraksiyonlarla çalışıyor. Hamas her yerde aynı isimle kampanya yürütmüyor. Her bir konseyde Hamas adayları farklı listeler altında seçimde yarışacak.
Böylesi Hamas için uygun çünkü ortak listeler, üyelerinin Fetih ile ve diğerleriyle çalışmasını mümkün kılıyor ve Hamas’ın Abbas’ın onlara ulusal düzeyde vermeyi reddettiği işbiriliği seviyesine yerel düzeyde ulaşmasını sağlıyor. Açık ki Hamas, Batı Şeria’da serbestçe seçimde yarışamaz. O kadar açık ki Yüksek Seçim Kurulu’na Hamas temsilcisi olarak seçildikten 2 gün sonra Hamas lideri Ebu Kwaik, İsrail tarafından tutuklanmış ve 6 aylığına hapse yollanmıştı.
Fakat bu, Abbas’a destek sağlayacak mı? Seçim listelerini toptan elemek için şiddet yöntemleri kullanılıyor.
Nablus, İslamcı olan ve Hamasça desteklenen, popüler bir belediye başkanına sahipti. Adli Yaish, oyların yüzde 74’ünü almıştı. Belediye başkanı olarak geçirdiği 7 yıldan sonra aile işlerine dönmeye karar verdi fakat sonra tekrar seçimde yarışacağını duyurdu. Kısa bir süre sonra da kapısı çalındı… İçerisinde Filistin İstihbarat Servisi’nin başı olan Macid Faraj’ın da bulunduğu 5 adam kapıdaydı. Faraj, tehditkâr bir anlaşma sundu. Eğer Yaish, Hamas listesinde seçime katılırsa gelecek 4 yılını İsrail hapishanelerinde harcayacak, ABD’nin kara listesine girecek ve işlerini kaybedecekti. Öte yandan mutsuz sondan kaçınmanın yolu da vardı. Bu seçenekte Yaish, Fetih listesine Fetih’ten 8 kişi ve Hamas’tan 2 kişi ile beraber öncülük etmeyi kabul etmek, Fetihli biri yönetimi alana kadar 2 yıl boyunca sadece işini yapmak zorundaydı.
Neticede Yaish, Faraj’ın istediklerinin çoğunu kabul etti: Fetih-Hamas ortak listesine öncülük etmeyi, 2 yıl boyunca işini yapmayı… Peki Yaish tekrar seçilirse Nablus kime ait olacak, Hamas mı Fetih mi? İki taraf da bunu iddia edecek.
Faraj’ın ismi, Abbas’ın halefi olması için seçeceği isimler arasında en çok zikredilen 2 isimden biri. Diğeri de Saeb Erekat. Çok az şeyin kendisine söktüğü, direnişe soluk verenleri dosyalayan ve bunu-silahla- göstermeye yeterince haiz, rütbeli bir Fetih üyesi…
“Fetih kolay bir parti değil ve Abbas onun geleceğini şekillendirecek kişi olamaz. Merkezi komiteden herhangi biri lider olarak onun yerine geçebilir. Barghouti’nin diğerlerinden farklı olarak özel bir yeri var, eğer aday gösterilse kazanır. Fakat Ebu Mazen, Faraj’ı öne çıkarsa da karar verecek kişi kendisi olmayacaktır.” diyor üst düzey Fetih yetkilisi.
Yerel seçimleri, parti liderliği savaşı için kullanmanın doğurduğu bir başka endişe de var.
“Endişem şu ki Filistin Yönetimi, tüm Yönetim’e yahut Filistin Ulusal Konseyi’ne yönelik daha büyük seçimlerden kaçınmak için yerel seçimleri kullandı. Fakat bu yapılar da eski, işlevsiz ve değiştirilip yenilenmeye muhtaç. Ulusal liderliği değiştirmeden yerel liderleri seçince İsrail’in de Filistin’in liderlik makamıyla ilişkiyi kesip şehirlerle ve yerel yönetimlerle anlaşmasının yolunu açıyorsunuz” diyor Fetih’ten bir yetkili..
Bunun örneği de var. 1976’da İsrail, FKÖ’ye alternatif bir liderliğin meydana gelmesi için Batı Şeria’da yerel seçimlerin yapılmasına izin verdi. Destekledikleri belediye başkanları oyları hızla süpürürken kameraların önünde FKÖ zaferini ilan etti. Fakat sahnenin arkasında Yasser Arafat ve yeni seçilen belediye başkanları arasında gerilimler mevcuttu. Bu tecrübe, Gush Emunim’deki yerleşimcilerden gelen bombalama dalgasının belediye başkanlarını hedef almasıyla sona erdi.
Bugün, İsrail’in yardımı olmaksızın Fetih ayrışıyor. Abbas’ın halefinin kim olacağına dair seçenekler Filistinli bir güvenlik şefi ile diğerinin arasında kalmışa benziyor. Biri doğrudan Batı Şeria’da İsrail’in menfaatlerine hizmet ediyor, ötekisi BAE’ye ayrıca İsrail ve ABD ile güçlü ilişkileri var.
Geldiğimiz noktada, Filistin sokakları demokratik meşruiyete sahip bir lider seçmeye dair herhangi bir “antika” düşünceyi çoktan kafasından atmış durumda. Bir zamanlar bu meselelerin arkasında olan İsrail’e arka çıkan Amerika’ydı sadece... Şimdi ise 4 Arap ülkesi; Ürdün, Mısır, BAE ve Suudi Arabistan bu rolde. Neticesi ise aynı: Filistin’deki işgalin ve İsrail ile çatışmanın sonu gelmiyor.
Dünya Bülteni için tercüme eden: Deniz Baran
Kaynak: Middle East Eye