SAYIN Oktay Ekşi bana soruyor; evet, Fransa'da din ve vicdan özgürlüğü tamdır ama kilise orada din devleti kurma iddiasında mı?!
Oktay Ağabey'in eleştirdiği 7 Mart günlü yazımda, Fransız tarihinde militan laikliğin liberalleştiğini, Katoliklerin de özgürlükçü bir laikliği benimsediğini yazmıştım.
Oktay Ağabey'e göre ise, bizde "şeriat tehlikesi" olduğu için Fransız laikliğindeki özgürlükleri tam örnek alamayız.
Bu, çok yaygın görüşe göre, İslam din devleti ister; Hıristiyanlık'ta ise "Sezar'ın hakkı Sezar'a" denilerek din ve devlet ayrılığı kabul edilmiştir...
Maalesef bizim Anayasa Mahkememiz de bu çok yüzeysel ve basite indirgemeci görüşü benimsemiş ve Türkiye'de laikliğin, din farkı sebebiyle, Batı'daki gibi olmaması gerektiğine hükmetmiştir! (Karar No: 89/12)
Hıristiyanlık laik mi?
- Evvela, İslamda da kul hakkı ve Allah hakkı gibi, dini hükümler ve hukuki hükümler gibi, itikat ve muamelat gibi ayırımlar vardır.
- İkincisi, dünya hayatına ve siyasi otoritenin ödevlerine ilişkin inanç hükümleri bulunmayan din yoktur. Hıristiyanlık tabiaten laikliği kabul eden bir din ise, tarihteki kavgalar neydi?!
- Bizde "din devleti" deniliyorsa, bunun Avrupa tarihindeki benzeri "itikadi devlet" diye çevirebileceğimiz "confessional state"dir. Klasik Katoliklikte hâkimiyet millete, topluma, dünyaya değil, Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi olan Papa'ya aittir. "Eski Rejim"de din ve devlet kaynaşmıştır. Kral "tanrısal haklar"a dayanarak hükmeder ve bunu Papa belirler. Papa'nın ilan ettiği günah ve sevaplar devlet tarafından uygulanması gerekli yasak ve emirlerdir!
Kısas gibi cezalar İncil'de de vardır...
Bugünkü Avrupa'ya bakarak, Hıristiyanlığın tarihte de din-devlet ayırımını kabul ettiğini düşünmek, çok kolay ama mutlak yanlış bir 'anakronizm'dir.
Sosyal gelişmenin rolü
Fransa'da din ve laikliğin özgürlükte uzlaşmasını sağlayan husus, Devrim'in kanlı sopasından ziyade, başta tren yolları (ulaştırma) ve şehirleşme olmak üzere, toplum yapısının değişmesidir. Sosyal gelişme hem klasik Katolisizmin müminlerini hem totaliter laikliğin mücahitlerini liberalleştirmiş, bugünkü özgürlükçü uzlaşma oluşmuştur.
Türkiye'de de mesele, şehirleşme ve eğitim gibi süreçlerde din algısının nasıl bir yön izlediğidir; din devleti mi isteniyor, özgürlükçü bir laiklik mi?
Oktay Ağabey, "Şeriat tehlikesi var" diyor; Demirel'in son sözlerini de buna kanıt gösteriyor!
Dün başka konuşmuş olan Demirel yarın bambaşka şeyler de söyleyebilir. Bırakın Demirel'in sözlerini, bu konular dinin naslarına bakarak da resmi ideolojinin dogmalarını tekrarlayarak da analiz edilemez. Tarihi ve sosyolojik araştırmalar gerekir.
Saygın akademisyenlerin araştırmaları gösteriyor ki, Türkiye'de geniş dindar kitle demokrasiyi ve özgürlükçü laiklik ilkesini benimsemiştir. Hatta "görünürlüğü" artan dinselleşme, özünde sekülerleşiyor bile! Şeriat devleti isteyenler hem oran hem statü bakımından çok marjinalleşmişlerdir.
Laikliğimiz artık bilime güvenmeli, eski vehimlerinden kurtularak liberalleşmelidir.
NOT: Bu konularda iki kaynak:
- Norman Ravitch, The Catholic Church and The French Nation, Routledge 1990.
- Roger Chartier, Cultural Origins Of The French Revolution, Duke University 1991.
Kaynak: Milliyet