Ak Parti kapatma davası açılana kadar Türkiye ile ilgili siyasi ve ekonomik değerlendirmelerin neredeyse bütününe saygıyı ihmal etmeyen bir nesnellik egemendi. Economist'in önceki yorumlarında, Türkiye, çoktandır bir Avrupa Birliği ülkesi muamelesi görmeye başlamıştı. Şimdi durum hayli değişmişe benziyor. Yazıyı kaleme alan, dünyanın dört bir tarafındaki okurlarına, "Türkiye bizlerinkinden çok farklı özelliklere sahip bir ülke" mesajını yazının her satırına emdirmiş...
Dediği özetle şu: Anayasa Mahkemesi kararıyla her şey bitmiş değil; tersine kavganın tarafları konumlarını muhafaza etmeye eskisinden daha kararlı görünüyorlar. Başbakan Tayyip Erdoğan atacağı her adımda 'laiklerin' tepkilerini dikkate almak zorunda. Erdoğan yapacağı bir hareketle laikleri kışkırtırsa ekonomi için esas risk kendisi olabilir.
Dün bazı gazeteler özellikle bu son satırı öne taşıyan haberlere konu etmişlerdi Economist değerlendirmesini...
Gerçek buysa, bu noktada sesimiz kısılana kadar 'Eyvah' diye bağırsak yerinde olacaktır. Daha yakın zamanlara kadar Türk demokrasisine umut bağlayan bir ses olan İngiliz dergisi, son olan-bitenleri takiben, eskinin dengeler rejimine geri dönülmesi beklentisi içerisine girmiş demektir.
Aslında derginin değerlendirmesi Türkiye'deki bazı çevrelerin beklentisiyle aynı çizgide. Ak Parti bu yılın başından itibaren kendi başına attığı adımlar yüzünden kapanmanın eşiğine geldi; mahkemenin kararı 'kapanmadan önceki son ihtar' olarak yorumlanıyor aynı çevreler tarafından. Siyasete yakın duranlar, iş dünyası, mali piyasalar iktidara bir ortak arama peşindeler. Economist'in değerlendirmesi iyi okunursa, siyaseti siyaset-dışı kalması gereken unsurlarla dengeleme arayışında olduğu görülecektir. İktidara ortak atamış bile Economist.
İktidarını başkalarıyla paylaşmaya davet edilen Ak Parti'nin tepesine konulan Damokles'in kılıcı da ilginç: Ekonomik risk... "Laikler kışkırtılırsa ekonomi riske girer" diyor yazar. Bu durumda, Ak Parti'ye düşen, artık kimse o laikler, ne yapıp edip onları asla kışkırtmamak...
İyi de bu durumda iktidarda bulunmaya ne gerek var?
Sadece anlamsızlığı açısından değil, ama eskiyi hatırlatıp siyaseti içinde düşürdüğü açmaz açısından da geçerli olamayacak bir öneri bu. Türkiye Turgut Özal'dan sonra şimdi Economist'in aklını verdiği türden parçalanmış iktidarlar tarafından yönetildi. Davul siyasilerin elindeydi, ama tokmağı başkaları çalıyordu. Siyasetin nasıl tıkandığını, bu durumdan milletin nasıl zarar gördüğünü hep beraber izledik. Şimdi yeniden parçalı iktidar dönemine geri dönüş bunu göze alacak siyasilerin intiharı olacaktır.
Anayasa Mahkemesi'nde görülen dava ve çıkan karar elbette sonuç doğuracaktır. Ak Parti'nin söylem ve eylemlerine bir ince ayar yapılması gerekiyor. Atacağı her adımdan önce daha fazla düşünecektir Ak Parti. İktidarını siyaset dışı güçlerle paylaşmazken, iktidarın esas sahibi olan milletle ilişkilerini her zaman zinde tutması da şart.
İngiliz dergisi sistem dışı güçlerle ortak iktidar aklını veriyor Ak Parti'ye; oysa en doğru olan yol, siyasilerin iktidarını halkın iktidarı haline dönüştürmesidir. Ak Parti, her önemli girişimde, halkın çoğunluğunun desteğini arayarak başlayabilir işe.
Ak Parti kimseyi kışkırtmasın, bu tamam, ancak muhalifleri de hemen kışkırtılmaya gelmesin canım...
Kaynakı: Yeni Şafak