Kıbrıs çıkmazı AB'ye endeksli

Kıbrıs'ın 45 yıllık bölünmüşlüğünü sona erdirecek bir anlaşma için yürütülen görüşmeler hız kazanıyor; Kıbrıs Rum lideri Dimitris Hıristofyas'la Kıbrıslı Türk muhatabı Mehmet Ali Talat arasında gelecek ay bir dizi görüşme yapılması öngörülüyor. Fakat çıkmazı aşmak bakımından daima ulaşılması zor olmuş bir anlaşma, tam da menzile girdiği bir dönemde aleyhte dış faktörlerin altında bir kez daha ezilebilir.

BM genel sekreterinin Kıbrıs özel danışmanı Alexander Downer geçen hafta, geçen yıl tekrar başlatılan en son müzakerelerde ilerleme kaydedildiğini söyledi. "Karşımızda başarılı sonuç almaya kararlı iki lider olduğuna inanıyorum" diyordu Downer. BM temsilcisine göre farklılıklar mülkiyet, güvenlik, toprak ve ekonomiyle ilgili meselerde sürüyordu. Fakat 'genel anlamda son derece olumlu bir ivme' söz konusuydu.

Almanya seçimine dikkat
Bu çetin ceviz ihtilafın ne menem bir şey olduğunu cevizi yerken göreceğiz. En büyük fırsat, iki tarafın iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon öngören Annan planıyla ilgili sandığa gittiği 2004'teydi. Kıbrıslı Türkler 'evet' dedi; Kıbrıslı Rumlarsa hükümetin de teşvikiyle planı reddetti. Bir hafta sonra AB birçoklarının tarihi bir hata olduğuna inandığı kararla Kıbrıs Cumhuriyeti'ni üyeliğe kabul etti ve Kıbrıslı Türkleri tek başına bırakıp bölünmüşlüğü fiilen pekiştirmiş oldu.

Hıristofyas ve Talat aralarındaki anlaşmazlıkları bu kez giderebilse bile, yine de daha genel şartlar tarafından yıkılabilirler. Britanya'nın eski Kıbrıs özel temsilcisi David Hannay'ın Avrupa Reform Merkezi'nin yayımladığı bir raporda gözlemlediği üzere, Türkiye'nin AB'ye girme arzusunu Kıbrıs'ta çözümden ayırmak mümkün değil. "Son müzakere sürecini, Türkiye'nin üyelik müzakerele-rindeki gelişmeler belirliyor ve belirle- meye de devam edecek," diyor Hannay.

Meseleye bir de diğer tarafından bakan Hannay'a göre, 'AB'nin kesin olarak geri çevirdiği bir Türkiye'nin Kıbrıs'ta Rumların da kabul edeceği bir anlaşmayı getireceği' fikri de akıl kârı değil. Ankara'nın AB umutları, Kıbrıs'ta bir anlaşma bakımından 'var oluşsal' bir önem taşıyor.
Bu bağlamda Ankara'nın durumu pek iç açıcı değil. Sebeplerden birini Almanya'da bulmak mümkün. Pazar günkü seçimlerde Angela Merkel liderliğinde bir merkez sağ koalisyonun zafer kazanması, Berlin'in Türkiye'nin üyeliğine muhalefetini önemli ölçüde güçlendirebilir. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy gibi Merkel de Türkiye için tam üyelik yerine, bir tür ikinci sınıf 'imtiyazlı ortaklık'tan yana.

Türkiye'nin üyelik başvurusu her halükârda aralıkta masaya yatırılacak. Bazı gözlemciler Fransa, Almanya ve Avusturya'nın Ankara'nın AB'yle gümrük birliği anlaşmasına Kıbrıs'ı dahil etmeyi reddetmesinden faydalanarak üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını talep edebileceğini söylüyor.

Lefkoşa'nın en iyi dostu konumundaki Yunanistan da başka engelleri temsil ediyor. Meteliksiz, başbakanının deyişiyle 'yolsuzluk salgınının pençesinde' ve toplumsal olarak bölünmüş haldeki ülke, sancılı bir genel seçime hazırlanıyor. Anketlerde önde giden sosyalist muhalefetin lideri Yorgos Papandreu, bu hafta sonu Türkiye'nin AB sürecini ilerletmek istiyorsa karşılaması gereken taleplerden oluşan bir liste açıkladı.

Listede Yunanistan'ın sınırlarına ve egemenliğine saygı göstermek ve
AB kurallarına (elbette Kıbrıs'la ilgili olanları da dahil) riayet etmek yönünde 'samimi adımlar' atılması talebi de var. Papandreu, aralıktaki gözden geçirmeye atıfla "Aksi takdirde ne olacağını kimse bilemez" diye ekledi.

Eski Finlandiya devlet başkanı Martti Ahtisaari'nin başkanlığındaki bağımsız komisyonun bu ay açıkladığı raporda, Avrupa'nın Kıbrıs'ta çözümü ve Türkiye'nin üyeliğini ileriye götürme görevlerini yerine getirmediği vurgulanıyordu. Kıbrıs meselesinin aciliyet taşıdığına dikkat çeken Ahtisaari, Avrupa'nın güvenilirliğinin tehlikede olduğu uyarısı yapmayı da ihmal etmedi.

'Statükoyu kırmak imkânsız'
Bazıları bu görüşmelerin Kıbrıs'ın 'son şansı' olduğunu savunuyor. Bazıları 'belki de hiçbir şey yapmamaktan daha iyidir' diyor. Maastricht merkezli Avrupa Kamusal Yönetim Enstitüsü'nden Fedon Nikolaides Cyprus Mail'de, herhangi bir uzlaşmanın içerdiği riskler göz önüne alındığında birçok Kıbrıslı'nın mevcut durumu sürdürmeyi tercih edebileceğini öne sürüyor.

"Kıbrıs'taki asıl mesele statükonun sürdürülemez olması değil. Tam tersine, statükodan uzaklaşmanın fiilen imkânsız olması" diyor Nikolaides.
Fakat sabırsız Ahtisaari için Kıbrıs'ın AB'nin iddialarıyla gerçeklikleri arasındaki uçurumu derinleştirmek bakımından sembolik önemi var. "Kendi topraklarımızda, neredeyse ebedi ve donmuş görünen bu tür bir ihtilafı çözemezsek, küresel meselelerde nasıl rol oynayabiliriz?" diye soruyor. Belki okuyucular sorunun karşısına kendi cevaplarını yazabilirler. (22 Eylül 2009)

Kaynak: Radikal