Keynes olsa ne yapardı?

Keynes'in resesyona dair teşhisi hâlâ makroekonominin temellerini oluşturuyor. Keynes'e göre ekonomik daralmaların ana nedeni toplam talebin yetersizliğidir. Şu anki krizdeyse toplam talebi sadece devlet harcamaları artırabilir ki, bu da yeni nesillerin üzerine büyük yük bindirir.

Ekonominin yüz yüze olduğu sorunları en iyi anlayacak iktisatçıyı arayacak olsaydınız, büyük olasılıkla karşınızda John Maynard Keynes'i bulurdunuz. Keynes öleli yarım asırdan fazla zaman geçti, fakat resesyonlara ve bunalımlara dair teşhisi hâlâ modern makroekonominin temellerini teşkil
ediyor. Öne sürdüğü fikirler, bugün karşı karşıya olduğumuz zorlukları izah etmek bakımından son derece önemli.

Keynes'e göre, ekonomik daralmaların temel nedeni toplam talebin yetersizliğidir. Mallar ve hizmetlere yönelik toplam talep azaldığında, ekonominin her köşesindeki teşekküller satışlarının düştüğünü görür. Düşük satışlar firmaları üretimi kısmaya ve işçi çıkarmaya sevk eder. Yükselen işsizlik ve azalan kârlar talebi daha da azaltarak, son derece vahim sonuçlar veren bir karşı tepki silsilesine yol açar.

Keynesyen teoriye göre, bu durum ancak bazı olaylar veya politikalar toplam talebi artırdığında tersine döner. İşte tam şu anda sorun, talebin nereden gelebileceğini görmenin zor olması.

'Tutumluluk paradoksu' sorun
Ekonominin mal ve hizmet üretimi dört bileşene ayrılır: Tüketim, yatırım, net ihracat ve devlet harcamaları. Talepteki herhangi bir genişleme, bu dördünden birinden gelmek durumundadır. Fakat her durumda harcamaları düşük tutan güçlü tesirler söz konusudur.

TÜKETİM: Kongre'nin ilgili dairesinin raporuna göre tüketici güveninde rekor bir düşüş yaşanıyor. Tüketicilerin niye bu kadar korktuğunu anlamak kolay. Ev fiyatları düştü, 401 (k) (ABD'de bir çalışanın kendi rızasıyla gelirinin bir kısmının emeklilik için kesilmesi) dengeleri bozuldu ve işsizlik artıyor. Birçok insan için ekonomik belirsizlik, hiç görmediği kadar büyük boyutlarda. Mesele, yeni bir araba, bir ev veya bulaşık makinesi gibi keyfe keder harcamalara geldiğinde, bekleyip görmek en akılcı tutum. Biraz daha fazla tasarruf tümüyle nahoş bir şey değil. Birçok iktisatçı uzun yıllardır, uluslararası ve tarihsel standartlara göre düşük olan ABD mevduat faizinden yakınıyor.

Bununla birlikte ekonominin geneli açısından bir resesyon, aileler için tasarrufa başlamak için en iyi zaman sayılmaz. Keynesyen teori bir 'tutumluluk paradoksundan' dem vurur. Bütün aileler daha fazla biriktirmeye çalışırsa, kısa vadedeki sonuç daha düşük toplam talep ve daha düşük ulusal gelir olabilir. Bunun karşılığında azalan gelirler, ailelerin yeni tasarruf  hedeflerine ulaşmasını engelleyebilir.

YATIRIM: Normal dönemlerde tüketimde bir düşüş yatırımda bir yükselişle, sözgelimi şirketlerin üretim tesislerine ve ekipmana, ailelerinse yeni evlere para harcamasıyla karşılanabilir. Fakat çeşitli faktörler yatırım harcamalarına ket vurmakta. En belirgini konut piyasasının durumu. Son üç yılda konut yatırımı yüzde 42 oranında düştü. Ev fiyatlarındaki düşüş sürerken, yeni ev inşasının artışının gelecek birkaç yılda talepte yükseliş kaynağı olması pek mümkün değil.

Ticari yatırım son dönemde konut yatırımından güçlü, fakat yakın gelecekte durumu toparlamak muhtemel görünmüyor. Borsanın düşmesi, hisse senetlerine yönelik faiz oranlarının yükselmesi ve bankacılık sisteminin uçurumun eşiğinde sallanmasıyla birlikte, yeni ticari projeleri finanse etmek kolay olmayacak.

NET İHRACAT: Kısa süre önce dünyanın kalanı ABD ekonomisini derin bir daralmadan kurtaracakmış gibi görünüyordu. Mart 2004'ten Mart 2008'e dek dolar diğer güçlü para birimleri karşısında ortalama yüzde 19 değer kaybetti. Bu değer aşınması, ABD'deki yabancı malların fiyatını yükseltip yurtdışındaki Amerikan mallarının fiyatını azaltarak ithalatı zayıflattı, ihracatı güçlendirdi. Son üç yılda ticaret dengesinde ihracat lehine 250 milyar dolarlık artış yaşandı.

Ne var ki gelecek aylarda durum tersine dönebilir. ABD'deki kriz dünyaya yayılırken, hızlı hareket eden uluslararası sermaye güvenli liman arıyor. İronik olan, bu limanın ABD olması. Marttan beri dolar yüzde 19 değer kazandı, ki ihracat patlamasına ket vuracak bir gelişme bu.

DEVLET HARCAMALARI: Son çare olarak devlet kalıyor. Altyapı harcamalarında artış çağrıları, Keynesyen teoriye gayet iyi uyuyor. Prensipte devletin harcadığı her dolar, daha canlı bir ekonomiye yol açar ve tüketicilerle şirketlerin harcamalarını kamçılarsa ulusal gelirin artmasını sağlayabilir. Bütün işaretler, Obama yönetiminin uygulamayı düşündüğü planın bu olduğunu gösteriyor. Çorbadaki sinek uzun vadedeki mali resim gibi görünüyor. Artan devlet harcamaları kısa vadede iyi bir çözüm olabilir, fakat bütçe açığını daha da artıracaktır. Nüfus patlaması döneminde doğanlar artık emekli olmaya başlıyor ve Sosyal Güvence ve Sağlık Hizmeti talep ediyor. Ulusal borçtaki herhangi bir artış, kaynağı olmayan bu taahhütleri yerine getirmeyi gelecek yıllarda daha da zorlaştıracaktır.

Düşük faiz harcamayı artırır
Keynesçi iktisatçılar ekonominin kısa vadeli sorunları olduğunda uzun vadeli endişeleri genelde göz ardı eder.

Keynes'in ünlü nüktesidir: "Uzun vadede hepimiz öleceğiz." Ancak şu an uzun vadeli sorun, Keynes'in hiç öngörmediği kadar ciddi olabilir. Daha büyük bir ulusal borcu gelecek kuşağa devretmek çocuğu olmayanlara cazip gelebilir. (Keynes'in de çocuğu yoktu.) Fakat biz uzun vadede öleceğimizi, mali mirasımızla çocuklarımızın boğuşmak zorunda kalacağını bilmekten memnun olmayabiliriz.

Peki ne yapılmalı? Birçok iktisatçı hâlâ Merkez Bankası'nın (Fed) günü kurtaracağını umuyor. Normal zamanlarda Fed faiz oranlarını düşürerek toplam talebi artırabilir. Daha düşük faiz aileleri ve şirketleri borçlanmaya ve harcamaya teşvik eder. Aktif değerleri yükseltirler ve uluslararası sermayeyi başka yerlere bakmaya teşvik ederek yabancı para piyasalarında doların değerini düşürürler. Tüketime, yatırıma ve ihracata harcamanın hepsi artar.
Fakat şu an normal zamanlar yaşamıyoruz. Fed federal fon faizini yüzde 1 düşürerek, sıfıra yakın bir düzeye çekti bile. Bazıları merkez bankamızın cephanesini neredeyse tükettiğinden korkuyor.

Fed Keynesyen mercek kullanacak
Şükür ki Fed'in birkaç gizli silahı da var. Uzun vadede faiz oranları için bir hedef belirleyebilir. Kendisini bir dönem için faiz oranlarını düşük tutmaya adayabilir. En önemlisi, beklentileri yönetip uzun süreli para darlığını engellemek için elinden geleni ardına koymayacağı konusunda piyasalara güven telkin edebilir. Fed'in mortgage borçlarını satın alma kararı, yaratıcı bir şekilde hareket etmeye istekli olduğunu gösteriyor.

Mali politikaların derin bir daralmayı önlemek konusunda başarılı olup olmayacağını söylemek güç. Fakat olaylar geliştikçe, Fed ve hazinedeki karar mercilerinin sorunlara Keynesyen bir mercekten bakacaklarından emin olabilirsiniz.

Keynes 1936'da şöyle yazıyordu: "Kendilerinin büyük entelektüel tesirlerden muaf olduğuna inanan pratik adamlar genelde bazı ölmüş iktisatçıların kölesidir." 2008'de hiçbir ölmüş iktisatçı Keynes'in kendisi kadar önemli değil.

(Harvard Üniversitesi'nde ekonomi profesörü, ABD Başkanı George W. Bush'un ve 2008 seçimlerinin Cumhuriyetçi başkan aday adayı Mitt Romney'nin danışmanlığını yaptı, 28 Kasım 2008)

Kaynak: Radikal