Kerkük sorunu çözüm yoluna giriyor

Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerin statülerinin belirlenmesiyle ilgili sorun, BM özel temsilcisinin önereceği üç aşamalı planla çözüm yoluna girecek gibi. Türkiye'nin tutumunu yumuşatması da büyük katkı sağladı

Bağdat'taki merkezi hükümetle bölgesel Erbil hükümeti arasında tartışmalı bölgelerin statüsüne dair anlaşmazlıkların en önemlisi olan petrol kenti Kerkük, uluslararası çözüm yolunda. Zira BM genel sekreterinin Irak temsilcisi Staffan de Mistura birkaç haftadır, anayasanın (tartışmalı bölgelere dair sorunların çözümüyle ilgili olan) 140. maddesinin uygulanması amacıyla bir uzlaşı projesinin temelini oluşturmakla uğraşıyor. Sorunun üç süreçte çözülmesinden dem vuruluyor. İlki Kerkük ve diğer bölgelerdeki şartların doğallaşması. İkincisi tartışmalı bölgelerin yerel sakinlerinin belirlenmesi için nüfus sayımı yapılması. Üçüncüsüyse, bölgelerinin statüsünü belirlemek için yerel nüfus arasında referandum yapılması.

Birçok Kürt ve Iraklı kaynak de Mistura'nın önerilerinin hazırlık devresinde olduğunu ve BM temsilcisinin önerilerini Irak Başbakanı Nuri el Maliki ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani'ye en geç 20 Mayıs'a kadar sunacağını ifade etti.

Referandum tercih edilmiyor
140. maddenin Iraklılar arasında şiddetli anlaşmazlıkları körüklediği biliniyor. Temel anlaşmazlık nedeni, tartışmalı bölgelerin petrol depoları olmaları ve Irak'taki en verimli tarım arazilerini oluşturmaları. Kürtler bunu, eski rejimin kendilerinden zorla aldığı bölgelerin geri alınmasına zemin hazırlamak için kaldırılması mümkün olmayan bir anayasal kazanım olarak görüyor. Arap ve Türkmenlerse maddenin uygulanmasının iç ve bölgesel çekişmeleri körüklemesinden, Irak'ın bütünlüğünü çözülmeye maruz bırakmasından ve Kürtleri bölgenin ekonomik kaynaklarından yararlanarak bağımsız devlet kurmaya teşvik etmesinden endişeli. Türkiye'nin de, Kerkük'ün statüsüne dair bir referandum düzenlenmesi durumunda Irak'ın Kürt bölgelerini işgal etme tehdidinde bulunarak anlaşmazlık hattına girdiği söylenebilir.

Aslında birçokları, de Mistura'nın önerilerinin güvenliğin bulunmadığı ve Irak'taki siyasi sorunların biriktiği bir ortamda dinleyici bulmayacağını düşünüyordu. Fakat BM temsilcisi altı aydan uzun süren araştırma, müzakere ve saha çalışması sonrası en azından şu ana dek, iki tarafın da genel kabulünü gören önerileri formüle etmekte başarılı oldu.
De Mistura'nın odaklandığı önerilerin ilki, tartışmalı bölgelerin asli nüfusunun etnik
yapısının belirlenmesi için üç alternatif kritere başvurarak, referandumdan uzaklaşma girişiminde kendini gösteriyor. İlk kriter, 2005'teki genel seçimlerin sonuçlarının baz alınması. İkincisi, 1957'deki nüfus sayımı sonuçlarının dikkate alınması. Üçüncüsüyse, devrik rejimin devrim komuta konseyinin tartışmalı bölgelere dair kararlarının gözden geçirilmesi. Bu kararlar arasında, bu bölgelere gelen Araplara tarım arazilerinin dağıtılması, Kürt ve Türkmenlerin kayıtlarda etnik kimliklerinin değiştirilmeye zorlanması de yer alıyor.

İkinci öneriyse, tartışmalı bölgelerin zor ve kolay bölgeler diye ikiye ayrılması. Kolay bölgeler, etnik seçim listelerinden birinin kazanma oranının yüzde 70'in üstünde ve yüzde 30 veya 40'ın altında olduğu her şehir, kasaba ve köyü kapsıyor. Örneğin, Diyala'daki Hanekin, Erbil'in güneyindeki Mahmur ve Ninova'nın kuzey batısındaki Sincar kazalarının Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'ne iadesi mümkün.

Zira buralarda Kürdistan koalisyon listesi yüzde 70'in üzerinde oy aldı. Bu öneriye göre, Kürtlerin kazanma oranlarının yüzde 30'un altına düştüğü bölgelerse Bağdat'a bağlanacak.
Zor bölgelerse Kürt, Arap ve Türkmen seçim listelerinin kazanma oranlarının yüzde 30'la yüzde 70 arasında gidip geldiği yerler. BM temsilcisi buralarda kesin sonucun haziran ortasına kadar ertelenmesini yeğliyor. Kürt listesinin Kerkük'te yüzde 63 oranında oy aldığına da işaret ediliyor. Bu durumsa, 140. maddenin Kerkük'te uygulanmasının iki ay daha erteleneceği anlamına geliyor. Amaçsa, de Mistura'ya tarafların razı olacağı formüle ulaşması için daha fazla zaman vermek.

ABD Türkiye'ye baskı yaptı
140. madde sorununun çözüm yoluna girmesine birçok etkenin katkısı oldu. İlki, de Mistura'nın 140. maddeye tarafsızca ve görev bilinciyle yaklaşması. İkincisi, tartışmalı
bölgelerdeki nüfusun etnik karışıklıktan uzak kalmakta kararlı olması. Üçüncüsü, Türkiye'nin tutumunu ABD baskısıyla yumuşatmaya başlaması. Dördüncüsü, Amerikalıların, de Mistura'nın maddenin uygulanmasını garanti eden araçların bulunmasıyla ilgili projesinin kabul edilmesi gereğine dair Iraklı çevrelerin ikna edilmesinde esaslı rol oynaması.

Aslında hiçbir taraf bu önerilere yaklaşımını açıklamış değil. Fakat Kürt ve Iraklı karar organları arasındaki konuşmalar, herkesin tavrının öncelikle, projenin ilk sürecinin uygulanması ve kalan süreçlerle yapıcı ilişki kurmaya hazırlık yönünde olduğunu teyit ediyor.

Kaynak: Radikal