Kandil'den Londra'ya...


 
 
Havadayız... Dışişleri Bakanı'nın davetlisi olarak Londra'da gerçekleşen İngilizce kısaltılmış adıyla AHLC, Türkçe 'Filistinlilere Yardım İçin İrtibat Komitesi' toplantısına katılmak üzere İngiltere'ye gidiyoruz.


AHLC, Filistin halkına yardım ve ekonomik destek sağlamak amaçlarıyla 1 Ekim 1993 tarihinde Washington'da düzenlenen 'Uluslararası Bağışçılar Konferansı' sırasında kurulmuş...

Asli üyeleri aynı zamanda başkanlığı da yürütmekte olan Norveç, Avrupa Birliği Komisyonu, ABD, Kanada, Japonya, Rusya Federasyonu, Suudi Arabistan, Dünya Bankası...

Ortak üyeleri ise Filistin Ulusal Yönetimi (FUY), İsrail, Mısır, Ürdün, Tunus ve Birleşmiş Milletler...

Türkiye,1993 yılından beri AHLC toplantılarına 'özel davetli' kategorisinden ilk kez davet ediliyor...

Belli ki Orta-Doğu dengelerinde bir şeyler kıpırdar gibi...

***

Kıpırdayan ne?

Ali Babacan'ın anlattıkları biraz da bunun ipucunu verir gibi...

Irak ile ilişkilerdeki son gelişmeleri anlatıyor... Aslında son günlerde sıkça tekrarladığı şeyler...

Irak'taki tüm gruplarla diyaloğumuzu ve ilişkilerimizi geliştirme gibi genel bir politikanın devreye sokulması... Türkçesi, Irak'ın kuzeyindeki yönetimle farklı seviyelerde, farklı temasların sıklaşması...

Zaten, 24 Nisan'daki Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası yapılan yazılı açıklamada, bu yeni gelişme; 'Irak'ta milli mutabakatın temelini oluşturan yasama alanındaki faaliyetler ile Irak'ın bölgede yerini yeniden alabilmesine yönelik gelişmeler değerlendirilmiş, bu bağlamda ülkemizin tüm Iraklı grup ve oluşumlarla istişarelerinin sürdürülmesinin yararlı olacağı mütalaa edilmiştir' vurgusuyla da duyurulmuştu...

***

Nitekim...

Biz havada Ali Babacan ile sohbet ederken, Kuzey Irak ile ilk resmi temas da Bağdat'ta gerçekleşiyor...

Gece Kuzey Irak ile gerçekleştirilen resmi temas haberi ile yatıyoruz...

Sabah kalktığımızda ise...

Kuzey Irak'a hava operasyonlarının devam ettiğini, Türk savaş uçaklarının Kandil Dağı çevresinde bulunan Kalatukan ve Kurtek'teki PKK hedeflerini gece saat 23.45'te bombaladığını öğreniyoruz.

Bir yandan Kuzey Irak yönetimiyle ilk resmi temas, diğer yandan Kuzey Irak topraklarını bombalama...

İlginç bir diyalog yönteminin benimsendiği anlaşılmakta...

***

Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile sohbetten iki önemli sonuç çıkarıyorum:

Bunlardan biri, Türkiye artık 'Kürtlere uzak, Türkmenlere yakın' söyleminden en azından görünürde vazgeçiyor... Bugüne kadar anlaşılmaz bir biçimde 'yok varsayılan' Kuzey Irak yönetimiyle ivmesi gelişmelere göre şekillenecek bir biçimde resmi ilişki başlatılıyor...

Irak'la ilişkilerde ırk, din veya mezhep vurgusunun yerini çok gecikerek de olsa 'demokrasi, insan hakları, refah' gibi temel kavramlar alıyor...

İkincisi, Türkiye, Irak'taki doğal gaz ve petrolün küresel piyasalara güven ve sürekli bir şekilde dağıtılmasında biraz da uluslararası sistemin talebiyle önemli bir rol oynamak istiyor...

Şayet istikrara kavuşursa, Irak'ın Körfez dışında enerjisini dünyaya taşıyacak kapısı Türkiye...

***

Ama eksik kalan bir şey var...

Bundan aylar önce AB Troykası için Ali Babacan ile gene bu uçakla Lüksemburg'a giderken bizlere vaat ettiği 'şimdiye kadar görülmemiş radikal reformlar'...

Muhtemelen Kürt Sorunu'nun çözümü de onların içindeydi... Şartların çok elverişli olmasına rağmen bu adımlar atılmadı.

Bir yandan Kuzey Irak yönetimi ile resmi temas, diğer yandan o yönetimin toprağını bombalamak... İçerdeki reformların sürekli geciktirilmesinin alternatifi olabilir mi?

***

AK Parti, tüm şartlar lehine iken Kürt Sorunu'nu çözecek reformlarda neden adım atmadı?

AK Parti'yi kapatma davasının 'Kürt Sorununun çözümü' ile de bağlantısı olabilir mi?

Bunun dış boyutu nasıl, iç dengesi nasıl?

Soruların net cevaplarını göremiyorum.

Dönüşte öğrenebilir miyiz?

Ketumluğuyla ünlü Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile yeniden görüşerek deneyeceğiz...

Öğrenirsem, anlatırım...
 
 
Kaynak: Star