Jimmy Carter'ın zorlu hakikati


Sherrilyn A. Ifill

Cumhuriyetçilerin ve Demokratların eski başkan Jimmy Carter'a verdiği tepki, ırk meselesini Amerika'da niçin daha fazla tartışmamız gerektiğini ortaya koymaktadır. İleri yaşlarda olmanın verdiği imtiyazlardan biri, başkalarının söylemeyeceği veya söyleyemeyeceği şeyleri dile getirme hakkıdır. İleri yaştaki pek çokları için, hakikati dile getirmek devredilemez bir haktır ve hakikati söylerken atlama yapmanın yerini hakikati olduğu gibi söylemeye yönelik azimli ve tutarlı bir gayret alır. Şükran gününde, aile üyelerinden birinin uyuşturucuyu bırakıp bırakmadığını veya geçen yıl ki hindinin daha leziz olduğunu söyleyen münasebetsiz amcanın durumunu da açıklar bu. Yaşlılarımız, hayat tecrübelerinin ve gözlemlerinin zenginliğiyle dünyayı kavrayışımıza katkıda bulunan düşünceli ve dikkatli anlatıcılardır. Hayattaki olayların devrevi tabiatını ve hep varolan değişim ihtimallerini hatırlatarak tarih şuuru kazandırırlar bize. Eski başkan Jimmy Carter'ın cesur bir şekilde, siyasi söylem odasındaki fil'i isimlendirmesi böyle bir şeydi. NBC kanalının kendisiyle yaptığı bir söyleşide bazı beyazlara hâkim olan ve Obama'ya aşırı muhalefetin altında yatan ırk düşmanlığına, "Afro-Amerikalılar bu ülkeyi yönetmeye ehil değillerdir" şeklindeki hissiyata atıf yaptı.

Cumhuriyetçiler bu sözleri kınadılar ki tabîi'dir. Fena olan, Obama'ya yöneltilen en kaba hareketlerin bazılarının kaynağındaki ırkçılık teşhisini inkar ederek, sakıngan bir şekilde Carter'la aralarına mesafe koyan Demokratların tepkisiydi. Ancak Obama'nın partisindeki ileri gelenlerin Carter'a verdiği tepki bir problemi yansıtmaktadır, ırk hakkındaki söylemimizin bir nefes bile almadan hemen boğulmaya kalkışılmasının nedenini de izah eder bu problem. Beyazlar ırkçılık diye haykırmak istemiyorlar çünkü biliyorlar ki yalnız kalacaklar. Irk meselesinin çevresindeki sessizlik duvarını yıkacak kadar yürekli ve dürüst olan beyazları ise aforoz edilme ve suçlanma ödülü bekliyor. Anlaşılanın ne olduğu hakkında aleni olarak savunma yapmada yalnızlar ve bu konu ancak kapalı kapılar ardında konuşulabilir. Irkçılığın isminin ağza alınması yalnızca onu güçlendirmeye yarayacaktır görüşüne bağlı ırkçılık karşıtı beyazlar arasındaki sessiz bir pakt'ı ihlal ve tecavüz nazarıyla bakılıyor onların içtenliğine. Bu sessizlik aslında ırk klişeleri ve cezbeleri arasında seyr-ü sefer yapanları cesaretlendirmektedir. Ve pek çok kişinin Carter'ın gözlemini hep birlikte şiddetle kınamaları, toplumumuzda ırkın sürüp giden gücüne şahitlik etmektedir. Carter'ın gözlemde bulunduğu görüş açısının üstünlüğünü hiç kimse inkar edemez. 20.yy'ın hatırı sayılır bir dilimi boyunca ırk ve ırkçılığı yakından ve keskin bir şekilde gözlemlemiş bir güneyli olarak, 21.yy'a kadar sosyal adalet ve siyasi çalışmalara katılmış bir kişi olarak, Carter, ırkın siyasi hayattaki belirginliği hakkında yetkin bir şekilde konuşacak hüsn-ü niyete sahiptir. Carter'ın ırkçı bir bağnaz veya taşkın yahut histerik bir yorumcu olmak gibi bir şöhreti de yok. Ancak yaptığı yorum Cumhuriyetçiler ve benzer şekilde Demokratlar tarafından hemen reddedildi.

Yürürlükte olan siyasi mülaahazalar anlaşılabilirdir. Cumhuriyetçiler bazı en aşırı üyelerinin motivasyonlarını inkar etmeye gönüllü. Kongre'deki belli belirsiz üstünlüklerini sürdürmek isteyen Demokratlar, rekabetin yaşandığı seçim bölgelerindeki yüzen oyları ırk sorusu yüzünden kaçırmak istemiyorlar. Benzer şekilde Obama, ilk siyâhi başkan, teklif ettiği gündemi destekleyecek – oyların yüzdüğü seçim bölgelerindeki gençler, geleneksel Demokratlar ve beyaz işçi sınıfından -potansiyel olarak dönüşebilir bir seçmen koalisyonu oluşturdu. Feci Bush yönetiminin ardından bu seçmenleri biraraya getiren bağların kırılganlığı hafife alınamaz. Obama'nın ki gibi hırslı ve önemli bir gündemi olan bir başkan, çıkartacağı işlerin verimsiz ırkçı söylemin dip akıntısına sürüklenip gitmesini taşıyamaz ki siyâhi olması yüzünden sahtekâr aracı olarak görüleceği bir süreçtir.

Ancak ırk meselesinin çekip gitmesine temennilerin yetmediği artık çok açık (siyâhi orta sınıftan pek çok kişi taksi durdururken veya polis çevirmesinde bunu tecrübe etmiştir). Geçen yaz şahit olduğumuz üzere, ırk, sosyal ve siyasi hayatımızda önemli bir etken olmaya daha bir süre devam edecektir. Ülke olarak büyük adımlar attık, aramızdan pek çok kişinin bizim yaşadığımız dönemde ihtimal dâhlinde olmadığına inandığı kilometre taşını geçen sene geçtik ama halen düzlüğe erişebilmiş değiliz. Bu basit gerçeği ifade eden elçiyi suçlamamalıyız.

Aslında ırk meselesi hakkında katettiğimiz mesafe, ırk hakkında daha samimi bir şekilde konuşmamıza izin vermeliydi. Tam tersinin gerçekleştiği görülüyor. İlk siyâhi başkanın seçilmesi ve ilk Latin kökenli Yüksek Mahkeme hâkimi'nin atanması ve atamanın onaylanması, bazı sağcılarda kontrolün el değiştirdiği hissine neden oldu. Bu irrasyonel korkuları bastırmak için pek çoklarımız dikkatlice yürüyor, isimlendirerek ırkçılığı güçlendirmek istemiyor. Ancak sessizlik, bu kuvvetler tarafından zayıflık olarak görülmektedir. Gitgide yürekleniyor, kamusal söylemimizin terimlerini olumsuz olarak yeniden tanımlayan şekillerde kamusal alanı ele geçiriyorlar.

Carter'ın haklı olup olmadığını gerçekte elbette bilemeyiz. Irkçılığın modern formunun doğasıdır bu. Irkçı lâkaplar takılmıyor ve sağcıların Başkan Obama'ya yönelttiği tepkilerin altında ırkçılığın olup olmadığı hakkında tarih, bağlam, kıyas ve tecrübemize dayalı olarak yalnızca zanda bulunabiliriz. Fakat Carter'ın görüşleri üzerinde düşünülmeyi ve saygıyı hak etmektedir şüphesiz. Sayısız psikolojik ve sosyal araştırmalar, bilinçsiz ırkçılığın toplumumuzdaki rolünü teşhis etmiştir. Derinden derine beslenen ırkçı inançların ve klişelerin, davranışlarımıza ve görüşlerimize bulaşabileceğini biliyoruz. Tarihi kuvvetlerin siyasi hayatımızda nasıl da güçlü yankılandığını da biliyoruz.

Fakat her nasılsa, bazı tarihi kuvvetlerin tecrübelerimiz ve değerlerimiz üzerinde sürüp giden etkisini kabul edip göklere çıkarırken bile, bazılarının başkana gösterdiği tepkide ülkemizin yakın tarihindeki bâriz ve aşırı ırkçılığın hiçbir etkisi olmadığında ısrar ediyoruz. Hâlihazırda ırkçılığın mevcut olduğunu kabul ettiğimiz bir toplum ürettik ve fakat onun hiçbir tezahürünü yine de kabul etmeyeceğiz yani.

En rahatsız edici olan ise, diğer beyazlar, eski başkanımıza yapılan muameleyi izleyecek ve toplumumuzda sürüp giden ırkçılığın varlığını aleni olarak kabul etmeye gönülsüz olacaklar.

Yazar hakkında: Maryland Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğr.Üyesi.
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı