İnsanlar değişmezmiş!

 

Yılların insanları değiştirmediğinin örneğini, geçen hafta bir kez daha gördük. Cezası kaldırılan Necmettin Erbakan, cezasını çektiği evinden adımını atar atmaz, 1970'li yıllardan bu yana değişmediğini, elhak gösterdi. 
"Kayıp trilyon" adı verilen "Özel evrakta sahtecilik" suçlaması davası, 2 yıl 4 ay hapis cezası hükmüyle kesinleşmişti.
4 kez ertelendikten sonra cezanın "konutunda çektirilmesine" başlandı. Bu kez, cezanın hastalık nedeniyle kaldırılması işlemleri başladı ve Cumhurbaşkanı cezanın kaldırılmasına karar verdi.
Siyaset adamları genellikle kararı olumlu karşıladılar. Bazı CHP'lilerin, "Cumhurbaşkanı kendisini affetti" veznindeki sözlerinin itibar görmemesine sevindim. Erbakan cephesi de,
parayı kurtarmaya çalışıyorlar! 
Erbakan, karardan sonra evinden ilk kez cuma namazı için çıktı; namazdan sonra da beklendiği gibi konuştu. Konuşmasının önemli bir bölümünü televizyonun canlı yayınından izledim; geri kalanını da basından okudum.
Erbakan'a göre, "Yapılan bir hata düzeltilmişti", "İkinci Viyana kuşatmasının ardından Osmanlı'nın etkinliği ortadan kalkmaya başladı ve Siyonistlerin eline geçti. Viyana Kuşatması başarılı olsaydı tüm Avrupa Müslüman olacaktı" , "Onlar (AKP liderleri) her zaman bizim kardeşimiz, talebelerimiz ve taraftarımızdır".
Erbakan'ın "hata" dediği, Yargıtay ve ilk mahkeme kararlarıdır. O, cezanın kaldırılmasını, oylarıyla siyasal hesabı görülen bir başbakanın, evinde de olsa ceza çekmesine gönlü razı olmayan halkın lûtfu olarak görmemekte, yargılama sürecini mahkûm etmeye çalışmaktadır. 
Kafaya bakar mısınız, yüzyıllar sonra hala Viyana kuşatması, Avrupa'nın İslam olması, Siyonistlerin etkisi gibi temelsiz düşüncelerle hayal aleminde dolaşıyor!
Erbakan'ın bugün "kardeşimiz, talebelerimiz ve taraftarımız" dediği AKP'liler hakkında,  üç yıl öncesinde söyledikleri çok farklıdır:
"Milyonlarca insan AKP eliyle aç bırakılıyor, yoksulluğa mahkum ediliyor. Neden? IMF ile işbirlikçi olarak çalışıyorlar da ondan",  "İMF, en vahimi insanımızın dinini değiştirmek için çalışıyor", ülkemiz "İsrail`e vilayet yapılmak istenirken öbür yandan da dış politikada her gün baskı arttırılıyor", "IMF güdümünde at yarışı spikerliği devlet yönetmek değildir" (Milli Gazete, 3.9.2005).
Kamuoyu Erbakan'ı Odalar Birliği başkanlığında tanımaya başlamıştı.
O günlerden beri tekerlemelerle siyaset yaptı; bugün de akıl ve izandan uzak konuşmayı sürdürüyor. 
1970 Ocak ayında Milli Nizam Partisi'yle başlayan Milli Görüş macerası, dört kez duvara tosladı; Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi hep aynı yöntemlerle yönetilerek kapatmak isteyenlere fırsat verildi. Galiba, Saadet Partisi Erbakan'ın yönetimden uzak kaldığı için sekiz yaşına girebilmiş.
İnsanlar değişmiyor, 1974'te hükümet krizinde ve 1977 sonrası hükümetlerinde halkı gerçek dışı umutlarla oyalamak isteyen, 1980'de "baklava kızardı kızarmadı" diye seçimlere gidilmesini önleyen, 1966 hükümetinde başbakan olarak "İslam alemini birleştirme" düşüncesini ciddiye alan Erbakan da değişmemiş; aynı üslup ve zihniyetle konuşuyor.

 

 

 

Kaynak: Radikal