İnsana ne oluyor?

Kin, boşluk bulunca varlık kazanan, yıkıcı bir duygudur. Kaynağı yoktur, tıpkı karanlık gibi. Kin akıldan, mantıktan, karşıdakini hakkıyla değerlendirme ortamından kopunca varlık bulur. Kinin vücut bulduğu ortamın tetikleyicisi hırs, çekememezlik, düşmanlık duygularının buluştuğu negatif bir alan olarak tebarüz eder.

Ayrıca kine bulaşmış fikirlerin kendi içinde tutarsızlığı ayırt edici özellik olarak gözlemlenir. İnsanın kötülük ve iyilik eğilimi ile malül olduğu düşünülürse, kötülüğü seçmesi üzerinde durulmaya değer, ciddi bir durum olarak karşımıza çıkar.

Hayatın hızı, gücün yıkıcı tavrı, insanı daha saldırgan hale getiriyor. Her şeyin kaçıştığı, talana durduğu dünyada, telaşa kapılan insan açıkta kalma korkusuyla, kendinin bile farkına varamadığı duygu anaforuna dalıyor.

Ülkemizde yaşanan can yakıcı olaylar nedeniyle ortaya çıkan sonuçlar, bir kaç ay öncekiyle uyumlu çıkmıyor. Mesela masum bir insanın terör saldırısına uğraması, kimi çevrelerce kınanmaya değer görülmüyor. Hatta saldırgana yönelik kayırma iç güdüsü ile, insanın vicdanını rahatsız eden beyanlar serdediliyor.

Halbuki daha bir kaç ay önce Fransa'da kutsala hakaret edenlerin öldürülmesi olayında, canla başla mağduru savunanlar, görevi başında saldırıya uğrayan savcı yerine saldırganın cenahında yer almayı seçebiliyor.

Bu durum normal değil!

Bir kaç açıdan normal değil.

Öncelik olarak, kimsenin, başkasını sevmesi zorunlu değildir. Ancak, sözlü olarak akıp gelen, temayüle dönüşen, yazılı metinlerde anlamını bulan insan hayatının korunması esastır. Sevdiğiniz veya sevmediğiniz her insanın hayatının, saldırıya karşı, korunması aynı zamanda herkesin kendi can emniyetinin aynı güvence ile korunmasını gerektirir ve sırf bu açıdan yaşama hakkı, önce zihinde koruma altına alınmalıdır.

Müslümanlar için, en azından mezhep savaşını helal görmeyenler için, insanlığın dayanışmaya durduğu nirengi noktası can emniyeti ile başlar. Yapılan her saldırı karşısında, mazlumdan yana tavır alınır.

Bekleme yapmadan, kimsenin tavrını beklemeden tepki gösteren müminlerin durumu bunu açıkça göstermektedir. Bu durumda, seküler kategorinin her olay başı değişen tutumu, aldığı değişik tavırlar izahtan vareste bir duruma denk düşüyor.

Hümanizmin çok naif ve de haddinden fazla kırılgan oluşu ve döviz kurlarına bağlı olarak günlük dalgalanmaya bağlıymış gibi değişkenlik göstermesi, insan tasavvurlarını özürlü hale getiriyor.

Bir başka garaip durum, sınıfsal çatışmaların anlık unutuşlarla, düşmanımın düşmanı benim dostumdur bakışıyla, yeni kes-yapıştır birliktelikleri oluşturması.

İktidara ulaşmak adına, geçmiş hafızanın silinmesi göze alınıyor ve önceden vaaz edilen bütün yol ve yöntemlerden vaz geçilerek illegal yolların seçenek bahsindeki yeri kuvvetlendiriliyor. Machiavelli'nin hayranlığını kazanacak yeni eserler yazılıyor.

Burjuva, işçi, terör örgütü, cemaat, parti, kinin örgütlediği her kategori, fiil üzerinden ortaklığa durabiliyor.

Arandığında, aralarında tek bir ortak nokta bulmakta güçlük çekilecek gruplar, halkın iradesine karşı halkçılık adına ortak yıkım dilini kullanmakta beis görmüyor.

Bütün teorilerin çöküşüdür bu.

Bir başka ifadeyle, dünyevileşme ad değiştirerek, çok farklı görünürlüklerle karşımıza çıkıyor. Bu ilginç kıyafet balosunun nereye kadar uzanacağını tahmin etmek zor, yaşayanlar görecek.

Bu arada, araçsallaşan dinin dünyaya peşkeş çekilişi de irtibattan daha sarsıcı olduğu ortada.

Mezhep savaşlarındaki durum da bunun bir başka boyutu.

Din coğrafyaya tahvil ediliyor. Stratejiler dine yön veriyor. Ezanlar kimseyi kurtuluşa çağırmıyor. Herkesin ezanı stratejisine ayarlı. Dünya gelip oturmuş sinesine Müslümanın. Ortadoğulu müminlerin gözünü petrol, toprak bürümüş.

Yeni silahlara, daha maharetli silahlara ihtiyaçları var. Bu nedenle emperyalistlerden silah almak için çok varil petrol vermeleri gerekecek. Altından petrol çıkan her toprak üzerindekinin öldürülmesi için silaha dönüşüyor.

İnsana ne kadar toprak  gerek!?

Bir avuçla doyacağı kesinken...

Ve insan ne kadar kanla doyar? Kurt gibi kan yeni kanları mı çağırır?

İnsan tükeniyor!

Erdemlerinden sıyrılarak kendini yok ediyor. Kanla beslendikçe başka varlığa dönüşen insana dünya yetmiyor. Mevsimler kendilerini beğendiremiyor sorumluluğundan sıyrılan insana. Devamlı kuyu kazan, derine indikçe inen, anlam dünyasını inişlerde, çelişkiler diyarında kuran insana artık hiçbir şey kâr etmiyor.

Ölüme bile namlu çeviriyor.

Değerden uzaklaşmaya durduğunda insan, ellerinden tutan kindir. Her şeyin, hemen, kendinin olmasını istemesi ondandır. Dostunun, akıl hocasının kinden seçilmesidir. Bütün değerlerin araçsallaşması bundandır.

Kin, sabır ve hoşgörü evinin işgalcisidir ve adaletin yokluğuyla işgalini sürdürür

İnsana ne oluyor?

Ahlak verip öfke satın alıyor.