Hizbullah Mustafa Bedreddin'in boşluğunu doldurabilir mi?

Birçok kimse Mustafa Bedreddin adını biliyor ancak çok az kişi geçen hafta Şam Uluslararası Havalimanı yakınlarındaki Hizbullah üslerinden birinde gerçekleşen patlamada ölen bu komutanı tanıdığını iddia edebilir. Onu tanımış olanlar dahi kendisini farklı isimlerle biliyorlar…

Hizbullah, en seçkin komutanının –Zülfikar olarak biliniyor- bombardıman neticesinde öldürüldüğünü duyurdu. Al Monitor’e isminin gizli kalması şartıyla konuşan, Suriye’deki İranlı askeri kaynağa göre Bedreddin patlama anında yalnız da değildi.

“Yüksek rütbelilerce gerçekleştirilen bir toplantı vardı. Baş İranlı komutan ve diğer Hizbullah baş subayları da onunla beraberdi. Tam toplantıyı bitirip dağılmaya başladıkları anda bir top mermisi Bedreddin’in yakınına düştü. Diğerlerinde hafif yaralanmalar meydana gelirken Bedreddin’in kafasının arkasına gelen şarapnel parçası hızlıca can vermesine sebep oldu. .

Yüksek rütbeli bir komutanını kaybetmek, 5 yıldır hiçbir yere varmıyor gibi gözüken savaşın ortasında Hizbullah için riskleri iyice arttırdı. İranlı askeri kaynağa göre Bedreddin’in kaybını telafi etmenin bir yolu yok.

Aynı kaynak ayrıca “O, tek bir kişide bulunması zor olan birkaç unsurun bileşimiydi: Tecrübe, karizma, askeri vizyon, açıkgözlülük. Bunların hepsi onda vardı. Tabi bu Hizbullah’ın sahadaki adamlarının etkileneceği anlamına gelmiyor. Direniş bloğu savaşçıları ortak askeri komuta kademesinden oluşturulmuş taktik ve planları uyguluyor. Bu yüzden saha operasyonları konusunda bir endişe yok. Ancak evet, komuta kademesi onun becerilerini ve geniş vizyonunu arayacak.” dedi ve ekledi:

“Hizbullah’ın askeri birlikleri bugün, on yıl önceki gibi değil. Bugün daha kurumsallaşmış bir yapı mevcut. Birkaç çok iyi komutan geçtiğimiz yıllarda kaybedildi ancak bu, savaşın gidişatını değiştirmedi. Bedreddin için en iyi veda da onun beklediği zafer gelene kadar bu savaşa devam etmek olacaktır.”

Fakat esasında Bedreddin’in ölümünün Hizbullah’ın komuta kademesi üzerinde derin etkileri olacak. Yıllar sonra ilk defa efsane Bedreddin ve onun kayınbiraderi komutan Imad Mughniyeh dışında yeni bir komutan olacak.

Örgüte yakın bir kaynak diyor ki, “Öne çıkabilecek başka komutanlar mevcut. Mughniyeh ve Bedreddin’in mit hâline gelen etkisi, diğerlerinin adlarının net şekilde duyulmasına müsaade etmedi. Belki bu durum, vücuda taze kan sağlayacak bir şansa dönüşecek. Fakat Suriye’de bunun farklı bir etkisi olacak.”

Bu kaynağımıza göre Suriye’deki komuta kademesinin İranlılar’ın altında daha merkezileşmesi bekleniyor. “Ölümüne kadar Bedreddin, Suriye’deki askeri akılın içerisinde, karar alma sürecinde önemli bir rol oynadı. Bu onun karakterinden ve geçmişinden beklenen bir şeydi. Şimdi yeni komutanın sadece İranlılar’ın ellerinde olması bekleniyor, öyleyse Hizbullah’ın rolü merkezi komuta kademesinden alınan kararları uygulamak olacak.”

Bedreddin’in isme on yıllardır medyada yer alıyor. 1991 yılında, Beyrut’ta İslami Cihad Hareketi tarafından rehin alınan Batılıların bırakılması için yapılan müzakerelerde yer aldığına dair adı geçmişti. 16 Ekim 1991 yılındaki New York Times’a göre Bedreddin, eski Birleşmiş Milletler elçisi Giandomenico Picco için gizli bir toplantı ayarlamıştı.

Picco, Al Monitor’a New York’tan telefonda yaptığı açıklamada “Ölümünü bu sabah öğrendim” dedi. Kesin olarak Bededdin ile görüşmüş olduğunu söyleyemeyeceğini iletti: “Oradakilerin hepsi maskeliydi fakat Bedreddin’in de onların arasında olduğunu duydum”.

1991’de Bedreddin Fransa ve ABD büyükelçiliklerini bombalama suçlamasıyla müebbet hapse çarptırıldığı ve hapiste kaldığı Kuveyt’ten dönmüştü. Kuveyt medyasındaki raporlara göre Bedreddin’in takma adı “Elias Saab” idi ve kendisi Irak İslami Dava Partisi’nin üyesiydi.  

Bedreddin ile hapishanede beraber bulunduğunu söyleyen bir Iraklı, Irak işgali sonrasında nasıl kaçtıklarını anımsıyor ve adını vermek istemeyen bu koğuş arkadaşı Al Monitor’a şöyle anlatıyor: “Hapishane tamamen izole durumdaydı. 7 kişiydik; ben, Ebu Emin adını kullanan Mustafa Bedreddin, meşhur Iraklı kumandan Ebu Mehdi El Mohandes ve FKÖ’den diğerleri…”

“Bedreddin patlayıcıları hazırlama ve kullanma konusunda eğitimliydi, bu sayede gardiyanlar kaçtığında ve silah sesleri duyduğumuzda bizim kaçışımızı planlamaya başladı. Biraz sabun, kibritler ve bataryalar getirdi, sonra da kilitleri yok edecek bir bomba yaptı.” Kaynağımızın anlattığına göre mahkumlar böylece hapisten kaçıp daha sonra kısa bir süre gözaltında tutulacakları İran’a deniz yoluyla geçmeyi ayarlamazdan evvel 4 gün boyunca Kuveyt’te kalmıştı.

1992’den 1999’a kadar Bedreddin, İsrail’in Güney Lübnan’daki işgaline karşı direnişe kumandanlık yapan Hizbullah komutanıydı. Daha sonra Bedreddin başka bir görev aldı ve komutanlık Bedreddin’in kız kardeşi ile evli olan Mughniyeh’ geçti. Bedreddin bubi tuzaklarının kullanımını arttırmak suretiyle ölen örgüt üyesi sayısını azaltmaya odaklanmışken Mughniyeh, klasik ordu nizamıyla gerilla savaşının karışımı olan bir tarzı ortaya koyan yeni bir düşünceyi savunan ekolden geliyordu. Mayıs 2000’e kadar İsrail, Lübnan’dan tek taraflı olarak çekilmeye zorlandı.

2000’den 2008’e kadar Bedreddin’in rolü örgütün güvenlik birimlerine liderlik etmekti ki bunun yardımıyla daha sonraları Lübnan’daki birkaç İsrail ajan ağını ortaya çıkaracaklardı. Örgüte yakın bir kaynağın belirttiği kadarıyla Bedreddin, İsrail’e karşı yürütülen 2006’daki savaşta çok önemli bir role sahipti. Ancak kaynağımız daha fazla detay vermedi.

Eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin suikastini araştıran özel mahkeme, 14 Şubat 2005 tarihindeki suikastın arkasında Bedreddin’in de içinde bulunduğu 4 kişinin olduğuna inansa da Hizbullah bu suçlamayı defaatle reddetti ve bu 4 zanlıyı teslim etmedi. Mahkemeye göre Bedreddin operasyon boyunca Sami Issa, Elias Fouad Saad ve Safi Badr gibi birkaç farklı isim kullanmıştı. Mahkemenin Bedreddin’i suçlaması ve Hizbullah’ın bu konudaki reddiyesi Lübnan’da 2005’ten beri zaten hüküm sürmekte olan gerilimli havayı iyice pekiştirdi. Her ne kadar Suriye krizinden sonra bu mesele Lübnan’ın öncelik listesinden düşmüş olsa da…

2008’de Mughniyeh, Şam’da bir bombalı araç saldırısında öldürüldü. Diğer komutanların arasından Mughniyeh’in yerini doldurması için seçilen kişi Bedreddin’di (Mughniyeh suikastından ötürü Hizbullah, İsrail’i suçladı). Seçilenlerin hepsi cihad konseyinin üyesi ve örgüt genel sekreteri Hasan Nasrallah’ın emir subayı olmuştu. 2011’deki Suriye krizi, mahkemenin Bedreddin’e dava açtığı sırada başladı. Bir yıl sonra Hizbullah, Suriye’ye müdahale etmek için hazırlığa başladı. Mayıs 2013’te Hizbullah’ın ilk çarpışması El Kuseyr’de gerçekleşti. Bedreddin de örgüte Suriye’deki savaşta göz kulak olmaya ve savaşın nasıl da sınırları korumak için yapılan bir operasyondan Şii türbelerinin korunmasına dair bir savaşa döndüğünü izlemeye başladı. Öldüğü güne kadar da bunu yapabildi.

Geçmişine, örgütteki anlayışına ve etkisine bakılırsa Bedreddin, hemen ertesi günü yeri doldurulabilecek biri değil. Fakat Suriye savaşı sırasında ölen komutanların çokluğu, örgüte bu tip darbeleri en az zararla atlatma tecrübesini kazandırdı. Aslında yıllar önce Mughniyeh ve Bedreddin, Nasrallah’ın asıl subayları olarak görülüyordu. Şimdi o, ikisini de kaybetti. Nasrallah Suriye’deki savaşın kumandanlığını yürütmek üzere Bedreddin’in yerini dolduracak kişiyi seçmek için kendi rütbeli adamları arasından birini bakmaya başlayacak. Birçok adaya sahip olabilir, ancak hiçbiri Mustafa Bedreddin’in yerini dolduramaz.

Kaynak: Al Monitor
Dünya Bülteni içn tercüme eden: Deniz Baran