Gün içinde Tahran'ın cadde ve sokaklarında Ramazan'ın varlığını hissettiren başlıca gösterge, lokanta ve büfe gibi mekanların iftar saatine kadar kapalı bulunması.
Günboyu yemek yenilecek mekanlar kapalı olsa da Tahran'ın oruç tutmayan nüfusunun bunu gizleme konusunda –mesela İstanbul halkına göre- çok da titiz davranmadığı söylenilebilir. Daha varlıklı ve 'modern' sayılan, Batılı hayat tarzını benimsedikleri söylenen kesimlerin yaşadığı semtlerdeki özel eğitim kurumlarında oruç istisnai kişilerin yerine getirdiği bir ibadete dönüşüyor. Oruç tutmak isteyen kişinin, yanıbaşındaki sigara içen ya da çekirdek çıtlatan kişiden etkilenmemesi gerektiği, her zamanki açıklamalardan biri olarak karşınıza çıkıyor. Oruç tutmayanlara yönelik olarak yemek yenilebilecek mekanların kapalı olması dışında bir sınırlama yok. Oruç tutmadığını belli eden yoldan geçen kişiye yönelik saldırı ya da baskıyı konu alan haberlere, bu tür haberleri hızla dolaşıma sokan fısıltı gazetelerinde bile pek rastlanmıyor.
İftar saatine doğru, orucunu dükkanında mağazasında açmayı uygun bulan esnaf, kapı önlerine bir sehpa üzerine yoldan geçenlerin de oruçlarını açabilmeleri için, hurma tabakları yerleştiriyor. Hurma tabaklarının yanına bazen evlerde Türkiye'de sarı kök olarak bilinen zerdçube isimli baharatla veya safranla evlerde pişirilen helva tabakları da konuluyor. Yine sarıkökle pişirilen, Türkiye'de zerde olarak bilinen, Azeriler'in sarışile diye adlandırdığı, Farsça'da ise zerdşile olarak geçen tatlı da bütün kutsal sayılan günlerde olduğu gibi Ramazan günlerinde de evlerde büyük kazanlarda pişirilerek plastik tabaklarla konu komşuya, yoldan geçenlere dağıtılıyor. Ramazan pidesi, pandispanya çöreğini hatırlatan az tatlı hamurdan pişirilmiş şirmal, Zülbiye ve bamya isimlerini taşıyan, tulumba tatlısını andıran iki tatlıyla birlikte fırın ve pastane vitrinlerindeki yerini alıyor.
Geleneksel yöntemlerle ekmek pişirmeye devam eden fırınların önündeki kuyruklar, iftar saatine doğru uzuyor. Bu ekmekler arasında en çok ilgi gören, hâlâ ağırlıklı olarak geleneksel yöntemlerle pişirilen berberi ve sengek. Bir tür pide olan berberi, Azeri Türkleri'nin çok sevdiği ekmek olarak biliniyor ve Zencan yöresine ait sayılıyor. Sengek ise "küçük taş" olarak tercüme edilebilecek isminin de ifade ettiği gibi, iri kum taneleri üzerinde pişirilen ve bazen eve üzerine yapışmış bulunan kum tanecikleriyle gelebilen, kepekli undan yapılmış, yufka ile pide arası bir ekmek. Yezd şehrine özgü bir ekmek türü olan taftun, kalın bir lavaşı andırıyor. Bu ekmek türleri arasında en yaygın olarak tüketilen bildiğimiz lavaş, artık daha çok modern teknikler kullanan fırınlarda üretiliyor.
İftar yaklaşırken aşevleri büyük kazanlarda genel olarak 'aş' diye adlandırılan, et suyunda ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzelere mercimek ya da nohut katılarak pişirilen yoğun kıvamlı çorbayı plastik kablarda servis yapmaya başlıyorlar. Bu aşlar görüntü olarak Doğu Karadeniz yöresine has bir yemek olan 'lu'ya benziyor. Ezana yarım saat kadar kala, sözünü ettiğim bu aşların satışa sunulduğu aşevlerinin ya da seyyar büfelerin önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Bu kuyruklara eklenen kimi gençler oruç tutmadıkları halde iftar saatinde aş yemekten hoşlandıklarını ifade ediyorlar.
İnsanlar hayrat ya da sadaka adaklarını Ramazan ayında gerçekleştirmeyi tercih ediyorlar. Hayrat sofraları söz konusu olduğunda, büyük bir dayanışma görülüyor bir mescitin müdavimleri arasında. Önceki gün Mir Damat Bulvarı'nda yanyana dizilmiş en az onbeş büyük kazan gördüm; bulvarın etrafında faaliyet gösteren esnafın iftar daveti için kaynıyordu bu kazanlar. Bir evin salonunda ya da bir mescidin önünde kurulmuş çadırda, sevgili bir ölünün ya da oniki imamdan birinin hatırına hazırlanmış herkese açık iftar sofrası, ezanı beklemededir. Hayrat yemekleri genellikle pilavın yanına eklenen etli bir yemekle, yeşil ot karışımı bir tür salatadan oluşur. Oruç yaygınlıkla açık çay ve hurmayla açılır. Bazen hayrat sofralarına oruç açmak üzere balla tatlandırılabilecek şekersiz bir muhallebi de ilave edilmiş olabilir.
İftar sofrasının yemeği görünürde bize yabancı gelmese de sanki göksel bir ziyafete aittir, tadına bakana şifa olacağına inanılır. Oruç tutmasalar da mescit mescit dolaşarak iftar yemeklerinin tadına bakmayı önemseyen kişiler, bir mescidin ya da evin önündeki kuyruğa eklenirler. Akşam ezanına doğru bir hareketlenme gerçekleşir Tahran caddelerinde ve iftar saatinin ardından, gün boyu sıklıkla kilitlenen trafik birden bire rahatlar. Caddeler boşalırken aşevlerinin, lokantaların, hayrat yemeği verilen çadırların kapıları açılır. Ramazana özgü akşam duasının ardından Esma-ül Hüsna ilahisi evlerden ve mescitlerden caddelere yayılır.