Halk plajlara hücum etti; vatandaş yine denize giremedi!

Milli Şef İnönü döneminde emir-komuta zinciri içinde İstanbul valiliği yapan Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay'a atfedilen bir replik vardır...

İstanbul'da "halk"a karşı mütemadiyen "adam adama markaj" uygulayan; ancak bir keresinde "halkı zapturapt altına alamayınca" çok fena bozulan ve apar topar "devletten" yardım isteyen Vali Gökay, Ankara'ya çektiği telgrafla "ortaya çıkan endişe verici durumu" şöyle rapor etmişti:

"Halk plajlara hücum etti, vatandaş denize giremiyor!"

Baykal'ın sağ kolu Onur Öymen 22 Temmuz seçim yenilgisinin sorumlusu olarak halkı göstermiş ve, "Bu kadar sıkıntı yaşayıp AKP'ye oy vermek mantıksızlıktır." demişti, ya: Öymen'in muhteşem feveranı, Vali Bey İsyanı'nın genetik mirasçısıdır!

"Cumhuriyet Halk Seçmesin Partisi" yönetiminin 22 Temmuz'da başına gelenleri nasıl karşılamış olduğunu herhalde en iyi "Mini Mini Valimiz"in tarihî telgrafı anlatıyor...

Fahrettin Kerim Bey'i meşhur eden asıl "baba laf" ise "İşte Paşam İstanbul"dur! Gökay, DP'nin iktidara geldiği 14 Mayıs 1950 seçimleri arifesinde -İstanbulluların CHP'den uzaklaştığı yolundaki haberleri yalanlamak için- Cumhurbaşkanı İnönü'ye Taksim Meydanı'nda şaşaalı bir miting düzenlemiş, o zamana kadar görülmeyen bir kalabalık toplamıştı...

İsmet Paşa mitingde konuşma yapmak üzere kürsüye çıktığında Vali Gökay, kalabalığı göstererek "İşte Paşam İstanbul!" diye böbürlenmişti: Cevdet Akçalı, "Seçmen bu manzaraya öyle bir cevap vermişti ki, CHP o seçimde en büyük yenilgiyi İstanbul'da almıştı" diyor...

Çağlayan'daki ulusalcı mitinge gelen kalabalığa bakıp da seçim zaferi hayali kuranlar vardı, hatırlarsanız!

***

"Yığmaca Mitinglerin Unutulmaz Yönetmeni" Mustafa Sarıgül, eğer işini sıkı tutsaydı aslında bir Cumhuriyet mitingi de CHP Genel Merkezi'nin önünde ger çekleştirilmiş olacaktı!

120 kişilik "Baykal İstifa" eylemi sözünü ettiğim payeyi alabilmekten elbette çok uzaklardaydı. "Mustafa Mahzun Sarıkırmızıgül" bir avuç kalabalığa şarkı söyler mi, hiç?

Bendeniz sezon öncesi hazırlık maçında CHP Genel Merkezi'nin kurduğu akla ziyan savunma hattını çok tuttum! CHP'li muhaliflere "çöp kamyonları" ile oluşturulan barikat sayesinde protestocu grubun içeriye girmesi engellendi. Çankaya Belediyesi'nin dörtlü defansı, "acar forvet" Mustafa Sarıgül'ün oynamadığı maçta "Şişli Belediyesi"nin yedek hücumcularını kolaylıkla durdurmuş oldu...

"Ce-Ha-Pes" hakikaten umutsuz vaka: DSP'yi es geçerek, "Oyumuzu yüzde bir buçuk artırdık." diyen Baykal'ın "iktidara gelme formülü" Sarıgül'ü hesap makinesine yöneltti; Mustafa Bey'in 2059 yılına kadar beklemeye tahammülü yok!

Sarıgül, genç ve yetenekli bir aktör: İki yıl önce hakkında yazılan "Düğün Evinin Tefçisi, Ölü Evinin Yasçısı" başlıklı kitap aslında onun oyunculuğunu çok iyi betimliyordu...

Şimdi yanındaki simalardan ikisine dikkatle bakınız: Biri "CHP'yi Denetleyen NATO Komutanı" edasındaki Hikmet Çetin; diğeri de "Nice Zaman Var Kadrolaşamadık Yoldaşlar" bakışı atan Mehmet Moğultay!

Hal böyle iken, "Deniz İnönü"yü oynayan "Ce-Ha-Pes lideri Erol Taş"ın "tezkerenin rövanşı" anlamına gelen kavgalı kurultayda "Sarıgül Suikastı"nı nasıl savuşturduğunu itina ile hatırlamak gerekiyor: Valiliğin balkonundan kendilerine el sallayan gerçek hayattaki Erol Taş'a, meydanda toplanan ahali eline ne geçtiyse fırlatmıştı, kırk yıl kadar önce!

 
Kaynak: Zaman