Goldstone Raporu okunduğunda ortaya çıkan anafikir, raporun terör örgütlerine kanlı saldırılarına devam etmeleri sinyali verdiğidir. Bu İsrail için çok şaşırtıcı olmadı, çünkü Golstone raporu hukuki bir analiz olmaktan ziyade siyasi bir bildirimdir. Bu insafsız rapor, İsrail'e olan düşmanlığı sebebiyle İsrail aleyhinde, tüm diğer ülkelere yönelik kararların toplamından daha fazla karar üretmiş olan yeni Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi tarafından hazırlanmıştır.
Eğer dünyadaki tüm insan hakları ihlalleriyle ilgilenmekle görevli bir Birleşmiş Milletler organı, İsrail'e dünyadaki tüm problemli alanların toplamından çok daha fazla zaman ayırıyorsa, bu profesyonel olmayan ve siyasi güdülerle oluşturulmuş bir gündemden başka bir şey olamaz.
Üyeleri Küba, Suudi Arabistan, Nikaragua gibi tanınmış insan hakları savunucularindan (!) müteşekkil bir organdan başka ne beklenebilirdi ki?
İnsan Hakları Konseyi'nin görevlendirmiş olduğu komite ön yargılarla hareket ederek, kararını incelemelere başlamadan önce vermiştir. Herhangi bir araştırma yapılmadan ve savaş alanındaki kanıtlar incelenmeden, peşin hükümlü olarak hareket eden bir komitenin hazırlamış olduğu raporun inandırıcılığını sizin takdirinize bırakıyoruz.
Güvenilirlik
Komisyonun güvenilirliğini zedeleyen diğer bir nokta ise, dünyanın önde gelen insan hakları önderlerinin bu komisyona başkanlık etmeyi reddetmesidir. Örneğin geçmiş dönemlerde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nde komisyon üyesi olarak görev yapan Mary Robinson Konsey'in tayin ettiği araştırma komisyonuna liderlik etmeyi, bu komisyonun insan hakları değil siyaset güdümlü olduğu gerekçesi ile reddetmiştir. Bu raporun, kendi ülkelerinde insan haklarını hiçe sayan ülkelerin talebi üzerine hazırlandığı da gözden kaçmamalıdır.
Raporun metodolojisindeki sorunlar da gözden kaçmamaktadır. Gazze Şeridi'nde araştırma yapan kişilere Hamas mensupları eşlik etmiş ve raporun hazırlanması için soru sorulacak Filistinliler daha önceden özenle seçilmişlerdir. Konseyin görevlendirdiği araştırma komisyonu Gazze de yaşayan Filistinlilerin, kendi hayatlarından endişe ettikleri için Hamas aleyhine hiçbir açıklamada bulunamayacaklarını dahi dikkate almadı. Bu kişilere hiçbir şekilde Filistinlilerin terör faaliyetleri ya da silah depolarının yerleri hakkında sorulara maruz kalmadılar.
Gazze operasyonu
Bu rapor İsrail'in son Gazze operasyonunu bağlamından tamamen ayrı olarak incelemiştir. Halbuki önyargılara dayanmayan tarafsız bir değerlendirilme yapılıdığında, İsrail'in son operasyonunu neden gerçekleştirdiği daha iyi anlaşılacaktır. İsrail 2005 yılında Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmiş ve yönetimi Filistinlilere bırakmıştır. Fakat Hamas, kanlı bir iç savaş sonucunda Gazze'de yönetime el koymuş ve El Fetih ile olan mücadelesi sırasında kendi vatandaşı olan Filistinlilere yapmış olduğu gibi İsrail'e karşı da şiddeti bir silah olarak kullanmayı seçmiştir. Gazze operasyonu İsrail'in Hamas tarafından sekiz bin roket saldırısına maruz kalması sonucunda meydana gelmiştir.
Raporun görmezlikten gelmeyi seçtiği diğer bir konu ise Hamas'ın işlemiş olduğu savaş suçlarıdır. Hamas bir taraftan Filistinli sivil halkın yoğun olarak yaşadığı alanlardan, hastane ve okullardan İsrail'e karşı füze saldırıları gerçekleştirirken, diğer taraftan kasıtlı olarak İsrailli sivilleri hedef alarak hem kendi halkına hemde İsrail halkına karşı savaş suçu işlemiştir.
Bu raporun terör örgütlerinin ellerini güçlendirdiğini ve İsrail'in de aralarında bulunduğu, vatandaşlarını terör örgütlerine karşı korumaya çalışan tüm demokrasileri de yaraladığını belirtmemiz gerekmektedir.
Gabby Levy: İsrail Büyükelçisi