Yolu Yeşilçam’dan geçmiş olanlardan İlyas Salman’ın, 2011 sonlarında basına bir refleksi yansıdı. Altın Portakal ödül töreni için gittiği Antalya’da havaalanında otele transferini ve naklini beklerken Cübbeli Ahmet Hoca ile karşılaşır. Burada negatif bir elektriklenme olur. Havaalanında Cübbeli Ahmet Hoca'yı görünce sigortaları atan İlyas Salman, yanlışlıkla aynı minibüse de binince olanlar olur. Ekibin minibüsten indirdiği Salman, Cübbeli Ahmet Hoca'ya, "Atatürk mezardan kalkacak ve hepinizin anasını belleyecek' diyor. Burada hem kel hem fodul deyimini çağrıştıran bir durum var. Zira sataşma tek yanlı. Cübbeli Ahmet İlyas Salman’ı belki tanır belki tanımaz. Burada analize değer bir gıcık olma hali var. Salman’a göre, Cübbeli Ahmed kendisini gıcık ediyor olmalı. Biraz yakından bakarsak ona göre, Cübbeli Ahmed zıt bir eğilimi temsil ediyor. Bu durumda İlyas Salman kırmızı görmüş boğa gibi oluyor ve ‘ onu yakalarsam döveceğim’ gibisinden dengesiz tepkiler veriyor. Bu ve benzeri vakalar üzerinden ülkede potansiyel olarak bir gıcık olma birikiminin yaşandığını görebiliyoruz. Metan gazı gibi bu birikim kaçak yaptığında veya dışarıya menfez bulduğunda da patlıyor. Bana sorarsanız, Cübbeli Ahmed’in de muahezeyi açık yönleri vardır. Lakin İlyas Salman’ın baktığı zaviyeden veya pencereden değil. İlyas Salman’ın Cübbeli Ahmed’i tanıdığını bile zannetmem. Onu irrite eden şey mücerret kılık kıyafeti olmalı. Kendisine göre anormalden öte aykırı görüyor olmalı. Yoksa karşısına anormal kıyafette bir batılı çıksa olsa olsa öfke yönüne değil mizah yönünü gıdıklayabilir. Bundan dolayı bu durumda, 'gıcık edene değil, olana bak!' demeliyiz.
*
Türkiye’de maalesef gıcık olma birikimi yükseliyor. Son sıralarda bu durum tavan yaptı. Kılıçdaroğlu’nun kazara CHP’nin başına gelmesi ve Arap Baharının bu döneme rastlamasıyla birlikte karşılıklı gıcıklaşma tavan yaptı . İlyas Salman’ın Cübbeli ile havaalanında karşılaşması yetmiyormuş gibi üstüne üstlük yanlışlıkla aynı araca binmelerinde olduğu gibi. İki ters etki aynı ana rastlıyor.
Bunun sonucu olarak Türkiye ülke çapında kazalar geçiriyor. Bunlardan birisi İlyas Salman’ın öteki yüzü olan Kamer Genç’in Japonya günü münasebetiyle resepsiyonda Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’a rastlaması sonucunda İlyas Salman gibi gıcık olması ve bu gıcıklık illetine tutulması sonucu sataşması bir başka tehlikeli tırmanışa neden olmuştur. Bir başka gıcıklık birikiminin patlama halini Hacı Bektaş’ta Bekir Bozdağ’a korumalarının yanında sataşılması ve yumruk atılması hadisesi oluşturmuştur.
CHP o gıcıklık patlamasını geçiştirmeye ve hafife almaya çalışmıştır. Şimdi tersinden Orhan Övet meselesini ise tırmandırmaya çalışıyor. Meseleyi şahsi olmaktan çıkararak; AKP ‘ye odaklandırmaya çalışmaktadır. Bunların karşı yöndeki birikimin patlaması, Orhan Övet’in Kııçdaroglu’nun yüzüne inen yumrukları oldu. Ama CHP yine kavgayı bağlamından koparmaya ve daha geniş alana yaymaya çalışıyor. Bekir Bozdağ meselesinde olduğu gibi sağduyu çağrısında falan bulunmuyor. İşine gelince yatıştırma, işine gelmeyince kışkırtma. Çıkarına olursa yatıştırma olmazsa kışkırtma!
*
Arap Baharı mevsiminde bölgesel kutuplar karşı karşıya gelince CHP ideolojik olarak yanlış tarafta durdu ve mezhepçilik yaptı. Zalimlerin yanını yeğledi. Üstelik bu yönde karşı argümanla AKP’yi suçladı. Suriye’de kan akmasından veya kendilerine göre kardeş kanı akmasından AK Partiyi sorumlu idi. Mısır’da da Sisi’nin idam furyasından dolayı yine AK Partiyi suçluyorlar. Hem Türkiye’nin bölgesinde etkisizleştiğini söylüyorlar hem de her şeyden sorumlu tutuyorlar! CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı Suriye’den sonra Mısır’da da hükümeti suçlamıştır: "Mısır'da idam kararı verilen insanlar için kılınızı kıpırdatıyor musunuz? Mısır'da, Suriye'de ölenlerin kanında sizin de parmağınız var. Genel Başkanımız bunu söyledi. Sizin bunları anlamanız mümkün değil…" Herhalde bu kadar kışkırtma ve gerçekleri altüst etme maşeri vicdana dokundu ve Meclis’te yaşanan nahoş hadiseyi tetikledi. Taraflardan birinin her şeyinden gıcık olanlar gıcık olma sırasının bir gün karşı tarafa geleceğini de unutmamalılar. Bu bir temenni değil elbet, aksine sağduyu çağrısıdır. Herkes sınırlarını bilmeli ve öteye taşmamalı.