BEDİR NERESİDİR?
Bedir, Medine'nin 160 kilometre kadar güneybatısında, Kızıldeniz sahiline 30 kilometreuzaklıkta, Medine-Mekke yolunun Suriye kervan yoluyla birleştiği yerde bulunan küçük bir kasabadır. Halkı ise burada konaklayan kervanlardan hizmetleri karşılığında aldıkları parayla ve hayvancılıkla geçinen bedevilerdi.
Ayrıca kasabada her yıl zilkade ayının başından itibaren sekiz gün devam eden büyük bir panayır kurulurdu. Bedir Hz. Peygamber'in Mekkeli müşriklerle olan mücadelelerinde önemli bir yer işgal eder.
BEDİR SAVAŞINA NE ZAMAN ÇIKTI?
Hicretin ikinci yılında (624) Kureyşliler'den birçok kimsenin katıldığı büyük bir ticaret kervanı Ebû Süfyân idaresinde Suriye'ye gitti. Hz. Peygamber bunu haber alınca ashabını topladı; kervandaki malların çokluğunu, buna karşılık muhafız sayısının azlığını onlara anlatarak bu kervanı Mekke'ye dönerken uğrayacağı Bedir'de ele geçirebileceklerini söyledi ve kendilerini sefere davet etti.
Hz. Peygamber Medine'den hareketinden on gün önce Talha b. Ubeydullah ile Saîd b. Zeyd'i kervan hakkında bilgi toplamak üzere görevlendirdi; ancak onlar Medine'ye Bedir Savaşı'nın yapıldığı gün dönebildiler.
İSLAM ORDUSU HAZIRLIKLARA BAŞLADI
Kervanın dönüş haberini başka bir kaynaktan öğrenen Hz. Peygamber, 12 Ramazan'da, yerine Abdullah b. Ümmü Mektûm'u bırakarak Medine'den hareket etti (daha sonra Ebû Lübâbe'yi vekil tayin edip Ravhâ'dan Medine'ye geri göndermiştir). Sancaktarlık görevine Mus'ab b. Umeyr, Hz. Ali ve Sa'd b. Muâz'ın tayin edildiği İslam ordusunun sayısı, yetmiş dördü muhacir, geri kalanı ensardan olmak üzere 305 idi. Orduda yetmiş deve ve iki de at bulunuyordu. Çeşitli vazife ve mazeretleri sebebiyle muhacirlerden üç, ensardan beş kişi izinli sayılmış, daha sonra onlara da bu gazveye katılanlar gibi ganimetten pay verilmiştir.
MÜŞRİKLER SAVAŞ İÇİN TOPLANIYOR
Suriye'den dönmekte olan Ebû Süfyân Hicaz'a yaklaştığı sırada Hz. Peygamber'in baskın yapacağını haber aldı ve Kureyşliler'den yardım istemek üzere Damdam b. Amr el-Gıfârî'yi Maan'dan Mekke'ye gönderdi; kendisi de kervanın pusuya düşmemesi için Bedir'den uzak olan ve nâdiren kullanılan sahil yolunu takip etti. Ebû Süfyân'dan gelen haber üzerine Kureyş kabilesinin hemen bütün kollarından toplanan 1000 kişi Ebû Cehil kumandasında Mekke'den yola çıktı.
Müşrik ordusunda 700 deve, 100 de at vardı. Kureyşliler Cuhfe'ye geldiklerinde Ebû Süfyân'ın habercisinden kervanın kurtulduğunu öğrenmelerine ve içlerinden bazılarının savaşa gerek kalmadığını söyleyerek geri dönmelerine rağmen hazırladıkları ordunun büyüklüğünü ve gücünü Müslümanlara göstermek için yollarına devam ettiler.
PEYGAMBERİMİZ GÖZCÜ GÖNDERDİ
Öte yandan Bedir yakınında ordusuyla konaklayan Hz. Peygamber, kervan hakkında bilgi toplamak üzere Zübeyr b. Avvâm, Hz. Ali ve Sa'd b. Ebû Vakkas'ı Bedir kuyularına gönderdi. O sırada Hz. Peygamber ve ashabı Kureyş ordusunun Mekke'den çıkıp Bedir'e geldiğini henüz bilmiyorlardı; Kur'ân-ı Kerîm de iki ordunun Bedir'e geldiklerinde birbirlerinden habersiz olduklarını ifade etmektedir. (el-Enfâl 8/42)
DÜŞMAN ORDUSUNUN 1000 KİŞİ OLDUĞU TESPİT EDİLDİ
Zübeyr ile arkadaşları, Bedir'e yakın bir yerde konaklayan Kureyşliler'in Bedir Kuyusu'na su almak için gönderdikleri kölelerden ikisini yakalayıp Hz. Peygamber'in bulunduğu yere getirdiler. Bu kölelerin sorguya çekilmesi sırasında, Kureyş ordusu için her gün kesilen deve sayısından, düşman ordusunun 1000 kişi civarında olduğu tahmin edildi.
Hz. Peygamber'in esirlerin ifadelerini tahkik için keşfe gönderdiği Ammâr b. Yâsir ile Abdullah b. Mes'ûd, sabaha karşı Kureyş karargâhında büyük bir karışıklığın hâkim olduğu haberini getirdiler. Çünkü Kureyşliler, karargâha dönen diğer kölelerden Müslümanların Bedir civarında bulunduğunu haber alınca büyük bir heyecana kapılmışlar ve baskına uğramamak için tedbir almaya başlamışlardı. Fakat o gece yağan şiddetli yağmur her iki tarafa da hareket imkânı vermedi.
HZ. MUHAMMED'İN TEKLİFİNİ KABUL ETMEDİLER
17 Ramazan (14 Mart 624) sabahı her iki ordu erken saatlerde Bedir'e doğru yola çıktı (19, 21 ve 27 Ramazan tarihleri de rivayet edilmiştir). Hz. Peygamber Bedir kuyularına Kureyşliler'den daha önce ulaştı ve Habbâb b. Eret'in tavsiyesi üzerine, düşmanın geliş istikametine göre kendilerine en yakın kuyuyu bırakarak diğerlerini kumla kapattırdı.
Fakat daha sonra Hz. Peygamber müşriklerin açık bırakılan kuyudan su almalarına izin vermiştir. Savaştan önce Hz. Peygamber, Câhiliye devrinde de elçilik görevini yürüten Adî kabilesinden Hz. Ömer'i Kureyşliler'e göndererek savaş yapılmadan Mekke'ye dönmelerini teklif etti. Fakat Kureyşliler savaşmakta ısrar ettiler.
KUREYŞLİLER SAVAŞTA ISRAR ETTİ
Eski Arap âdetine göre savaşı kızıştırıp başlatmak üzere Kureyşliler'den Esved b. Abdülesed el-Mahzûmî, Müslümanlardan da Hz. Hamza meydana çıktılar. Hamza hasmını öldürdü. Bunun üzerine Kureyşliler'den Utbe, kardeşi Şeybe ve oğlu Velîd, İslam ordusundan da Ubeyde b. Hâris, Hamza ve Ali meydana çıktılar.
Hamza ile Ali hasımlarını öldürdükten sonra, ağır yaralanan ve daha sonra aldığı yaralardan dolayı şehid düşen Ubeyde'nin yardımına gidip Utbe'yi öldürdüler.
BEDİR SAVAŞI'NI KİM KAZANDI?
Savaş mübârezelerin sonuçlanmasından sonra başladı ve ikindiye doğru Müslümanların kesin zaferiyle sona erdi. Başta İslam'ın ve Hz. Peygamber'in en büyük düşmanı Ebû Cehil olmak üzere yetmiş müşrik öldürüldü, yetmiş kişi de esir alındı. Buna karşılık Müslümanlar sadece on dört şehid verdiler.
Hz. Peygamber şehidlerin namazını kılarak onları defnettirdi; Kureyş'in ölülerini de gömdürdü. Müslümanların bu savaşta meleklerin yardımıyla desteklendiği Kur'ân-ı Kerîm'de açıkça ifade edilmektedir. (Âl-i İmrân 3/123-125; el-Enfâl 8/9-12, 17)
İSLAM'A YAKLAŞMALARINA VESİLE OLACAK İKAZ
Buna mukabil İslamiyet'e karşı ısrarlı bir direniş gösteren Kureyşliler'in de Allah tarafından cezalandırıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim Duhân sûresinde yer alan "batşe-i kübrâ" (44/16), yani "şiddetli yakalayış" tabiriyle Bedir Savaşı'nın kastedildiği müfessirlerin çoğu tarafından kabul edilmektedir.
Bu etkileyici ikaz Kureyş mensuplarının, Müslümanlara karşı takip ettikleri siyasete olan güvenlerini sarsacak ve İslam'a yaklaşmalarına vesile olacaktır.
BEDİR SAVAŞI'NIN SONUÇLARI NELERDİR?
Esirlere karşı iyi davranılmasını emreden Hz. Peygamber onlardan sadece ikisini, Ukbe b. Ebû Muayt ile Nadr b. Hâris'i, vaktiyle Müslümanlara yaptıkları işkenceye karşılık ölüme mahkum etti; diğer esirlere yapılacak muamele hususunda da ashabın görüşünü aldı.
Hz. Ömer ve Sa'd b. Muâz gibi bazı sahâbîler bunların en yakın akrabaları tarafından öldürülmesini, Hz. Ebû Bekir ise fidye karşılığında serbest bırakılmalarını teklif etti. Hz. Peygamber ikinci teklifi benimseyerek esirlerin mali durumlarına göre 1000-4000 dirhem arasında para ödemelerini şart koştu.
Bazı esirlerin karşılıksız olarak, okuma yazma bilenlerin ise on Müslümana okuma yazma öğretmeleri şartıyla serbest bırakılmaları kararlaştırıldı. Taksim sırasında ihtilâfa düşülmemesi için bütün ganimetler bir araya toplanarak savaşa katılanlar arasında eşit şekilde bölüştürüldü. Hz. Peygamber, Zeyd b. Hârise ile Abdullah b. Revâha'yı zaferi haber vermek üzere Medine'ye gönderdi, kendisi de ramazan sonu veya şevval başında ordusuyla birlikte Medine'ye döndü.
Savaşı kaybettiklerini büyük bir üzüntüyle haber alan Mekkeliler Ebû Cehil'in yerine başkanlığa getirdikleri Ebû Süfyân ile birlikte Müslümanlardan intikam almak için yemin ettiler.
BEDİR SAVAŞI'NIN ÖNEMİ NEDİR?
Bedir Gazvesi, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) askeri dehasını, strateji ve taktik kabiliyetini gösterdi. İslam Devleti'nin başta Medine olmak üzere bütün Arap yarımadasında büyük bir itibar kazanmasını sağladı. Peygamber Efendimiz İslamiyet'i tebliğ için daha geniş imkanlara sahip oldu. Bedir Savaşı'na katılanların günahları Allah tarafından bağışlandı.
Bedir Savaşı'nda müslümanların hazırlık ve güçleri yetersizdi. Onlara nisbetle nicelik yönünden güçlü olan ve daha Mekke'den çıkarken savaşı göze almış bulunan müşrikler karşısında galip gelebilmek için ilâhî yardıma ve moral güce ihtiyaç vardı. Savaş kaçınılmaz hale gelince müminler iman ve tevekküllerinin gereği olarak Allah'a sığındılar, O'ndan yardım dilediler.
O gün Hz. Peygamber'in rabbine nasıl yakardığını Hz. Ömer şöyle anlatıyor: "Bedir günü gelince Resûlullah, kendi arkadaşlarının 305, müşriklerin ise 1000 kişi kadar olduğunu görerek hemen kıbleye döndü, ellerini kaldırdı ve rabbine yalvarmaya başladı: 'Allahım, bana olan sözünü yerine getir, vaad ettiğini ver! Allahım eğer şu bir avuç Müslümanı helâk edersen yeryüzünde şirk koşmadan sana ibadet eden kimse kalmayacak!' O, kıbleye dönük vaziyette ellerini her an biraz daha semaya doğru uzatarak durmadan rabbine yalvarıyordu; öyle ki sonunda abası omzundan sıyrılıp yere düştü, Ebû Bekir gelip abasını yerden alarak omzuna örttü, sonra onu kucakladı ve şöyle dedi: 'Ey Allah'ın elçisi! Artık yeter, O sana vaad ettiğini kesin olarak verecektir!' Bu hadise üzerine 9. âyet nâzil oldu" (Müslim, "Cihâd", 58). Bu savaşta Allah'ın vaadinin ve Hz. Peygamber'in duasının neticesi hâsıl olmuş, yardıma gönderilen meleklerin bizzat savaşa katılarak düşmana karşı neler yaptıkları bazı sahâbîler tarafından görülerek nakledilmiştir (Müslim, "Cihâd", 58).
BEDİR SAVAŞI'NDA YARDIMA GELEN 3 BİN MELEK
Bedir Savaşı'nda meleklerin Müslümanlara yardımı Âl-i İmrân sûresinin 124-125. âyetlerinde de zikredilmiştir. Orada önce 3000 melekle yardım edileceği, bu yetmezse 2000 melek daha gönderileceği, yardımcı melek sayısının 5000'e çıkarılacağı müjdelenmiştir. Açıklamakta olduğumuz 9. âyette ise yardıma gönderilen melek sayısı "peşi peşine gelen binlik kuvvetle" şeklinde ifade edilmiştir. Bu rakamlar arasında ilk bakışta bir uyumsuzluk var gibidir. Ancak Arapça'daki ifade özelliği veya olayın tarihî bağlamı ve konusu göz önüne alındığında bir uyumsuzluk bulunmadığı görülecektir. Araplar "birçok" yerine "bin, binlerce" kelimelerini de kullanmaktadırlar.
Buna göre mâna "birçok melek ile..." demektir. Olaya tarihî tecrübe açısından bakıldığında görülecektir ki savaşlarda takviye güçleri toptan değil, ihtiyaca göre arka arkaya gönderilmekte, bu taktiğin düşman üzerindeki etkisi daha fazla olmaktadır.
Allah bir şeyin olmasını murat edince onun maddî plandaki sebebini de yaratır. Her şey O'nun iradesi ve kudreti ile hâsıl olur. Sünnetullah diye de ifade edilen ilâhî âdete, kural ve kanunlara göre sonuç, kulun irade ve fiiline de bağlanmışsa bu takdirde insan üzerine düşeni yapacaktır. Bedir Savaşı'nda müslümanlar kendilerine düşeni yapmışlardır, Allah vaad ve murat ettiği için zafer kazanılacaktır. Bazılarınca bunun hem kendileri hem de yardım konusunda etkileri görülen melekler gönderilerek yapılmasının hikmeti, "zaferin müjdesi olsun ve bu sayede kalpler yatışsın, sonuç hakkında güven oluşsun" diyedir.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı - Fikriyat