Geçtiğimiz ay gerçekleşen El-Fetih kongresi, bazı liderlerin boy ölçüşmesi ve bu liderlerin oluşturduğu hiziplerin rekabetinin ötesinde, sarih bir biçimde Filistin Ulusal Hareketi'nin geleceğinin stratejisini oluşturma sorununu gözler önüne serdi. Ancak, kongre sırasında bu konuda alınan kararların ortaya konulan sorunlar ve engellerin düzeyine erişmemiş olması kaygı vericidir.
Yaser Arafat'ın yıllarca süren liderliği sırasında, onun güdümünde ve teşvikiyle oluşturulan siyaset çizgisinin kaçırdığı ilk fırsatlar, paradoksal olarak, Batı Şeria ve Gazze'de başkenti Kudüs olacak bir devletin ilanı perspektifini oluşturan 1993 Oslo Antlaşmaları imzası dönemine denk gelmiştir. Yaser Arafat'ın işgal altındaki topraklara muzafferane dönüşü, sürgünde kalmayı sürdüren diasporanın bir bölümüyle kopuşun başlangıcının işareti olmuştu, Filistin yönetiminin yöneticileri bir direniş ve öneri programına dayanacak bir şekilde toplumun siyasi örgütlenmesine işlerlik kazandırmaktansa, oluşturdukları kliantelist ağlara dayanmayı tercih etmişlerdi. Tüm varlığını İsrail ile siyasi görüşmelere bağlayan El-Fetih, İsrail'in oyunlarına karşı yeterince tepki vermeyi başaramadı. Aslında karşılıklı imzalanan Oslo Antlaşmaları'nın başlangıcından bu yana İsrailliler zaman kazanmayı, yaşayabilir ve gerçek anlamda egemenlik sahibi bir Filistin Devleti'nin oluşmasını engellemek için oldubittileri artırmaktan geri kalmadı.
2006 seçimlerinde El-Fetih'in uğradığı utanç verici yenilgi, durumun felaket düzeyinde gerilemesinin sonucuydu. Ancak El-Fetih yöneticileri bu yenilgiden gerekli dersleri çıkarmayı bilemediler. Hiçbir zaman yaptıkları seçimlerin özeleştirisinde bulunmadılar, bu da, yönetimiyle en alt düzeyde resmî teması reddetmiş olan ve hâlâ reddeden Batılı ülkeler tarafından geniş ölçüde desteklenmiş olan bir iç savaş sonrasında, nihayet Gazze Şeridi'nde denetimi ele geçirmiş olan Hamas'ın daha da fazla radikalleşmesine yol açtı. Yalıtılmış olan Hamas dinsel yönü ağır basan radikal konumunu katılaştırdı. 2009'un başlarındaki Gazze savaşı, Hamas'a İsrail saldırganlığına karşı tek gerçek direniş odağı olarak kendisini ortaya çıkarmasını sağladı, ancak Hamas'ın radikalliği de Filistin hareketinin tümüne zarar vermektedir.
Tam bir çıkmaz görüntüsü içindeyiz. El-Fetih ve Hamas'ın en aşırıcıları birleşme değil bölünme taraftarılar oysa bu örgütlerden hiçbiri tek başına Filistinlileri temsil edemez. Uluslararası bağışçılar tarafından yeniden ele alınan, başlangıçta doğrudan El-Fetih'in güdümündeki Filistin Yönetimi artık ondan kısmen bağımsızlaşmış durumda. El-Fetih güçleri bir İsrail-karşıtı direniş çizgisinde mobilize etme durumunda değil. Bunları Hamas'a karşı mobilize etme gücünde de değil, iki örgütün milisleri aynı davayı savunmaktalar. Hamas yönetimi de El-Fetih'teki Filistinli karşıtlarını karalama peşinde ama onların yerini alma iddiasında da bulunamıyor. Filistinliler arasındaki ideolojik, coğrafi kopukluklar genel seçim gerçekleştirilmesi olanağını ortadan kaldırıyor oysa Mahmud Abbas'ın ve Yasama Konseyi'nin görev süresi sona ermek üzere.
Zaten trajik olan durumu, hiçbir olumlu jestte bulunmayan Netanyahu hükümetinin sertliği ve Başkan Obama'nın bu ay açıklayacağını ifade ettiği önerilerin beklentisini şiddetlendiriyor. Tartışmasız bir şekilde, çözümün temel bir bölümü Washington'da aranmalı: Barack Obama İsrail'e kayıtsız şartsız desteğin sürdürülmesinin ABD'nin, özellikle Arap dünyasındaki imajına zarar verdiğini kavramış durumda. Yine de, hiç kimse Obama'nın Tel Aviv hükümeti karşısında gerçek anlamda manevra marjının ne olduğunu ve İbrani Devleti üzerinde baskıları artırma cesareti ve iradesini hangi noktaya kadar ilerletebileceğini kesin olarak öngöremiyor. Herkes, çok net olarak, Filistin halkının gitgide daha da kötüleşen hayat şartlarının yöneticilerinin siyasi inisiyatif alabilmeleri için özellikle uygunsuz olduğunu biliyor. Yine herkes, Filistinlilerin tek başlarına görüşmelerin gerçek anlamda yeniden başlamasını ve adına yakışır bir barış sürecini yeniden etkinleştirmeyi dayatamayacaklarını da anlıyor.
Yine de tüm Filistinli yöneticilerin, sorumluluğunda olan bir unsur bulunmaktadır: Artık hiçbir grubun tek başına tüm Filistin halkını temsil edemeyeceğini anlamalılar. Bugün için liderlerin en önemli sorumlulukları harekete geçirici öneriler formüle ederek, tüm farklılıkları içeren Ulusal Filistin Hareketi'nin birliğinin inşası için gerekli her şeyi yapmaktır. Yukarıda anılan konular ve bu birlik sorunu El-Fetih Kongresi esnasında pek fazla dile getirilmedi, oysa bunlar bugünkü durumun kilit sorunlarıdır. Filistinlilerin mücadelesi her zaman sıkıntılı sınavlardan geçmiştir, Filistinli liderlerden beklenen, Filistin'in herkes için gerçekleştirilmiş bir düş olmasını sağlamaktır
Kaynak: Zaman