Ermenistan ile imzalanan protokoller hâlâ yaşıyor mu?
Yaşıyorsa da ‘süreç’in ‘oksijen çadırında’ olduğu ortada. Ermenistan’ın Türk basınına pompaladığı hava bu durumun müsebbibi olarak Ankara’yı gösteriyor. Ancak Ermenilere biraz aynaya bakmalarını tavsiye ederiz.
Son iki gündür Türk basınındaki ‘Erivan kaynaklı’ yorumlar karşısında bazı gerçekleri hatırlatmak zaruri oldu:
1. Bugünlerde Türkiye’yi suçlayanlar unutmasınlar ki, Türkiye, Ermenistan açılımını dış politikada benimsediği yeni ‘stratejik vizyon’un bir gereği olarak başlatmıştır. Bu süreç, ‘komşularla sıfır problem’ ve yakın kara havzasıyla ‘ekonomik ve sosyal bütünleşme’ arayışının bir parçası olarak devreye sokuldu. Türkiye’nin bu vizyonu bütün komşularıyla hayata geçirme çabası ve aldığı sonuçlar ortada. Dolayısıyla Türkiye’nin bu süreç’e dair samimiyeti sorgulanamaz.
2. Türkiye bu ‘süreç’in her aşamasında Azerbaycan yönetimini bilgilendirdi. Hatta burada belirtelim ki, süreç başladıktan sonra Azeri lideri İlham Aliyev protokol sürecinin Karabağ konusundaki barış arayışlarına ivme kazandırdığını belirterek Ankara’ya teşekkür bile etti. Dolayısıyla, ‘Azerbaycan itiraz edince Türkiye de Karabağ şartını ileri sürmeye başladı’ argümanının
gerçekle ilgisi yok. Ankara’yı suçlarken bu işlerde ‘oyun içinde oyun’ olduğunu unutmazsak iyi olur.
3. Süreç’i bugün için tıkayan ‘Karabağ bağlantısı’ değil, ‘Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı’dır. Normalleşme sürecinin Türkiye açısından en önemli tarafı ortak tarih komisyonunun kurulmasıdır. Fakat, gerekçeli karar, protokollerin öngördüğü ‘ortak tarih komisyonu’nu gayet net ifadelerle anlamsız hale getiriyor. Üstelik bu karar Ermeni hükümetini bağlayıcı niteliktedir. Oysa, Türkiye’nin, müzakere edip onay verdiği metin bu değil. Bu tür kararlar ‘gerekçeleriyle bir bütün’ olduğuna göre, ‘sonuçta onayladı işte’ görüşünün bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Ermenistan bu
kadar samimiyse, Türkiye’nin kendisinden beklediği yazılı garantileri vermekten neden imtina ediyor?
4. Karabağ konusu elbette, sürecin önemli bir parçasıdır. Bunun protokollere bir ‘ön şart’ olarak yazılmamış olması, süreç’in ilerleyebilmesi, dahası başlayabilmesi için Ermenistan’ın elini rahatlatan bir ‘iyi niyet jesti’dir. Bunu böyle görmeyip bu ‘yapıcı muğlaklık’ durumunu Türkiye’nin aleyhine kullanmaya kalkmak ‘iyi niyeti suistimal’dir. Ermenistan’ın yaptığı budur. Karabağ’da ilerleme sağlanması, hem sürecin hem de Güney Kafkasya’daki siyasi dengelerin doğal bir gereği. “Efendim, ‘Karabağ sorunu’nun çözümü çok çetin, o meselenin hallini protokoller sürecine bağlarsak yol alamayız!” Bu görüşü savunanların hiçbiri Karabağ sorunu çözülmediği sürece Türkiye-Ermenistan arasındaki ‘normalleşme’nin ‘pamuk ipliği’ne bağlı kalacağını inkâr edemiyor. Ermenistan-Türkiye ilişkilerinde ‘normalleşme’yi savunanların, iş Ermeni-Azeri ilişkilerine gelince ‘anormalliğin’ savunucusu durumuna düşmeleri nedendir?
‘Karabağ şartı da nereden çıktı?’ diye soranlara Türk diplomatlarının cevabı şudur: “Bunu kağıda yazmadık, ama müzakerelerin her aşamasında Ermeni muhataplarımıza anlattık. ‘Bakın, buraya yazmıyoruz, ancak bu sürecin işlemesi Karabağ konusundaki ilerlemelere bağlıdır’ dedik. Ermenistan, Karabağ bağlantısını Başbakan Erdoğan’ın Azerbaycan Parlamentosu’nda yaptığı o konuşmada öğrenmiş değil !”
Bütün bunların yanında gözden uzak tutulmaması gereken asıl faktör Rusya’dır. Rusya, Ankara büyükelçisi Vladimir İvanovski’nin ağzından, ‘ biz bölgeye dışarıdan reçete yazılmasına karşıyız, taraflara baskı da yapmayız”’ görüşünü açıkladı. (Küresel Oyun programı, 18 Mart)
Rusların Kafkasya’da barışı çıkarlarına uygun görmediği bir ortamda Ermenistan’ın Moskova’dan bağımsız olarak barış arayışlarına girebileceğine nasıl oluyor da bu kadar kolay inanabiliyorsunuz? Tabii bir de tablo böyleyken, ‘ Ermenistan üzerine düşen her şeyi yaptı’ demek biraz ayıp olmuyor mu? Ermeniler, 24 Nisan yaklaşırken, ‘protokolleri geri çekeriz vs’ gibi çıkışlarla Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışıyorlar.
Erivan ile zaman kaybetmeyi bırakıp ‘asıl patron’ Moskova ile daha ciddi bir pazarlığa mı otursak acaba?
Kaynak: Star