Erdoğan'ın tercihi

 

 

Yara soğudukça acısı hissedilmeye başladı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç AK Parti'nin kapatılmadığını ilan edişini Meclis kulisinde alkışlar ve sevinç sedalarıyla kutlayan AK Parti milletvekillerini bir düşünce aldı.
Evet, önceki gün Meclis'in tatile girmesiyle vekiller kursun erken biteceği ilan edilmiş yaz okulu öğrencilerinin heyecanıyla seçim bölgelerine dağıldılar. Ama laikliğe karşı eylemlerin odağı haline gelmekten suçlu bulunup mahkûm edilmiş, cezaya çarptırılmış bir iktidar partisinin mensubu olarak seçim bölgesine döndüler.
Bu taşıması kolay bir yük değil. Vekiller, artık ağızlarından çıkacak her sözün, her eylemlerinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın siyasi bürosu tarafından kayda alındığını ve bunun belli sonuçları olacağının bilincindeler. AK Parti'nin Meclis açılır açılmaz ilk işi siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıracak bir Anayasal değişiklik olabilir. Ancak bu dahi Anayasa'nın ilk üç maddesine aykırı bulunursa (ki laiklik burada kilit önemde olacak), türban değişiklikleri gibi Mahkeme'den dönebilir. Öyle bir Anayasa değişikliği (ileride Anayasa Mahkemesi üyeleri değişip bambaşka bir yapı kazanırsa) gerçekleşene dek, AK Parti iki sarı kart görüp, kırmızı kart sınırına dayanmış bir siyasi aktördür artık.

Türban rafa kalkar mı?
Dolayısıyla, seçmenlerinin AK Partili vekillere 'Söyle bakalım neler oldu Meclis'te?' diye sorduklarında anlatabilecekleri fazla bir şey yok.
Önce YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, sonra da Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 'Velev ki siyasi simge' sözleriyle yükseltilen beklentilerin karşılanması doğrultusunda verebileceği bir vaat kaldı mı AK Partililerin? Belki 'Denedik, ama düzen izin vermedi. Sabrın somu selamettir' gibi telkinlere yönelebilirler; sanki düzen kendilerinin içinde ve hükümetinde olmadıkları bir şeymiş gibi. Ne de olsa Mahkeme kapatmadığı için AK Parti'nin ufkunda genel seçim aşaması yok. Mart 2009'daki yerel seçimlerde ise vatandaşın türban diye bir talebi olmayacak muhtemelen.
Ankara'da AK Parti'nin Mahkemece laikliğe karşı aklanmama gerekçesi olarak 'Velev ki siyasi simge' sözü ve takiben Anayasa değişikliği girişimi gösteriliyor. Aslında sorun tek konudur ve türban konusudur. Dini simgelerin dünyanın modern demokrasilerinde kamusal alanlarda kullanılmaması gerektiği yaygın bir kabulken, siz bir dini simgenin siyasi bir simge olmasında sakınca bulmuyorsanız, sorun çıkmasına şaşmamanız gerek.
AK Partililerin bu durumu göze alarak türban vaatlerini rafa kaldırmaları beklenebilir. Seçmeni doğru yönlendirmek de onlara düşen sorumluluk.

Bakanlar Kurulu değişir mi?
AB ve ABD'den AK Parti'ye dava sürecinde gelen destek bu içeriğe değil, siyasi partilerin, özellikle de iktidardakinin şiddetle ilgisi olmayan gerekçelerle kapatılmaması gerektiği ilkesine idi. Şimdi AB ve ABD'de AK Parti'nin laiklikle ilişkisi artık rahatlıkla tartışılabilir ve AK Parti'nin buna itiraz edecek hali kalmadı.
Başbakan Erdoğan, partisinin kapatılmayacağı belli olduktan sonra laikliğe bağlılık beyan etti ve 22 Temmuz 2007 seçimlerini kazandıktan sonra yaptığı 'kucaklayıcı' konuşmayı andırır söyleme geçti.
Bu durum, ne kadar kaçınmak, yokmuş gibi davranmak istese de, Başbakan'ın bir tercihle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Erdoğan 'Velev ki siyasi simge' çizgisiyle, 22 Temmuz çizgisi arasında tercih yapmak durumunda. Tercih yanılgıya düşüren ile takdir ve teşvik gören siyaset arasında aslında
Yalnızca vaat ve söylemler değil, idare şekli de, yürütme organı olan Bakanlar Kurulu oluşumu da, yasma organı olan Meclis'teki sözcülerinin seçimi de bunun parçası. Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları sırasında Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'i Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a açıklama yapmaya gönderen Erdoğan, şimdi Anayasa Mahkemesi kararı ardından hiçbir şey olmamış gibi mi davranacak?
İşin başka boyutu da var. Tamamen dar hesaplarla Kapatma Davası karara yaklaşırken, mahkûmiyet ve Hazine yardımı cezası olacağına kapatma olsun daha iyi diyerek siyaset ve yargı çevrelerine karışık sinyaller gönderen AK Parti'nin etkili isimlerini Erdoğan bilmiyor mu? Bize ulaşan duyumlara göre en azından çevresindekiler biliyor.

Bütün bunların ışığında, tabii ki tercihine bağlı olarak Erdoğan'ın 1 Ekim'de açılacak Meclis'le başlayacak yeni dönemde yeni bir Bakanlar Kurulu terkibine gitmesi beklenebilir.

Kaynak: Radikal