Erdoğan güvenoyu sonrası İsrail'den iyice uzaklaşacak

Türk seçmenlerin kapsamlı bir anayasa değişikliği paketini onaylayıp Başbakan Tayyip Erdoğan’a muazzam bir zafer kazandırmasından sonraki gün, İsrail yönetimindeki yaygın hissiyat şuydu: Bu konu Türkiye’nin iç meselesi gibi görünse de Türkiye-İsrail ilişkilerini etkileyecek.

Anayasada 26 değişiklik öngören bu paket için epey bastıran ve bu projeye en az ABD Başkanı Barack Obama’nın sağlık reformunu önemsediği kadar önem atfeden Erdoğan, bu büyük zaferin sonucunda halkın desteği sayesinde haklı çıkmakla kalmayıp cesaretlenmiş de olmalı. Erdoğan kendisini, Obama’nın sağlık reformu paketini geçirdiğinde hissettiğinden bile daha da güçlü hissetmiş olmalı. Zira sağlık reformu yasası neredeyse sadece Demokratlar’ın oyuyla geçerken Erdoğan, muhaliflerinden bazılarını anayasal reformun Türk demokrasisi için iyi olduğuna ikna etmeyi başardı. Obama 20 Cumhuriyetçi senatörü sağlık reformu lehine oy vermeye ikna etmeyi başarsaydı nasıl hissederdi tahayyül ederseniz, Erdoğan’ın şu an kendisini nasıl hissettiğine dair de bir fikir edinebilirsiniz.

Türk halkı, partisi ve hükümeti derin İslami köklere sahip olan Erdoğan’a muazzam bir yeşil ışık yaktı. Halk bu süreçte, ülkenin dış politikasının İsrail’den aşama aşama uzaklaşmayı içerecek şekilde yeniden biçimlendirilmesi de dahil olmak üzere, politikalarını devam ettirmesi için Erdoğan’ın arkasına güçlü bir rüzgâr katmış oldu.

Pazartesi günü Kudüs’te bazıları, bu referandumu ABD’de kasımda yapılacak ara dönem seçimleriyle kıyaslıyordu. Demokratlar bu seçimlerde birçoklarının beklediği gibi darbe yerse Obama ciddi ölçüde zayıflayacak ve bu zayıflık genelde dış politika meselelerine, özelde de Ortadoğu’ya sirayet edecek. Ülke içinde zayıflayan bir başkan, dış politikadaki etkisi de azalan bir başkan demektir. Demokratlar seçimden iyi sonuçla çıkarsa tam ters yönde bir etki görülecek.

Türkiye’de de aynısı yaşandı. Erdoğan, bunca enerji ve siyasi sermaye harcadıktan sonra referandumu kaybetseydi ciddi anlamda zayıflar, bu da politikalarını bir bütün olarak etkilerdi. Elbette ki bu Erdoğan’ın dış politikasıyla ilgili bir referandum değildi.

Ancak reform projesinde fazlasıyla kişisel dahli olduğundan dolayı, referandum Erdoğan ve iktidarı için büyük ölçüde bir tür güvenoyuydu. Neticede Erdoğan güçlenerek çıktı, ki bu mevcut politikalarını sürdürmek konusunda kendisine serbestlik sağlayacaktır.

‘İsrail Erdoğan-ordu çekişmesinin kurbanı’
Kudüs’teki hissiyatsa şuydu: Erdoğan’ın İsrail politikasının doğrultusunu değiştirmek ve ilişkileri, Dökme Kurşun Operasyonu ve filo olayından önceki noktaya döndürmek gibi bir niyeti yok. Dahası, referandumun bir sonucu da Erdoğan’ın, Türkiye’de Kudüs’le stratejik bağlara en fazla önem veren kurumun, yani ordunun kanatlarını kırmakta başarılı olmasıydı. Kudüs’te İsrail’in Erdoğan’la ordu arasında yaşanan çekişmenin kurbanı olduğunu düşünenler bile var. Buna göre, Erdoğan ordunun yetkilerini azaltmak istiyor ve ordu için iyi ve önemli olan neyse ona tüm gücüyle yükleniyor: İşte İsrail’le stratejik ilişki de bunlardan biri.

Referandum Erdoğan’ın elini güçlendirdi ve Ankara’nın Kudüs’ten uzaklaşması da dahil olmak üzere, ülkesinin dış politikasının yönünü değiştirmek konusunda hiçbir baskı hissetmeyecektir. (İsrail gazetesi, 14 Eylül 2010)

Kaynak: Radikal