Bir kez daha benzeri katliam sahnelerini izliyor, bir şekilde müdahil olmaya çalışıyoruz. Kişisel ve cemaatler alanında duyarlığımız açık. Hükümet de Türkiye’de hiç yaşanmadığı kadar bu duyarlığın ifadesine katılıyor, İsrail Konsolosluğu önünde yaşandığı üzere eylemlere destek oluyor. Ancak bu duyarlığı ve eylemleri sistemli bir desteğe ve çare arama faaliyetine dönüştürme yolunda atılmış adımların yeterli olmadığı ortada.
Gazze konusunda kaygılanıyor, çare arıyor, fakat onu çok az tanıyoruz zaten. Sonuncu Gazze saldırısından bir önce gerçekleşenin tarihini kim bir solukta hatırlıyor? Aslında Gazze 1967 İsrail işgalinden bu yana ne zaman saldırı altında değildi ki… 41 km. uzunluğu ve yer yer 6 ile 12 km. arasında değişiklik gösteren genişliğiyle Gazze Şeridi’nin toplam 360 kilometre karelik ve bir açık hava hapishanesini andıran alanında 1.4 milyon insan sürekli bir şiddete karşı kendini savunmaya çalışıyor.
Bir araştırma yaptım, özellikle Gazze üzerine 2009’dan bu yana yapılmış tek toplantı, konferans ve sempozyum haberine rastlamadım. Atölye çalışmaları gerçekleştirilmiş olabilir. Bir sempozyum düzenlendiğinde ise onu bir sonraki aşamaya ya da eşgüdümlü toplantılara bağlayacak çalışmalar gerçekleşmiyor. Buna karşılık farklı siyasal kesimlerce Filistin başlığı altında özellikle sempozyum şeklinde uluslararası nitelikli faaliyetlerin gerektiği kadar olmasa da düzenlendiği görülüyor. Bu faaliyetlerde Gazze bazen bir başlık altında bazen değiniyle mutlaka beliriyor.
2009’dan bu yana düzenlenen Filistin konulu program sayısı da olması gerekenin çok altında hoş. 12 Şubat ve 14 Şubat 2009 tarihleri arasında Filistin'e Destek için Uluslararası Girişim İstanbul’da Holiday İnn Oteli’nde "Gazze ve Zafer" konulu bir sempozyum düzenlemişti. Programın katılımcıları arasında Halid Meşal, Yusuf el Karadavi, Raşid el Gannuşi, Abdullah en Nefisi, Selman el Avde, Ramadan Şalh, Nasır el Umeri, Muhammed Nezzal, Usame Hamdan başta olmak üzere 300'e yakın Müslüman düşünür ve alimin adı geçiyordu.
İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSTKB) tarafından 30-31 Mayıs 2009’da Grand Cevahir Kongre Merkezi’nde “Uluslarası Yaşayan Filistin Sempozyumu” düzenlendi. Türk Tarih Kurumu 28-29 Kasım 2013 tarihleri arasında Türk Tarih Kurumu Merkezi’nde Osmanlı’dan Günümüze Filistin Sempozyumu düzenledi. “Tarih artık günceldir” diye yazmış bu sempozyuma ilişkin yazısında Şaban Abak.
Yeni Mesaj gazetesinin organize ettiği “Filistin ve Ortadoğu’nun Geleceği Sempozyumu da 2009 Ocak ayı başlarında İstanbul’da gerçekleşmiş.
Mazlumder ise Gazze katliamının yıldönümünde 2009 Aralık ve 2010 Aralık aylarında arka arkaya Filistin Günleri düzenledi. Elde edilen gelirin Gazzeli çocuklara tahsis edileceği kermes, konser ve film gösterimi gibi programların yer aldığı ve panellerle süren etkinlik ilk yıl 25-27 Aralık tarihlerinde Ankara’da, Altınpark Anfa’da gerçekleşti. 11-12 Aralık 2010’da Kocatepe Kültür Merkezi’nde gerçekleşen Filistin Günleri ise film, söyleşi, sergi, konser gibi bölümler içeriyordu. İçerik olarak zengin, heyecan uyandıran bu etkinlik bir geleneğe dönüştürülerek sürseydi keşke.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu'nun (KESK) Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) tarafından 13 Aralık 2012’de düzenlenen dilbilimci düşünür Noam Chomsky, Pakistanlı yazar Tarık Ali, Fransa, İsrail, Kıbrıs Rum ve Türk taraflarından 10'un üzerinde akademisyen ve sendikacının katıldığı "Barış ve Demokrasi Sempozyumu"nda Filistin, Kıbrıs ve Irak’la birlikte konuşulmuş.
Kuşkusuz bilgilendirme ve bilinçlendirme açısından önemli, ama yetersiz kalan toplantılar bunlar; uç uca gelip bir ağ oluşturmuyorlar. Gazze üzerine bilgilerimizi her seferinde yeniden tekrarlamamız gerekiyor oysa. Katliam gerçekleştiğinde bir kez daha böyle bir vahşete uzak kalmanın, vahşeti engelleyememenin sarsıntısını yaşıyoruz. Oysa orada zaten fiili bir savaş var, Gazze, nüfusunu devingen, direnişçi ve bilinçli olmaya zorlayan bir savaş/cihad atölyesi sanki.
“Koka kola kandır” diye bir bildiri imzalamıştım yıllar önce. Gazze halkının üzerine boşaltılan silahların kaynağında ne kadar payımız olduğunu irdeleyen bir toplantı yapılmış mı, 2008 “Dökme Kurşun Harekatı”ndan bu yana, merak ettim. Bu tür bir amacı haiz bir toplantı 6 Haziran 2010 tarihinde Filistin İçin İsrail'e Karşı Boykot Girişimi tarafından Muammer Karaca Tiyatrosu'nda düzenlenmiş, "Filistin'le Dayanışmada Yeni Bir Strateji" başlığıyla.
Birçok konuda güçsüz ve yetersiz olmak mazur görülmeyi getirmiyor. Markette elinizi rafa attığınızda sepetinize atacağınız ürünle ilgili bir endişe taşımanız anlamsız mı? Çok daha incelikli, ustalıklı, karmaşık ilişkilerle oluşuyor ekonomik yapı, bir cips, bir margarin paketinin markası çok önemsiz görünüyor zahirde, biliyorum. Ancak bu karmaşık ilişkiler Gazze konusunda daha bilgili, tedbirli ve hazırlıklı olmanın da gerekçesi.
Güçsüzlük algımız, zelilliğimizin sebebi. Bu yüzden dille ve kalple itirazımızı bildirmemiz anlaşılır bir şey. Siyasi bağlamda zayıflığımız ise sadece ülke olarak değil, “İslam Ülkeleri” olarak bir gerçeğimiz. Öncelikler arasında Filistin ve Gazze ilk planlara yerleşemiyor, sürekli bir zaafın sebebi olduğu halde. İsrail’in mit haline getirilmiş gücü ise paradoksal bir şekilde bizlerin konforundan besleniyor.
Naomi Klein’in Güney Afrika örneği üzerinden öne sürdüğü geniş boykot çağrısı bizim neyimize diye düşünmek mi gerekiyor acaba? İsrail'e karşı yürütülmesi gereken hareketin üç ayağı olması gerektiğini belirtiyor Klein: Boykot, yatırımı geri çekmek ve yaptırımlar.
Alışkanlıklarımızla iç içe geçmiş bir üretim ağını değiştirmenin imkânsızlığı kanısı, Filistin araştırmalarının olduğu yerde saymasına sebep olan ufuksuzlukla etkileşim halinde. Market alışkanlıklarımızı değiştirmeyi önemsemediğimiz gibi, Gazze’yi de içine alan Filistin araştırmalarında birbirini besleyen bilgileri ülkemiz ve Müslüman ülkelerin duyarlı kesimleri olarak buluşturmuyor, birleştirmiyoruz.
Gazze halkı ve Filistin katliamlarla kendini duyurmayı nereye kadar sürdürecek? Bu direnişte bizim payımıza düşen ne olmalı? İnşallah bu kez “bir sonraki katliam” gerçekleşmeden lâyıkıyla konuşmayı ve bu konuşmaları sempozyum salonu sınırlarına terk etmemeyi başarırız.