Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "Milli Maç" vesilesiyle Erivan'a gitmesine MHP'liler tepki gösteriyor. Zaten CHP müzmin muhalif, onu geçelim.
Ben de Başbakan İsmet İnönü'nün ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın 1935'de Ermenistan'ı ziyaret ettiğini hatırlatmıştım geçen.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de Ermeni Cumhurbaşkanı Rober Koçaryan'ı Cumhuriyetin 75. Yılı Kutlamaları için Ankara'ya davet etmişti.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın dile getirdiği gibi merhum Alparslan Türkeş, Ermenistan Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan'la Paris'te bir araya gelmişti.
Türkeş 1993'te devletin bilgisi dahilinde özel misyonla gittiği Paris'te Ter-Petrosyan'ı ziyaret etmişti.
Tuğrul Türkeş'in eşlik ettiği işadamları da Ermeni işadamlarıyla ticari projeleri konuşmak için bir araya gelmişti..
Taraflar her iki görüşmeden memnun ayrılmıştı...
Türkeş, daha sonraları Ermeni diplomatlarla da görüştü..
Ermeni ve Türk işadamları arasındaki köprü görevini Ter-Petrosyan'ın kardeşi Telman ile Türkeş'in oğlu(şimdi MHP milletvekili) Tuğrul Türkeş üstlenmişti..
Ne ki Taşnak güçlerinin Laçin koridoruna saldırmaları sonucunda Paris'te alınan kararlar hayata geçirilemedi.
Sonra da Petrosyan gitti, Taşnak lider Koçaryan geldi.
Türkeş'in bu tür görüşmelerde bulunması anlamlıydı. Çünkü siyasal Türk milliyetçiliğinin lideriydi.
İki liderin tarihi düşmanlıkları sona erdirmek amacıyla bir araya gelmesi bu yüzden çok önemliydi.
Dolayısıyla Erivan ziyaretine MHP'lilerin tepki göstermesini tipik bir muhalefet davranışı olarak görebiliriz.
Kafkasya'da barış ve istikrarın sağlanması için Türkiye'nin etkin girişimlerde bulunmasının ne mahzuru olabilir?
Komşu devletler arasındaki sorunların da diplomatik yollarla çözümlenmesi beklenir.
Güney Osetya nüfusu itibariyle toplasan bir Çankırı etmez ama soğuk savaşın yeniden hortlatılmasının sebebi oldu.
Başımıza ne geldiyse küçümsemekten, ciddiye almamaktan geldi.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Gül'ün Erivan ziyareti iki komşu ülke arasındaki ilişkilerin seyrinde olumlu etki yapacaksa, bundan herkesin sevinmesi gerek.
Hatta Gül, yanına Tuğrul Türkeş'i de alsa iyi olur.
Umarız Ermenistan Türkiye'nin uzattığı barış elini geri çevirmez..
Türkiye'nin Ermenistan'a ihtiyacı yok belki ama Ermenistan'ın Türkiye'ye ihtiyacı var.
Azerbaycan'la, Türkiye'yle kavgalı bir Ermenistan en başta Ermeni halkına zarar veriyor.
Türkiye "Yukarı Karabağ" sorununun Bakü ve Erivan arasında barışçıl biçimde çözümlenmesinden yana.
Bu sorun onbeş yıl önce çözümlenseydi "Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı" yerine belki "Bakü-Erivan-Ceyhan Boru Hattı" olacaktı.
Aynı durum "Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Hattı" için de geçerliydi.
"1915 İddiaları" kabul edilebilecek sınırlara çekilebilirdi.
Bu fırsatı kaçırdı Ermenistan.
Her şeye rağmen Türkiye barış için en küçük bir olayı dahi değerlendirmeli.
Büyük bir ülke böyle yapar.
Hatay'ı kendi toprakları arasında gösteren ve PKK'yı destekleyen Suriye'nin Türkiye ile dostluk ilişkisi kuracağı kimin aklına gelirdi?
Ama oldu.
Çünkü düşmanlık fani, komşuluk baki.
Herkese iyi Ramazanlar..
Oruç her şeyden önce Allah'a yaklaşmanın bir aracı. Fedakarlık, nefisle mücadele. Öte yandan açlığı hissetmek, açları hatırlamak. Yani sosyal sorumluluk, paylaşım, barış, adalet ve şefkat.. Bütün insanlar için. Bir başka açıdan oruç, insana kendi bedenini kontrol edebilme kudreti veriyor. Diğer bir açıdan ise kardeşlik ve dostluk ilişkilerinin zenginleşmesi. İkram, saygı, sevgi. Ancak her şeyde olduğu gibi iftar sofraları da sadelik ölçüleri içinde kalmalı. Ama bu yoksullar için daha çeşitli, daha zengin sofraların kurulmasına engel değil tabii. Benim de bazen pençesine düştüğüm bir sinirlilik hali var Ramazan'da. Kırıp döküyoruz. Oysa en dingin, en sakin olmamız gereken bir ay Ramazan. Demek ki oruç, insanın kötü davranışlarını sorgulaması için bir ayna görevi görüyor, görmeli. 11 ayın hesabını Ramazan'da görmüyor muyuz? O halde oruç üzerinde yeniden düşünelim derim. Oruç, emeğin, nimetin ve sağlığın kıymetini bilmemiz gereken bir ibadet aynı zamanda. Ve dahi insanın kendi sınırlarının bilincinde olması, taşkınlıktan, zulümden kaçınması.. Oruç sadece gün boyu aç kalmak ise, hiçbir şey demek. Değilse, çok şey. Çünkü bütün canlılar açlık çeker. Oysa oruç, insanı hayvandan ayıran bilinçli bir eylem. Kısacası oruç, insanın kendini aşması, erdemlilikte, şuurda, insaf ve vicdanda yükselmesi demek. Daha ne olsun!
Ergenekon İddianamesi işime yaradı..
Yabancı ülkelerdeki ders kitaplarında yer alan Türkiye aleyhtarı ibareler ilgi duyduğum bir konuydu. Türkiye'nin Dışişleri bürokrasisi, Milli Eğitim Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu eşgüdüm içinde, ülke halkları arasında kin ve nefret uyandırabilecek gerçek dışı ibarelerin çıkarılmasını sağlamaya çalışmaları gerekiyor. Yabancı ders kitaplarındaki bu ibarelerin tespit edilmesi zahmetli bir iş. Ergenekon İddianamesi'nin ek klasörlerini sabırla okurken bu konuyla tak diye karşılaşmayayım mı? 320 no'lu klasörde yer alan doküman "Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığı" tarafından hazırlanmış. 231 sayfalık doküman sayesinde merak ettiğim bilgilere kolayca ulaşmış oldum.
Dokümanda eskiden "Osmanlı İmparatorluğu" sınırları içerisinde bulunan Ortadoğu, Balkan ve Kafkas ülkelerinin yanı sıra Avrupa Birliği üyesi ülkelerle birlikte 24 ülkenin ders kitapları incelenmiş. Mesela Almanya'nın ilköğretimde okutulan coğrafya kitabında "İtalyanlar, Türkler ve Yunanlılar olmasaydı bizim ülkemiz ne yapardı? Kim bizim çöpümüzü toplar, caddelerimizi süpürür, büroları, hastaneleri, devlet dairelerini temizlerdi?" ibaresi yer alıyormuş. Verdiğim bu örnek en masumu, ona göre düşünün artık. Balkan ülkelerinin ders kitaplarında ise "Osmanlı/Türk zulmü" adı altında hem gerçek dışı hem de iğrenç ibarelerin yer aldığını söylemeliyim. Bu ülkelerin isimlerini zikretmeyeceğim çünkü aralarında gerçekten dost bildiğimiz ülkeler de yer alıyor. 24 ülkenin ders kitaplarında bizim için hiç de iyi şeyler yazılmamış. Çocukların zihinleri yalan yanlış bilgilerle donatılıyor maalesef.
Türkiye, öncelikli olarak Kafkas, Balkan ve Ortadoğu ülkelerindeki ders kitaplarında yer alan gerçek dışı ve aşağılayıcı ibarelerin değiştirilmesi için kısa, orta ve uzun vadeli öneriler paketi hazırlasa kötü mü olur? Madem Ortadoğu'yla ilişkilerimiz dostane şekilde gelişiyor, o halde işe Arap ülkeleriyle başlayabiliriz. Öte yandan bizden çok şeyler isteyen AB'ye üye ülkelerin ders kitaplarındaki saçma sapan ibarelerin değiştirilmesini istemek bizim de hakkımız. Ülkeler arasında barış, dostluk ve işbirliği olacaksa işe eğitim müfredatlarından başlamak en doğrusu. Nefretle büyüyen insanlar arasında kurulacak dostluk ve barış ilişkisi temelli olabilir mi hiç?
Kaynak: Yeni Şafak