Demokrasi ve şiddet

Bir ülkede hukukun üstünlüğünün sağlanması, ifade özgürlüğünün, örgütlenme özgürlüğünün serbestçe gelişmesinin olmazsa olmaz koşullarından biri, şiddetin bir araç olarak devreden çıkmasıdır.
Türkiye bir süredir yeniden terör ve şiddet sarmalı içine çekilmeye çalışılıyor.
Tetiği çeken elleri biliyoruz ama kimin adına ve ne amaçla çektiğinden o kadar emin değiliz.
Kimsenin de emin olduğunu sanmıyoruz.
O nedenle, sivil siyasete umut bağlayan tüm kesimlerin şiddete karşı ortak tavır alması gerekiyor.
Çünkü terörün hedefi demokratik sistemimiz.
Onlar zorlukların, sıkıntıların konuşulup çözüme kavuşturulmasını istemiyor.
Aslında daha da keskinleşmesini, insanların bir arada yaşayamaz hale gelmesini istiyor.
Oysa bölge halkı iradesini birlikten, kalkınmadan, işten, aştan yana koyuyor.
Bu tablo terör örgütünü açıkça rahatsız ediyor.
Silah altında genç yaşta ölenlerden bir bölümü Kürt kökenli vatandaşlarımız.
Kimi anaların ağzından dökülen ağıtlar da Kürtçe.
Kurşunun adres sormadığı, kardeşin kardeşe vurdurulduğu bir ortama çekilmeye çalışıldığımız apaçık ortada.
Böyle bir ortamda yapılması gereken, tavır almaktır.
Demokrasi adına, yaşam adına, insanların kardeşliği adına, barış ve huzur içinde bir arada yaşama hakkı adına.
Siyaset yapan herkes tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya.
Böyle bir dönemde duyguların değil, aklın hakim olması gerekir.
Duygularla hareket edenlerin sonradan nasıl pişman olduğunu tarih hepimize öğretiyor.
Bu tablodan Kuzey Irak'taki komşularımızın da gerekli dersi çıkarıp sorumluluklarının gereğini yerine getirme çabası içine girmeleri gerekir.
Demokratik reformlar hızlandıkça, bölgeye yönelik yatırımlar arttıkça, kültürel hakların önündeki engeller birer birer temizlendikçe terör örgütü gittikçe yalnızlaşacak.
Onu yalnızlığa mahkum etmenin tek yolu, silahlı güç değil.
Aynı zamanda ortak irade.
Bugün bu ortak iradeyi gösterme, genç insanları hayatının baharında yaşama veda ettiren teröre karşı ortak tavır alma günü.
Teröre ve arkasındaki örgüte açıkça karşı çıkmayanlar, tarih önünde bu sorumluluklarıyla hesap vermek zorunda kalacaktır.

Meclis göreve

Bir askeri operasyondan dönen, özel yetiştirilmiş bir birliğin pusuya düşürülmesi geçiştirilebilecek bir olay değildir.
Yıllardır dağda savaşarak deneyim kazanmış bir birliğimizin nasıl böyle bir pusuya düşürüldüğü mutlaka araştırılmalı ve gerçek ortaya çıkarılmalıdır.
Şehitlerimizin sayısının çokluğu böyle bir soruşturmayı zorunlu kılmaktadır.
Meclis'in bu konunun üzerine gitmesi ve özel bir soruşturma komisyonu kurması gerekebilir.
Türkiye, Batı standardında bir ülke olacaksa, ölen askerlerinin hesabını sorabilmeli ve cevabını alabilmelidir.
Meclis'in bu konuda ciddi bir sorumluluğu vardır.

 

 

Kaynak: Sabah