Biliyorum, bu başlığı okuyanlar, 'İyi de, nasıl kapanacak?' diyecekler. Öyle ya, çok değil daha 4,5 ay önce, demokratik sisteme dayatma yapan 27 Nisan Muhtırası yayımlanmadı mı?
Birileri 'darbe planları' yapmaya devam ede dursun, karanlıkta şarkı söyleyen bazı aydınlar, artık bu saatten sonra açık bir toplumda, AB'nin eşiğinde darbenin yapılamayacağını iddia ediyorlar.
Bazı 'Sen de haklısın hanım'cı tevil erbabı ise, her zamanki uzlaşmacı edalarıyla, bir taraftan askere uslu çocuk olun dercesine gerdan titreterek selam sarkıtırken, diğer taraftan 'tencereyi pisleten' politikacıları Cumhuriyet çizgisine davet etmekten geri kalmıyorlar.
Bu zihniyet devam ederse, Türkiye, AB'ye tam üye dahi olsa 'darbeler dönemi'nin kapanması mümkün değildir.
* * *
Darbeler döneminin kapanması ve demokrasinin bir daha rayından çıkmayacak şekilde yerine oturtulabilmesi için gerekenler şunlardır:
1. Zihniyet Değişikliği: Hem oligarşik jakoben elitte, hem de halkta köklü zihniyet değişiklikleri zorunludur. Militer bürokrasi, yargı seçkinleri, akademik çevreler ve tepeden inmeci aydınlar, artık askerî müdahalelerle bir sonuca varılamayacağını görmelidirler. Lâkin, asıl önemli olan, halkta meydana gelmesi gereken zihniyet değişikliğidir. Halk, 4-5 yılda bir oy vermekle vazifesinin bitmediğini görmeli ve hukuk çerçevesinde teşkilâtlanarak antidemokratik müdahalelere karşı tavır alabilmelidir. Halkın, kitleler halinde müdahalelere karşı koyacağını, tankların üstüne çıkabileceğini bilen darbeciler müdahaleye cesaret edebilirler mi?
2. Anayasa ve Kanunlarda Değişiklikler:
Silahlı Kuvvetlerin konumu ve görevleri, Anayasa ve Kanunlarda, değişik yorumlara sebep olmayacak şekilde açıkça belirlenmelidir. Yeni Anayasa hazırlanırken, mevcut Anayasa 'daki 117-122. maddeleri arasındaki TSK ile ilgili hükümler değiştirilmeli; TSK İç Hizmet Kanunu'nun meşhur 35. maddesindeki 'koruma kollama' ifadesine açıklık getirilmeli; TCK ve Askerî Ceza Kanunu'na yeni hükümler ilave edilmeli, kısaca askerin siyasete müdahalesini önleyen gerekli mevzuat düzenlemeleri yapılmalıdır.
3. Eski Darbecilerin Yargılanması: Türkiye'de askerî darbelerin yarım yüzyıldır devam etmesinin en büyük sebebi, darbecinin cezalandırılamaması ve yapanın yanına kâr kalmasıdır. Bırakınız cezalandırılmayı, 27 Mayısçılar yıllarca tabiî/temelli senatörlük yapmışlar, 12 Martçılar ortalıkta kabararak dolaşmışlar, 12 Eylülcüler ise Anayasa'nın koruması altında kâşânelerinde sefa sürmüşlerdir. Darbeciler, gardiyanlar tarafından değil, devletin koruma görevlilerince korunmuşlardır.
28 Şubatçılar, siyasî iktidara karşı nasıl tank yürüttüklerini, 'balans ayarı' yaptıklarını şecaat arz ederek anlatırken, darbeciye işlemeyen adalet terazisini ellerinde tutanlar bu manzarayı lâl-i ebkem seyretmektedir.
Bu rezalete son verebilmek için, önce Anayasa'nın darbeciler hakkında yargılama yasağı getiren geçici 15. maddesi kaldırılmalı; sonra 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat'ta darbe yapanlar yargılanmalıdır. Bu yargılama sonucunda, darbelerin gayrımeşru olduğu millet ve hukuk önünde tescil edilmeli ve darbecilerin suçu teşhir edilmelidir. Niyetimiz, 90 yaşındaki Evren Paşa'yı hapse attırmak değildir. Zaten, yaşı ve af kanunları çerçevesindeki hukukî tartışma buna müsait değildir. Ancak, millî irade bu kararlılığı gösterirse, bundan sonra darbeciliğe niyetlenecek olanlar üzerinde caydırıcılık sağlanmış olur.
12 Eylül'ün bu acı yıldönümünde, bir daha darbe utancını yaşamak istemiyorsak, hep birlikte buna karşı kararlılık içerisinde olmalıyız.
Kaynak: Radikal