Çözüm dışarda değil, içerde

 

    Acaba Cumhurbaşkanı Gül ile ABD Başkanı Bush arasındaki görüşmede "siyasal çözüm" gündeme geldi mi?

    Geldi diyenler var, gelmedi diyenler var.

    Bizzat Cumhurbaşkanı Gül, bu konudaki soruyu, "Amerika El Kaide için siyasal çözümü masaya getirir mi ki Türkiye masaya PKK ile ilgili bir siyasi çözüm getirsin" şeklinde cevaplandırdı.

    Amerika'nın ve AB'nin, Gayrı Müslim azınlıklar konusunda daha yoğun olmak üzere Kürt meselesi ve Alevilik için siyasi, sosyal, kültürel çözümler yönünde girişimler yaptığı biliniyor.

    Türkiye, bu yöndeki uluslar arası taleplerden rahatsız olsa bile, bunları not etmekten kaçınmıyor. Çünkü bu, uluslar arası irade ile ilişkilerin seyrini de etkiliyor.

    Ama Türkiye'nin tüm sorunlu alanlarındaki çözüm, bizzat Türkiye'nin içinde ve kendi insanının geliştirdiği formüllerle olacak.

    Daha doğrusu böyle olursa sağlıklı çözümler üretilebilir.

    Aksi halde, Osmanlı'nın çözülüş döneminden bu yana süren, dış müdahalelerle sorun çözme yöntemi, ülkeye ağır bedeller ödetir.

    Şu anda Türkiye'de halkın büyük çoğunluğu ile iktidara gelmiş bir hükümet var. Bu, Ak parti'nin ikinci hükümet dönemi.

    Ve bu hükümet, ülkeye maddi – manevi enerji kaybettiren, binlerce çocuğunun kanına mal olan sorunların çözümü yönünde bir irade sergiliyor.

    Kürt meselesi denen hadise...

    Alevi meselesi denen hadise...

    Din – Toplum – Devlet ilişkilerindeki sancılı alan...

    Bunları çözelim, Türkiye rahatlasın ve uçsun.

    İç sorunlarını çözmüş bir Türkiye'nin, büyük ülke olması için her türlü potansiyeli var.

    Çözelim bu sorunları...

    Hükümete çözüm lazım.

    Hükümet çözüm derken, laf üretme gibi bir lükse sahip değildir.

    Sorunlu bir ülkede hükümet etmenin zorluğunu en iyi hükümetin içindekiler bilir.

    Onun için her hükümet sorunları çözmeye, küçültmeye, mümkünse ortadan kaldırmaya çalışır.

    Onun için hükümet, çözüm yolundaki rasyonel teklifleri göz ardı edemez.

    Ancak, bu sorunları çözmek o kadar da kolay olmuyor.

    Çünkü sorundan beslenenler var.

    Sorunların oluşturduğu rant ve istismar alanında beslenip büyüyenler var.

    "Haydi çözelim" dediğinizde, bu odakların nasırına basmış gibi bir feveranla karşılaşıyorsunuz.

    Başbakan oradan sesleniyor:

    -Çözüm önerisi olan bize gelsin!

    Yeni anayasa yapalım, yeni kanunlar çıkaralım, imkanlarımızı seferber edelim, yeter ki sorunları azaltılmış bir Türkiye'ye varalım. 

    Kürt meselesi dediğinizde bağcı dövenler ordusu çıkıyor ortaya

    Alevi meselesi dediğinizde Aforozcular çıkıyor.

    Din – Toplum – Devlet ilişkileri dediğinizde laikçiler çıkıyor...

    Araba kundaklayanlara bakın. Diyarbakır'da öğrenci katledenlere bakın.

    Alevi iftarını sabote etmek için aforoz sistemini işletenlere bakın...

    "Laikliği tarif edelim, inanç özgürlüğü sorunu çözülsün" dendiğinde, "2008 çok şeye gebe, ülkede kıyamet kopar" diyenlere bakın.

    Buradan çıkış var mı?

    Türk silahlı Kuvvetleri dağlardaki terör yuvalarını bombalayacak, terör de Diyarbakır'ı kana bulayacak...

    Buradan nereye çıkılır?

    Kürt sorunu çözülür mü?

    Ak Parti'nin Alevi milletvekili Reha Çamuroğlu "Hiç olmazsa yüzyüze bakmaya başlayalım" diyor, Kerbela Şehitleri için bir Fatiha okumakta buluşalım."

    Bu talebin neresinde hangi kusur var?

    Ben Hazreti Hüseyin için ağlarsam, bundan Alevi vatandaşlarım neyi kaybeder?

    Kurban bayramı'nda, ülkenin Batısından binlerce insan Doğu Güneydoğu'ya aktı. kardeşlik köprüsü kuralım diye... Çocuklarınız bizim çocuklarımız" demek için. Çocukların başını okşamak, ayaklarına müflonlu bot giydirmek için..

    Hükümet, bölgeye iyi yitişmiş kamu görevlisi göndermek için seferber oldu. Öğretmen, sağlık personeli, vali, kaymakam, hukuk adamı vs...

    Bunun neresi kötü?

    Yani bölge hizmet görür, kardeşlik Doğuyu Batıyı kuşatır, sorunlar biterse, PKK da biter diye mi korkuluyor?

    Binlerce başörtülü kız, kendi ülkesinde üniversite okuyabilirse kıyamet mi kopar? Laikliğin neresine ne olur?

    Sorunu kendi içimizde çözebilme başarısını göstermek...

    Bizim acilen yapmamız gereken bu.

    Amerika, Avrupa işin içine girerse, herkese bir bedel ödetir.

    Türk'e de, Kürd'e de, Sünniye de Aleviye de... Laik devlete de, Müslüman bireye de...

    İş çözüme odaklanmak...

    Rant hesaplarını aşmak, makulü yakalamak.

    Türkiye, tarihi bir anı yaşıyor.

    Bir, bu iktidara çözüm fırsatı vermek...

    İki, çözüm için aklımızda ne varsa, iktidarla paylaşmak...

    Bu iki şeyi başarırsak, hani bir zamanlar çok söylenen bir ifadeyi hatırlarsak "Türkiye gerçek anlamda çağ atlar!"

    Diyarbakır'da çocuklar ölmesin

    Dağlarda da hiç kimse ölmesin.

    Ayaklarına kurşun sıkan bir ülke olmaktan kurtulalım.. Ben, bunu başarabileceğimize inanıyorum.