Durun hemen heyecanlanmayın, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in CHP ve MHP liderleri Baykal ve Bahçeli'yi Çankaya Köşkü'ne davet etmesinin altında olağanüstü bir şey yok. CHP-MHP koalisyonu için zemin falan yoklamıyor. Belki Sezer arzu ederdi; ama Meclis tablosu böyle bir arayışa zerre miktar imkan vermiyor. Davet tamamen seçim sonuçlarıyla ilgili...
Sezer yüzde 10 barajını aşarak Meclis'e giren iki muhalefet partisinin genel başkanlarını başarılarından dolayı kutlayacak.
'Peki Başbakan niye yok?' sorusunun cevabı da belli. Erdoğan'la seçimin ardından görüşmüştü zaten. Muhalefet partileri için seçim sonuçlarının kesinleşmesini bekledi. Çankaya'dan gelen her haberin olağanüstülüğe işaret ettiğinden kuşkuya düşenler sorabilir; 'Cumhurbaşkanı sakın şapkasından yeni bir tavşan çıkarmasın'. Sezer'in son ana sakladığı bir numarası olabilir. Ancak bunun hükümet modeliyle ilişkisi olduğunu sanmıyorum.
Son numara eğer varsa, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde ortaya çıkar, bekleyip görelim. Söz Çankaya'ya gelince Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın son açıklamalarına da bakmak lazım. Büyükanıt Paşa önceki akşam Merkez Orduevi'ndeki resepsiyonda bir gazetecinin "12 Nisan ve 27 Nisan açıklamalarının arkasında mısınız?" sorusunu cevaplandırırken "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin görüşleri günlük olarak değişmez. 12 Nisan'da söylediğimiz şeylerin aynen şu anda da arkasındayız." dedi.
Malum, Genelkurmay Başkanı 12 Nisan'daki basın toplantısında cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde sahip birinin Çankaya'ya çıkmasını umut ettiğini dile getirmişti. Şimdi 'O sözlerin aynen arkasındayız' diyerek ne demek istedi? Bu sözler Abdullah Gül'ün adaylığına dönük bir mesaj mı? Daha açık soracak olursak, Gül aday olursa asker sürece 27 Nisan benzeri açıklama veya başka yollarla müdahale eder mi? Aslında bu soru bir süredir zihinlerde. Cumhurbaşkanlığı Meclis'in işi ama asker bütünüyle denklemin dışında değil. Her seçimde bir şekilde rengini belli etti. Olası adaylara kırmızı ışık yaktığı da oldu, yeşil ışık yaktığı da. Sarıda da durdu.
Büyükanıt Paşa'nın 'Sözde değil özde' sözlerini kişiselleştirerek doğrudan Abdullah Gül'e karşı değerlendirmek doğru yaklaşım olmaz. 'Sözlerin arkasındayız' açıklaması kuşkusuz bir hassasiyet yansıtıyor. Gül'ün adaylığını engellemek veya bir başka ismin yolunu açmak için söylenmiş değil. Kaldı ki Gül 'resmen adayım' demedi. Meydanlar ve seçim sonuçlarıyla ilişkilendirerek adaylığa yakın durduğunu söyledi. Buna karşılık Başbakan Erdoğan sessizliği yeğledi. Normal de. Henüz cumhurbaşkanlığı süreci başlamış değil. Öncesinde çözüm bekleyen başka konular var. Meclis başkanlığı seçimi, yeni hükümetin kurulması gibi...
Çankaya sürecini gerilimden uzak, kazasız belasız atlatmak sadece siyasetin sorumluluğu değil. Askerî kesim başta olmak üzere diğer kurumlara düşen yükümlülükler de var. 22 Temmuz'da büyük başarı yakalayan AK Parti dikkatli davranmaya özen gösteriyor. Zafer sarhoşu olarak yorumlanacak davranışlardan kaçınıyor. Cumhurbaşkanlığı konusunda herkesin sözü olabilir. Ancak son sözü milletvekillerinin söyleyeceği unutulmamalı. Cumhurbaşkanlığı seçimini krize dönüştürecek her girişimin bedeli çok ağır olur.
Abdullah Gül'ün adaylığının değişik kanallarla engellenmesi en başta milli iradeyi rencide eder. AK Parti'nin yüzde 47'lik oy oranı hükümetin devamı kadar Gül'ün adaylığına destek için de verildi. Cumhurbaşkanlığı sorunu sükunetle çözülmeli, konuya doğrudan veya dolaylı yollardan taraf olanların bunda sorumluluğu var. Endişeye mahal yok, Türkiye, Çankaya sınavını rahatlıkla atlatacak demokratik olgunluğa sahip.
Kaynak: Zaman