'Büyük politik aldatmaca'


 
Rusya'dan ithal edilen zenginleştirilmiş uranyum yakıtıyla gündeme gelen Tahran'ın güneyindeki Buşehr Nükleer Santrali, bir süre önce gazetecilerin ziyaretine açılmıştı. 

İngiltere Dışişleri Bakanı Sayın David Miliband'ın, Zaman Gazetesi'nin 24 Aralık 2007 tarihli sayısında "Neden İran üzerindeki baskı kalkmamalı?" başlığıyla bir makalesi yayımlanmıştır ki söz konusu makalede Sn. Miliband, İran'ın barışçıl amaçlı nükleer programı aleyhinde birtakım konular dile getirmiştir. 
 
 
 
Saygıdeğer Türkiye Cumhuriyeti kamuoyunu aydınlatmak amacıyla aşağıdaki konuları açıklamak gereğini duymuş bulunuyorum. Sn. Miliband, sözlerine İran'ın nükleer faaliyetleriyle hiçbir ilgisi olmayan nükleer silahların çeşitli bölümlerini tanıtarak başlamıştır. Dost ve düşmanın bile İran'ın nükleer programının barışçıl olduğunu kabul ettiği bir zamanda Sn. Miliband'ın bu konuya böyle yaklaşımı düşündürücüdür.

İran'ın doğruluğu, daha ilk baştan ve özellikle de Sn. Al Baradei'nin İran'ın nükleer faaliyetlerinin barışçıl olduğunu dünyaya duyurduğu son aylarda insaflı dünya kamuoyu nezdinde anlaşılmıştır. Halihazırda İran'ın programdaki şeffafiyeti o kadar açık ve inkâr edilemez derecededir ki İngiltere'nin en önemli stratejik ortağının yani Amerika'nın güvenlik birimleri bile kendi itibarını onarmak için çaresiz söz konusu programın askerî olmadığını itiraf etmiştir. Bugün, İran'ın barışçıl amaçlı nükleer faaliyetlerinin nükleer silah çalışmalarıyla bağlantılı olduğu yönündeki iddiaların aslında İran ulusunun yasal ve meşru haklarını görmezlikten gelmek için öne sürülmüş büyük bir politik aldatmaca olduğu başta saygıdeğer Türkiye ulusu olmak üzere tüm dünya kamuoyuna aşikârdır.

İran gerek itikadî gerekse insanî gerekçelerle nükleer silah yapmayı ve kullanmayı beşeriyet karşısında işlenmiş bir cinayet olarak görmekte ve mahkûm etmektedir. Ülkemiz asla böyle bir girişimin peşinde olmamıştır ve olmayacaktır. Biliyorsunuz ki İran İslam Cumhuriyeti, İslamî inançlar esası üzerine kurulmuştur; İslam dini masum bir insanın öldürülmesini bile tüm insanlığın öldürülmesiyle eşdeğerde saymaktadır. Dinî büyüklerimiz Müslüman askerlere verdikleri düsturlarda onları sivillere, savaşta yaralananlara ve hatta ağaçlara bile zarar vermekten men etmişlerdir. Bununla birlikte tarihe bakacak olursak dünyanın ilk insan hakları bildirgesi 2500 yıl önce İran Ahemenişlerinin kurucusu olan büyük Korosh'a aittir. Tüm bunlar büyük İran milletinin düşünce ilkelerinin temelini şekillendiren öğretilerdir. Böyle bir neslin kurduğu hükümetin insan ve insan hayatına saygısı tamdır ve bunun tersi her türlü davranıştan örneğin nükleer silah üretiminden kaçınmaktır.

Sizden olan beklentimiz, dünya halkını doğruluk ve dürüstlükle muhatap edinmenizdir. Amerikalı dostlarınız onca sayısız güvenlik birimlerine rağmen sonunda İran'ın nükleer programına yönelik yanlışlarını kabul etmişlerdir. İran aleyhindeki tüm baskıların ve yanlış politikaların sonucu ortaya atılan ve haksızca Güvenlik Konseyi'ne sevk edilen İran'ın nükleer programının silahlanmaya yöneldiğine dair suçlamalar bizzat kendileri tarafından da geçersiz sayılmıştır. Britanya Devleti'nin de iyi niyetini kanıtlamak için böyle bir yola başvurması faydalı olacaktır. Britanya ve Amerika Birleşik Devletleri, Irak'ta da kitle imha silahları bulunduğunu öne sürmüştü; ama netice itibarıyla bu iddialar boşa çıkmıştır.

Sayın Bakan, siz de kabul edersiniz ki, maksatlı birtakım hayallerle her gün dünyanın bir köşesini ateşe vermek ve milletleri savaşa, katliama ve felakete maruz bırakmak kabul edilebilecek bir davranış değildir. Uluslararası barış ve güvenlikle ilgili önemli meseleleri müphem bırakarak ve zanna ve eksik bilgilere dayanarak her gün bir ülke ya da devlet suçlu gösterilemez. Biz herkesi sorumlu davranmaya davet ediyoruz.

İran'ın uranyum zenginleştirmesinin gereksiz olduğu yönündeki iddialara gelince... Öncelikle, yabancıların dünyanın bağımsız ve büyük ülkelerinin önceliklerini ve gereksinimlerini belirlemesi gibi bir kural mı var?! Esasen işin ilginç yanı, başka bir ülkenin gereksinimlerini belirleme hakkını kendinize nasıl verebiliyor olmanızdır.

İkinci olarak, Buşehr Santralı'nın ihtiyaç duyduğu yakıtın Rusya'dan karşılandığı tamamen doğrudur; ama bizim 20 bin megavatlık nükleer elektrik için gerekli santralların tesisi için devlete yetki veren İslamî Danışma Meclisi'nde onanmış kanunumuz da vardır. İran'ın Batı'ya olan güvensizlik çıtası oldukça yüksektir. Sizler, hatta doğrudan normal halkın can güvenliğiyle ilgili yolcu uçaklarının parçalarını bile İran'a vermezken şimdi biz nasıl olur da yabancılardan gelen yakıta dayanarak nükleer santrallara onlarca milyar dolarlık yatırım yaparız? Amerika ve İngiltere gibi müttefikleri, enerji güvenliği sağlamak bahanesiyle kendi ülke topraklarına binlerce kilometre uzaklıktaki yerlerde varlık gösterip savaş çıkarırken uluslararası yükümlülüklerin tamamına uygun olarak kendi ülke topraklarında temiz ve barışçıl enerji elde etmek için UAEK denetimlerine ve kurallarına uygun nükleer yakıt üretimine girişen İran İslam Cumhuriyeti'nin bu yöndeki girişimini nasıl olur da düşmanca propagandalar ve çeşitli tehditlerle önlemeye çalışırsınız? Britanya dış politika biriminin başkanı olarak sizden şunu sormak isteriz ki bu yıllarda İran'ın barışçıl nükleer faaliyetlerine yönelik kararlarınızın temelini neler oluşturmaktadır? Lütfen Türkiye kamuoyuna açıklayınız.

Batı'nın İran'la işbirliği iddiaları

Makalenizin bir bölümünde İran'ın nükleer enerjiyle ilgili çok yönlü yardım önerilerinin tamamını reddettiğini belirtiyorsunuz. Soruyoruz size, Avrupalı üç ülkenin önerilerinden hangisi İran'ın nükleer programına yardım amacını taşıyordu? Nükleer programımız başlayana kadar İran'ın bütün isteklerini kesinlikle geri çeviriyordunuz. Nükleer bilginin İran'da ulusal ve yerlileşmeye başlamasından sonra tüm önerileriniz ülkemizin bu bilimsel ilerleme yolunu bırakmasına yönelikti. Bu dünyada bağımsız hangi bir ulus kendi büyük bilimsel kazanımlarından vazgeçip kendini bu alanda yabancılara bağımlı kılmayı kabul edebilir?

Ortadoğu'da barış ve istikrar konusunda da sizinle tamamen aynı kanıyı paylaşıyor ve hiç kimsenin huzuru bozmaya hakkı olmadığını savunuyoruz. Saddam'a hangi ülkeler yardım edip ona teknolojik imkanlar sağlamıştır; onu yok etmek için Irak'ı uluslararası kurallara aykırı olarak yakıp yıkan ve kan gölüne çeviren ülkeler hangileridir? Ortadoğu'daki asıl krizin tarihinin kökleri yani Filistin meselesi ve bazı Ortadoğu ülkelerinin gerginlik yaratıcı sınırlamalarının planı kimler tarafından çizilmiştir? Ortadoğu'daki 60 yıllık güvensizlik kaynağını siz herkesten daha iyi bilenlerden biri olmalısınız. İran İslam Cumhuriyeti civar ülkelerde ve bölgelerde ve ayrıca tüm dünyada barış ve huzurun kendi ulusal güvenliğinin yararına olduğuna derinden inanmaktadır. Irak ve Afganistan savaşları sürekli olarak ülkelere güvenlik ve ekonomik masraflar yüklemiştir. Ülkemiz Ortadoğu bölgesinin hassas durumunu ve kendi stratejik konumunu tamamen terk ederek eskiden olduğu gibi bölgenin asil milletlerinin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünün korunmasını içeren her türlü çalışmaya etkin ve yapıcı olarak katılmaya hazırdır. Başka ülkeler İran'a karşı ayrımcılıktan ve zorbalıktan uzakta, eşit açıdan tavır ortaya koyarlarsa ondan tüm bölgenin ve dünyanın çıkarına olacak yapıcı ve benzersiz bir işbirliği göreceksiniz.
 
Kaynak: Zaman