Geçtiğimiz salı akşamı NTV'de Can Dündar'ın 'Neden?' programında, Mümtaz Soysal'ı dinlerken dehşete düştüğümü itiraf etmeliyim: Gerçi, Sayın Soysal'ın 'jakoben bir Cumhuriyet'ten yana olduğunu, öteden beri bildiğim için, o programda söylediklerini yadırgamamam gerekirdi.
Nitekim, bundan on yıl önce, Cumhuriyet'in 75. yıldönümü dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri'nde bir konferans sırasında Prof. Soysal, Cumhuriyet'in jakoben bir niteliği olduğunu söylemiş, jakobenlikle Demokrasinin bağdaşmayacağını ima etmiş ve tastamam şunları söylemişti: 'Cumhuriyetimizin jakoben niteliğini göz önüne almadan bizi anlayamazsınız. (...) Bu jakoben niteliğe aykırı olan her şey, Cumhuriyetin temel niteliklerine aykırıdır.' O sırada orada bu konferansı dinlemekte olan dünyaca ünlü ekonomist Prof. Dani Rodrik'ten gereken cevabı almıştı... 'Yüzler ve İzler' adlı kitabımda (Aşina Kitaplar, 2006), 'Mümtaz Soysal'la ilgili bir yazımda da bu konuya değindiğimi, okurlarım herhalde hatırlayacaklardır.
Gelelim, NTV'deki konuşmasına! 'Neden?' programına katılanlardan Prof. Dr. Beril Dedeoğlu, Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı krizin, demokratik koşullarla aşılması gerektiğini dile getirirken, Prof. Soysal lafa karışarak, tastamam şunları söyledi: 'Ne yani, dört yıl daha bekleyecek miyiz?'
Prof. Soysal'ın beni irkiltip dehşete düşüren sözleri! 'Ne yani! Dört yıl daha bekleyecek miyiz?'
Bilmem hatırlatmama gerek var mı? Mümtaz Soysal, Anayasa profesörüdür; Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde yıllarca Anayasa hukuku dersleri vermiştir. Anayasa konusunda yazdığı kitapları ve makaleleri var.
Pek iyi de, bu durumda Prof. Dr. Mümtaz Soysal'a Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ikinci maddesini hatırlatmanın tam sırası değil midir? Bu madde, Türkiye Cumhuriyeti'nin, 'Demokratik, Laik bir Sosyal Hukuk Devleti' olduğunu bildirmiyor mu?
'Ne yani? Dört yıl daha bekleyecek miyiz?' Prof. Dr. Soysal, Türkiye'de her beş yılda bir yapılan genel seçimlerin üzerinden bir yıl geçtiğini ve herhangi bir arıza çıkmadığı takdirde 2012 yılında yapılması gereken seçimlere kadar bekleyemeyeceğini ya da beklenmemesi gerektiğini ima ederken ne demek istemektedir? Açıktan açığa bir darbe çağrısı mıdır bu? Öyle midir? Evet, tastamam öyledir...
Bir Anayasa profesörünün, bir darbe çağrısından başka bir anlama gelmesi söz konusu olmayan bu sözleri, düpedüz bir Anayasa suçu teşkil ediyor. Anayasa suçu, evet, zira darbe çağrısında bulunmak müesses nizama karşı işlenmiş bir suçtur. Prof. Soysal, Anayasa'nın ikinci maddesinde dilegetirilmiş olan 'Türkiye Cumhuriyeti Demokratik [...] bir [...] devlet[i]tir' ibaresini gözardı ediyor;
Demokratik yoldan bir iktidar değişikliğinin ancak genel seçimlerle mümkün olabileceği gerçeğini inkardan gelerek milli iradeyi hiçe sayıyor! Sadece Mümtaz Soysal mı? Alenen 'darbe' çağrısında bulunan başkaları da yok mu?
Sırası gelmişken bir hatırlatmada bulunmanın tam zamanıdır diye düşünüyorum: Laiklik aleyhinde konuşmak nasıl Anayasal bir suçsa, Demokrasi aleyhinde konuşmak da aynı derecede Anayasal bir suçtur. Üstelik, daha önce de birkaç defa yazdığım gibi, Anayasamızın ikinci maddesinde kanun koyucu Demokrasi'yi Laiklikten önce (evet, önce!) zikretmiştir. Mümtaz Soysal, kanunların 'lafzı'nın, kanunkoyucunun öncelikler konusundaki niyetini (intentio) içerdiğini bilmiyor mu yoksa? Bir Anayasa profesörüne bunları hatırlatmak durumunda kaldığım için gerçekten üzgünüm...
Bari Mümtaz Soysal ve onun gibiler, baklayı ağızlarından çıkarıp, adlı adınca, 'Türkiye Cumhuriyeti Bürokratik ve Laik bir devlettir', deseler de 1925'te Terakkiperver Fırka'dan başlayarak Serbest Fırka'nın, Demokrat Parti'nin, CHP'nin, AP'nin, Milli Nizam Partisi'nin, Milli Selamet Partisi'nin, Refah Partisi'nin, Fazilet Partisi'nin kapatılmalarına rağmen bir türlü kurtulamadığımız şu Demokrasi belasından (!) kurtulsak!
Kaynak: Zaman