Böyle dedi Netanyahu

Mustafa Ebu Svay

"Böyle Buyurdu Zerdüşt"de Friedrich Nietzsche'nin sahte peygamberi, meşhur hükmü ilan etmişti: "Tanrı öldü." İsrail Başbakanı Netanyahu de dün barış ve bir Filistin devleti ümidinin öldüğünü ilan etti. Filistinli hiçbir mülteci geri dönemez. Kudüs'ten Filistinlilere pay yok. Yerleşim inşasını dondurmak yok. Egemen hava sahası yok, gerçek bir Filistin egemenliği yok.

Daha da kötüleşiyor. Netanyahu'ya göre Filistinlilerin tarihi bir kökleri veya hakları yok Filistinde. Filistinliler sadece oradalar. Netanyahu nezdinde Batı Şeria, yahudi atalarının topraklarıdır, Hz.İbrahime kadar geriye gider, hiçkimseye ait değildir. Yerleşim inşasını durdruma talebinde bulunan Obama'ya verilen tepki bu. Yerleşimcilerin koloni projelerini tüm İsrail hükümetleri desteklemiştir. Batı Şeria'daki Yahudi kolonilerini "meşru" ve "gayri meşru" diye bölmekten maksat dünyayı yanıltmaktır. Uluslararası hukuka göre istisnâsı olmaksızın tümü de gayri meşrudur.

Filistinli Müslümanlar ve Hıristiyanlar Hz. İbrahim'in çocukları olarak eşit muamele görmüyorlarsa o halde inançlararası diyaloğun Hz.İbrahim üzerinde vurgu yapmasının sebebi nedir? Arapların annesi, Hacer adlı bir köle kız olduğu için mi? 3.500 yıllık düşünce budur. Hz. İbrahim, zamanı ve yeri geldiğinde yastık olarak, bir nevi konfor bölgesi olarak kullanılıyor ve gerçek meseleler gözardı ediliyor. Filistin tarihi, Hz.İbrahim'le başlamaz. İbrahim'in Kutsal Topraklara gelmesinden evvel, orada Filistinlilerin bulunduğu Eski Ahit'te bile geçer. İbrahim Sara'yı defnedeceği zaman kutsal topraklarda hak iddia etmedi; Filistinlilere 400 gümüş şekel ödedi.

ABD Başkanı Barack Obama'nın vizyonunu paylaştığını iddia eden Netahyahu (Obama, Netanyahu'nun konuşmasını önemli bir adım olarak niteledi), ilgili tüm BM kararlarını ve yol haritası dâhil evvelki tüm mutabakatları reddeden bir örtmeceyle Filistinli liderlere önşart öne sürmeksizin görüşmelere dönme çağrısında bulundu. Dörtlü müzakerelerle alınan mesafenin geriye sarılmasıdır bu; Arap Barış İnisiyatifi hilâfınadır. Bununla birlikte Filistin Otoritesi hiçbir şey yapmıyor, "barış için ortak yok" mantrasını yeniden tekrarlayarak İsrailli liderlere fırlatıyor.

Netanyahu, ekonomik barış fikrinin reklamını da yaptı. Arapların, İsrail devletini bir yahudi devleti olarak tanımalarını istemekle kalmayıp İsraile yatırım yapmalarını da istiyor. Tam normalleşme istiyor ve karşılığında hiçbir şey teklif etmiyor. Turizm hakkında konuştu, Hıristiyan mekanlardan bahsetti; müslümanların mekanlarından hiç söz etmedi. Güneş enerjisinden faydalanmaktan, Afrika ve Avrupa'ya uzanan boru hatlarından bahsetti sanki tüm yollar Tel Aviv'e çıkarmış gibi. Suriye'nin Golan Tepeleri üzerinde süren İsrail işgali hakkında tek söz etmedi fakat Şam'a gitmek istiyor. Bu adam ciddi olamaz.

Netanyahu, barışçıl bir İsrail toplumu resmetti. Problemin kökeninde, yahudilerin ulusal topraklara dönme haklarının Araplar tarafından reddedilmesi yatıyor dedi. Siyonist projenin kolonyal doğasına veya bu projenin 60 yıldır Filistin halkını ve diğerlerini sefâlete düşürdüğüne hiç değinmedi.

Netanyahu'ya göre tüm problemler kendi kendine doğuyor. İran nükleer tehditi hakkındaki sözlerini de aynı anlamı içeriyor. Şayet Netanyahu, Obama'nın vizyonunu paylaşıyorsa o halde İsrail'in nükleer cephaneliğinin yok edilmesi de dâhil nükleer silahlardan arındırılmış bir dünya'ya değinmelidir. Netanyahu ise tam tersini talep ediyor; "güçlü güvenlik garantilerinden" bahsetmesi, nükleer gücü örtme çabasıdır.

Konuşmayı Bar Ilan Üniversitesi Begin-Sedat Merkezinde yapması daha bir ironik durumdur. İsrail ve Mısır arasında yapılan anlaşma, 1967'de işgal edilen Mısır topraklarından çekilmeye dayalıydı. Aynı mantık Suriye'nin Golan Tepelerine, Lübnan Şeba Çiftliklerine ve Filistinin Gazze Şeridi ve Batı Şeria'sına ve de Doğu Kudüs'üne de uygulanmalıdır. Sanki tarihi bir konuşma yapıyormuş gibi kendisini Theodor Herzl ile kıyas yapmak yerine barış için toprak formülünü kavramış Menahem Begin'le kıyaslamalıdır
Netanyahu'nun talepleri, imkansız taleplerdir. Yalnızca kendi sağcı koalisyonuyla paylaşabilir. Duruşunu değiştirmediği takdirde – pek muhtemel değil – barış ümidinin yeniden canlandırılması evvelinde, dünya bir sonraki İsrail hükümetini beklemek durumundadır.

Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı