Nereden başlamak lazım? Belki de sonuncusundan; dün Taraf gazetesinde yayımlanan Paksüt-Başbuğ görüşmesinden. Haber daha öğle saatlerinde Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt tarafından doğrulandı.
Doğrulama neyi gösteriyordu? Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, o sıra henüz açılmamış AK Parti kapatma davası üzerine Paksüt aracılığıyla Anayasa Mahkemesi'ni yönlendirme çabasını mı? Kuşku duymak lazım. Son aylarda Başbuğ'un kendisiyle görüşmek isteyenlerle terörle mücadele ve o çerçevedeki askeri, sosyal, ekonomik konular dışında hiçbir şey görüşmediği,
siyasi nitelikli konu açmak isteyenleri geri çevirdiği biliniyor. Gerek Paksüt, gerek Başbuğ'un açıklamaları bu açıdan tatmin edici.
Ama bu haber sayesinde Paksüt'ün izlendiği iddiasının yalnızca bir endişeden, paranoyadan kaynaklanmadığını öğrenmiş olduk. Bu haberi meslektaşlarımıza verenler, marifetleriyle övünürken, suçlarını sıralıyorlar. Paksüt'ün Kavaklıdere Tenis Kulübü önünde ortaya dökülen izlenme iddiasına konu olan Emniyet aracının, görüntü kayıtlarının silinmiş olması ne kadar acemice bir karartma ise, bu konu da o kadar acemi ve sığ bir saptırma gibi duruyor.
Dünkü Star gazetesinde Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun'un tedavisi ile ilgili haber de ilginçti. Ülkeler ve örgütler bu düzeydeki insanların sağlık durumlarını öğrenmek için casusluk ağları kuruyor. O nedenle de bu düzeydeki insanlar bu tür tıbbi işlemleri kendi isimleriyle yaptırmaz. Örneğin, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Ömer Çelik'in zamanında müdahalesiyle çok daha kötü bir akıbetten kurtulduğu rahatsızlığında Güven Hastanesi'ndeki dosyası kendi adına mı açılmıştı?
Sığlık, intikam duygusuyla, insanların zekâsına hakaret edecek düzeyde temelsizlikten kaynaklanıyor.
Bir başka örnek, 12 Haziran'da Vakit gazetesinde yayımlanan İlker Başbuğ fotoğrafları. Aslında günler önce bazı haber merkezlerine adressiz zarfta gönderilen fotoğraflar Başbuğ'un ismini vermeden 'bir bürokrat' diye bir gizem ifadesiyle yayımlandı. Oysa Başbuğ, Kudüs'teki Ağlama Duvarı önünde 2004 Ocak sonunda Genelkurmay İkinci Başkanı olarak 45 kişilik bir savunma sanayii heyeti ile birlikte gittiği gezideki standart 'kültürel program' çerçevesinde bulunuyordu. Aynı program çerçevesinde Mescid-i Aksa'ya da gitmiş ve dua etmişlerdi.
Belki de Başbuğ'un Musevilik'le ne kadar iç içe olduğu izlenimi verilmek ve böylece ağustos başındaki Yüksek Askeri Şûra'da muhtemelen getirileceği Genelkurmay Başkanlığı konusunda soru işaretlerine yol açmaktı. Dünkü Türkiye gazetesinde Nuri Elibol, bu haberleri YAŞ öncesi TSK komuta kademesini yıpratma kampanyası olarak kınadı ve içeride koltuk kavgasına düşmüş bazılarının dışarıdaki bazı ekiplerle bu yıpratma kampanyasına kalkışmış olabileceğini ima etti.
Sadece asker ve yargıyla sınırlı değil kampanya. CHP lideri Deniz Baykal, Danıştay Başkanı Mustafa Birden'i ziyareti sırasında, orada bulunan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya ile görüştüğü haberlerini külliyen yalanladı. Baykal "Gizli görüşme yapmak istesem, herhalde başka bir yer bulurum" diye durumla eğleniyor.
Bir de Faruk Loğoğlu'nun evindeki yemek komplosu var. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve eski Başsavcı Sabih Kanadoğlu'nun da katıldığı yemeğin 'türban iptali' kararını 'kutlamak' amacıyla düzenlendiğini yazanlar, katılanlara sorsalardı davetin bir ay önceden yapıldığı onlara da söylenirdi. Yine bu yemekte AK Parti'nin işinin bittiği ama Baykal'ın CHP'si ile alternatif oluşturulamayacağı için SHP lideri Murat Karayalçın'ın davet edildiğini yazanlar, Karayalçın'a sorsalar yemekte olmadığı onlara da söylenirdi. Ben tanığım, çünkü aynı saatlerde Alman Sosyal Demokrat Partisi heyeti için verilen yemekte, Adnan ve Şule Bucak'ın evinde Karayalçın ile birlikteydik.
Bu acemi kampanyanın Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bilgisi altında yürütüldüğüne inanmak da zor. Çünkü, örneğin Erdoğan'ın Başbuğ'un PKK ile mücadeledeki rolünü, Güneydoğu'ya yönelik sosyal ve ekonomik projeler konusundaki görüşlerini ne kadar takdir ettiğini konuştuğu biliniyor. İkincisi, bu yapılanlar Erdoğan'a, belki şu anda kendisinin de tahmin etmeyeceği kadar zarar veriyor. Atasözünde olduğu gibi, akıllı düşman, akılsız dosttan evladır.
Kaynak. Radikal