Bıçak kemiğe dayandı

8 askerin serbest bırakılacağını zaten Tayyip Erdoğan biliyordu ve gazetecilere "sürprizlere açık olun" demişti. Elbette askerlerimizin kazasız belasız ülkemize gelmesi memnuniyet verici ama, Türkiye'nin bunun ötesinde talepleri var. Kuzey Irak'a giden yabancı basın, PKK'lıların ellerini kollarını sallayarak Kuzey Irak'ta dolaştığını, Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin önde gelen üyelerinin dahi, PKK'nın bu hareket serbestisini muhabirlere açıkça anlattığını naklediyor.
Los Angeles Times: "Süleymaniye'nin kuzeyinde Mardu köyünde meşe ağaçlarının arasındaki evler PKK'nın merkezi olarak kullanılıyor..."
Telegraph: "Kürt yönetimi PKK'lıların yerini çok iyi biliyor. Buraya ulaştığınızda, bir anda karşınıza beyaz tenis ayakkabılı militanlar çıkıyor..."
New York Times: "KYB'nin önde gelen üyelerinden Mala Bahtiyar ile konuştuğumuzda, bize, 'PKK'lılar konuklarımız. Onları desteklemiyoruz ama, PKK'yı kısıtlamak için Bağdat'tan açık talimat da gelmedi' diyor."
Görüldüğü gibi, Türkiye, ABD'den beklentilerinde haklı. Ama sonuç ne olacak? Yıllardır sabrediyoruz ve uyutuluyoruz. Acaba bu defa ABD bıçağın kemiğe dayandığını idrak edebilecek mi?

Haşim Kılıç ve laiklik

Haşim Kılıç ile Sacit Adalı'yı, Özal, Anayasa Mahkemesi'ne atamıştı. "Sakıncalı " sayılmalarının ilk sebebi bu. Mesela, atama Necdet Sezer tarafından gerçekleştirilseydi, her ikisinin de elinde laiklikten " garanti belgesi " bulunacaktı.
Kılıç'ın Refah Partisi'nin kapatılmasına karşı çıkması ve Yüksek Öğretim Kanununa eklenen 17'nci maddenin iptali aleyhine oy kullanırken, başörtüsü yasağının devamını savunmaması, militan laiklik anlayışına vurulan bir darbeydi. Eğer Anayasa Mahkemesi 1991'de verdiği kararında, " Yürürlükteki yasalara aykırı olmayan kılık kıyafet serbesttir" hükmünü iptal etmemiş olmasına rağmen, "bu serbestlik, dini amaçla başın örtülmesi özgürlüğünü kapsamaz" demeseydi, bugün hiç değilse üniversiteye giden tesettürlü kızlarımız engellerle karşılaşmayacak, Türkiye de yakıcı bir sorundan kurtulacaktı.

Haşim Kılıç, karşı oy yazısında, ek 16'ncı maddenin iptal gerekçesine atıfta bulunuyor, Meclis'in ek 17'nci maddeyi düzenlerken, Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesini dikkate aldığını söylüyor: " Eğitim ve öğretimde dinsel inanca, devlet gücünün özel bir katkı vermesi düşünülemez. ' Dinsel inanç gereği başın örtülmesi serbesttir ' demek, dinsel kaynaklı bir düzenleme girişimidir ve Anayasa karşısında geçerli değildir. Ek 17'nci maddede ise, Anayasa Mahkemesi'nin daha önce verdiği iptal kararındaki aykırılıklar düzeltilmiş, din kuralları esas alınmamıştır; yasalara aykırı olmayan her türlü kılık kıyafetin serbest olması öngörülürken, herkesi içine alan genel bir düzenleme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi, ek 16'ncı maddeyi iptal ederken, hukuki sakatlığı düzeltmeyi amaçlamıştır. Mahkeme'nin amacının, belirtilen kıyafeti yasaklamak olduğunu iddia etmek, mahkemeyi, ' kanun koyucu gibi hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis eden bir kurum' haline getirir ki, bu da Anayasa'nın 153'üncü maddesine aykırıdır; Anayasa Mahkemesi'nin denetim görevi dışında kalır."
Haşim Kılıç'ı kimileri nezdinde olumsuz kılan işte onun bu gibi kararları ve yorumlarıdır. Tabii bir de eşinin başörtüsü. Halbuki o, Yüksek Yargı'nın, Yasama Organı yerine geçmemesi gereğini vurgulamış, laikliğin de doğru bir tarifini yapmıştır. Haşim Kılıç, Telekom'un özelleştirilmesinde de engelleyici değil liberal bir tavrı benimsemişti.
Yıllar sonra, ilk defa, tercihini hürriyetlerden yana koyan bir Anayasa Mahkemesi Başkanı görmekten dolayı bahtiyarım. Tebrikler; başarılar. Belki Haşim Kılıç, " militan laiklik" anlayışı yerine daha makul bir çizginin benimsenmesine katkı sağlar.
 
Bez parçası
 
Meclis'te başörtüsü tartışması yaşandı. CHP'li Nur Serter ortamı kızıştırdı. AK Partili Özlem Türköne ona cevap vermek isterken yanlış yaptı ve "Bir bez parçasına niye tahammül edemiyorsunuz?" diye sordu. Oysa başörtüsü, İslami değerlerin ve Müslüman kimliğin taşıyıcısı olarak görülüyor. Başörtüsüne bez parçası demekle, Türk bayrağına bez parçası demek arasında bir fark yoktur. AK Partililerin bu cümleleri alkışlaması da yanlıştı. Ama siz "İki yanlış bir doğru eder" derseniz, ona karışamam.
 
 
Kaynak: Sabah