Başkan Obama Cumhuriyetçiler’in saçma isteklerine ‘evet’ derse, sonsuz bir şantajın içine düşer. Sınırı iyi belirlemeli. Bu sınırı geçen sonbaharda çizmek gerekti. Şimdi çizerse başkanlıktan olur.
ŞİMDİ ABD’deki borç limiti tartışmalarında neredeyiz bir bakalım: Demokratlar büyük harcama kesintilerini kabul etti ama Washington Post yazarı Ezra Klein’a göre; “işletmeleri vergi yükünü azaltmak için envanterlerini satın aldıklarından daha aza değerlendirmelerine izin veren bir kural, koruma fonu müdürlerini gelirlerini sermaye kazancı sayıp yüzde 15’lik bir marjinal vergi oranı ödemelerine izin veren bir boşluk, özel jetlerin vergi muameleleri, yakıt ve petrol destekleri ve zenginler için madde madde listelenmiş kesintiler” konusunda bir şey yapmakta ayak diriyorlar. Cumhuriyetçiler de görüşmeleri bıraktı. Düşünün bir. Borç limitini yükseltmenin yenilenmiş bir mali krizi kışkırtması ciddi bir ihtimal -Cumhuriyetçiler de özel jetlerdeki vergi kesintilerini azaltmaya izin vermek yerine bu ihtimali göze almayı tercih ediyor.
Bunun bana söylediği şey, Başkan Obama’nın teslim olamayacağı, olmaması gerektiği.
Olursa, Cumhuriyetçiler’e en olmayacak taleplerini bile öne sürmeleri için işaret vermiş olur; sonsuz bir şantajın içine düşer.
Çizgiyi bir yerde çekmek gerek; geçen sonbaharda çekmek gerekti ama; şimdi teslim olmak fiilen başkanlığı bitirmek anlamına gelecek.Kafayı kaldırıp düşünme zamanı: ABD’deki bu ekonomik düşüş ne ölçüde benim gelişeceğini söylediğim şekilde gelişti? İlk günlerinden beri, diğer yorumcuların önemli bir kısmının tersine dört temel görüşü savunduğumu düşünüyorum.
Onlar da şuydu:
1. Düşüş çok uzun sürecek, uzatılmış bir işsiz iyileşme süreciyle birlikte.
2. Likidite tuzağında olduğumuz sürece, büyük bütçe açıklarına rağmen faiz oranları düşük kalacak.
3. Yine, likidite tuzağında olduğumuz sürece, parasal tabanda büyük artışların -Japonya örneğinde olduğu gibi- enflasyon ya da nominal gayrısafi yurtiçi hasıla için hiçbir önemi olmayacak.
4. Sürekli yüksek işsizlik ücretleri ve çekirdek enflasyonu düşük tutacak ve muhtemelen de bizi Japonya usulü deflasyona itecek.
İlk üçünde tamamen haklı çıktığımı düşünüyorum. Sonuncuda, nominal ücretler düşmeye benim beklediğimden çok daha dirençli çıktı. Yüksek işsizlik koşullarında ücret ve fiyat tespiti hakkında bildiklerimizin, birikim, yatırım ve likidite tuzağı hakkında bildiklerimizden çok daha az olduğunu fark etmeliydim.
Japonya usulü bir deflasyona gideceksek, bunun epey bir süre için olmayacağı belli. Ama insanların 2010 geldiğinde V şeklinde bir iyileşme, hızla yükselen oranlar ve/veya hiperenflasyon beklentileriyle karşılaştırıldığında, çok da kötü değil. 4 üzerinden 3.5 veririm.
ARKA PLAN: BORÇ
Sürenin sonu yaklaşıyor
ABD’nin 14.3 trilyon dolarlık borç tavanını yükseltmek için kongrede yürütülen görüşmeler, temmuzun ilk haftasında vergi yasalarındaki boşluklar nedeniyle çıkmaz sokağa girdi.
Haziran sonunda Cumhuriyetçiler ve Demokratlar 10 yıllık 2.4 trilyon dolarlık açık küçültme hedefinin bir parçası olarak, 1 trilyon dolarlık harcama kesintilerinde anlaşmıştı ki, Demokratlar gelir artışından 400 milyar dolar ya da yüzde 17’lik ödemede ısrar edince, Cumhuriyetçilerin liderleri görüşmeleri terk etti. Demokratların yasa yapıcıları, özel jetlerin mülkiyeti ile yakıt desteği, koruma fonu müdür gelirleri ve işletme stoklarıyla ilgili bir dizi düşük vergi yükünü özellikle hedef alıyordu.
2000’lerin başında başkan George W. Bush tarafından getirilen 250.000 doların üstündeki gelirlerdeki vergi kesintilerini ilga etmek yerine, Demokratlar zenginler için ayrıcalıklar tanıyan bu vergi maddelerini ortadan kaldıracak gelir artıran çabalara yoğunlaştı. Cumhuriyetçiler de bunun vergi artışı anlamına geleceği şeklinde bir tutum aldı; vergileri yükselten hiçbir önlemi desteklemeyeceklerdi.
Görüşmelere sınırlı katılımı nedeniyle eleştiriler alan başkan Barack Obama da sonunda 27 Haziran’da toplantıya katıldı.
29 Haziran’da düzenlenen bir basın toplantısında yasa yapıcılar yakın zamanda bir uzlaşmaya varamazsa bunun Amerikan ekonomisine çıkaracağı ciddi fatura için kongreyi uyardı ve Cumhuriyetçiler’in liderlerini gelirlerdeki artışı desteklemeyi, özellikle de “milyonerler ve milyarderler, petrol şirketleri ve özel jet sahiplerine” vergi kesintilerinin kaldırılmasını reddettikleri için azarladı.
Hazine Bakanlığı yetkilileri, 2 Ağustos itibariyle bir önlem alınmazsa ABD hükümetinin borçlarını ödememeye başlayacağına dikkat çektiyse de, yorumcular, bütün ödemelerin zamanında yapılması için 10 gün öncesinde kongrede bir uzlaşmaya varılacağını söyledi.
IMF için en iyisini dileyerek
Tamam, Uluslararası Para Fonu’na Christine Lagarde geldi. Ona şans dilerim. Bir de, işini ne kadar iyi yapacağı konusunda bir fikrimiz olmuş olmasını dilerdim. Bilmece gibi biri olduğu için değil: Zeki olmanın yanı sıra, her bakımdan ciddi, sorumlu ve aklı başında biri. Ama işte beni endişelendiren de bu tabii. Geleneksel sağduyunun, şu an için, ahmaklık olduğu bir çağda yaşadığımız için, geleneksel erdem bir zaaf. Çok Ciddi İnsanlar’ın yapmak istediği şeyler -kesintileri hemen biçmek, faiz oranlarını ‘normalleştirmek’, enflasyondan kaygı duymak- 2008’de başlayan düşüşü onlarca yıl sürecek bir duraklamaya çevirecek olan şeylerin ta kendileri.
Dominique Strauss-Kahn döneminde IMF, büyük uluslararası kurumlar içinde en az dogmatiği, en açık görüşlüsü konumundaydı. Bu çok bir şey demek değil ama düşüş sürerken para politikasını daha da sıkılaştıracak bahaneler bulmaya pek hevesli olan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ya da Uluslararası Ödeme Bankası’nın yönetimindeki çılgınlardan çok daha iyidir. Yani, soru şu, IMF Lagarde’ın yönetiminde daha makul davranacak mı? Dünya ekonomisinin yararına, öyle olmamasını umalım.
IMF’nin, 65 yaşını geçtiği gerekçesiyle Bank of Israel müdürü Stan Fischer’ın aday olmasını engelleme kararına ilişkin çabuk ve gecikmiş bir not: pek dandik. Bay Fischer’a karşı bir görüş var. Ama tartışma bu görüşe dayanmalıydı. Evet, aday olmasına izin vermek için kuralları esnetmek gerekecekti -ama devam eden bir krizin ortasındayız, iyi bir liderliğe şiddetle ihtiyacımız var ve başta gelen adayların yeterli özelliklere sahip olmadığına ilişkin tartışmayı, teknik ayrıntıları kullanarak sınırlıyoruz.
ARKA PLAN: IMF
Ufukta ciddi sorunlar
Temmuzun 5’inde Fransa eski Maliye Bakanı Christine Lagarde, Dominique Strauss-Kahn’ın yerine Uluslararası Para Fonu başkanlığı görevine başladı. Büyük ölçüde kurumun birkaç belli başlı sorunu nasıl çözeceğine ilişkin endişelerden dolayı, dünya çapında onun atanmasına gösterilen tepkiler karışıktı.
Geçmişine bakıldığında, birçok yorumcu Bayan Lagarde’ın gerçekten bağımsız kalıp, Avrupa’daki mücadele içindeki ekonomilere tarafsız tavsiyeler verip veremeyeceğini merak ediyordu. Dış İlişkiler Konseyi’nden bir eski çalışma arkadaşı Steven Dunaway, 29 Haziran’da CNN web sitesine Bayan Lagarde için şunları yazdı: “Avrupa liderlerinin karşısına çıkıp da krizdeki ülkelerin ekonomik durumu hakkındaki acı gerçekleri söyleyebileceğini ve istemeyebilecekleri politika değişikliklerine gitmeye niyetli olduğunu göstermeli.”
IMF’nin eski baş ekonomisti Simon Johnson, New York Times’ın web sitesine yaptığı yorumda, Bayan Lagarde’ın karşılaşabileceği en büyük zorluklardan bazılarının, “kriz sırasında IMF’den cömert koşulları olan yardımlar yapmasını bekleyemeyecek” durumdaki gelişen ekonomileri olan ülkelerden geleceğini söyledi.
Johnson, Bayan Lagarde’ın atanmasının, bu ülkeleri bir çeşit mali sigorta olarak döviz, özellikle de dolar stoklama konusunda cesaretlendireceğini öne sürüyor. “Küresel ekonomi perspektifinden”, diye yazıyor Johnson, “böylesi önlemler ilerisi için büyük bir risk oluşturur, çünkü daha sonra ABD’deki faiz oranlarını aşağı çekecek, özel sektörün dolar cinsinden borcunun yeniden takviyesini besleyecek ve politika üreticilerin uzun vadeli bütçe sorunlarımızı gerçekten çözmeye odaklanmasını daha da güçleştirecek.”
Kaynak: Star