Bağımsızlık' ve 'tanınma'

 

Gürcistan-Rusya savaşı sonunda, beklendiği gibi, Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlıkları Rusya tarafından tanındı. Bu tanıma Oset ve Abhazlar'ın birer bağımsız devlet içinde yaşamaları için ne kadar yeterli olur, bu ileride belli olacak. Çünkü bağımsızlık ilan eden devlet, uluslararası sistemde etkin olan bütün güçler onaylamadıkça, fiili bakımdan sonuç vermeyen sorun adacığı olarak kalabilir. Birilerinin gözünde bağımsız devlet olan bir yer, başka birilerinin gözünde başka bir devletin egemenlik alanında tanımlanabilir. Tıpkı Kıbrıs, Kosova ya da Tibet'de olduğu gibi halkların tercihleri, ancak rakip büyük güçlerin arzuları doğrultusunda kendi yönetimlerine kavuşur ya da hiç kavuşamaz.

Kosova'nın 'Batı'lı ülkelerce Rusya'nın bütün itirazlarına rağmen tanınması, benzer bir girişimin Rusya tarafından da yapılmasının uygun zeminini hazırladı. Kosova, bağımsızlığının garantisi olarak AB şemsiyesine doğru seyrederken Güney Osetya ve Abhazya'nın Rusya'ya yanaşarak bağımsızlıklarını garanti edecekleri anlaşılıyor. Bu durumda da bu iki yerin ne kadar bağımsız olacakları epey tartışmalı bir hal alıyor. Aslında Oset ve Abhazlar, Saakaşvili iktidarı yerine Medvedev otoritesini tercih etmiş oluyor ve bunu da bağımsızlıkla açıklamış oluyorlar.

Halkların kendi kaderlerini tayin etmeleri bir ilke olarak kabul edilse bile uluslararası koşulların pek de uygun olmadığı dönemlerde başlatılan bağımsızlık girişimlerinin o halklara yararlı geri dönüşümü olamayabilir. Üstelik amacı bir devletten ayrılma ve etnik-dinsel farklılık içinden yeni bir devlet kurma amacı taşıyan girişimlerin başarı şansı daha da düşük olabilir. Bu türden bağımsızlık girişimlerinde toplumun yeni devlete olan bağlılığını pekiştirecek siyaset ortamının milliyetçi, hatta şoven eğilimler taşıması kaçınılmaz olur. Etnik-dinsel şovenizmin kendisine yeni yeni düşmanlar ve yeni arkadaşlar arayışına gireceği de düşünülebilir. Bu durum, bağımsızlığını kazanmış ülkelerin içeride ve dışarıda yeni çatışmalara gebe olabileceğine işaret eder.

Bağımsızlık ilanı, esasen bu bağımsızlığın ne yönde kullanılacağına karar verilmesiyle yaşama geçen bir içeriğe sahip. Bu, bağımsızlık ilan eden halklar kadar, bunu tanıyan ya da tanımayan güçler için de geçerli.

KKTC'nin bağımsızlığını tanıyıp sonra o kadar da bağımsız olmasına izin vermeyen Türkiye'nin uluslararası alanda ne denli zor durumlarda kaldığını biliyoruz. Türkiye, bir yandan bağımsızlığı teşvik ettiği ve tanıdığı için uluslararası güçlerin şerrine uğradı, öte yandan tanıdığı bağımsızlığa hakkını vermediği için siyaseten baskı altında kaldı. Üstelik kendi içinde ayrılmak, bağımsız olmak, belki de ayrı bir devlet kurmak isteyen kesimlerin bulunduğu düşünülüyorsa, durum daha da zor hale geldi. Benzer bir durumun Kafkasya'da Rusya için de ortaya çıkacağı anlaşılıyor.

Rusya Federasyonu içinde bütünden ayrılmaya meraklı birçok halk bulunuyor ve bugünkü koşulların onları cesaretlendirme ihtimali var. Gayet tabii, Gürcistan'ın rövanşını almak için uğraşanların bu toplumları destekleyecekleri de düşünülebilir. Rusya'nın kendi içindeki ayrışmaya karşı koyacak kapasitesi bulunuyor ve bunu kullanmaktan da çekinmeyeceği anlaşılıyor. Rusya'nın 'Gürcistanlaşma' olasılığı karşısında daha otoriter, daha sert olacağını tahmin etmek ise zor olmasa gerek. Sonuçta dünyanın bir yanında liberal demokrasiler, öte yanında otoriter demokrasiler denebilecek ikili bir yapı ortaya çıkabilir. Bu durumda çevre ülkeler egemenlik, bağımsızlık, bölünmezlik ya da ayrılmazlık mücadeleleri verirlerken, bunun hangi tür demokrasi kanadına denk geldiğine karar vermek durumunda kalabilirler.

 

Kaynak: Star