Cengiz Aytmatov, Sovyet yönetimi tarafından katledilen yüzlerce Kırgızın cesetlerinin topluca bulunduğu yere yapılan Atabeyt anıt mezarlığına defnediliyor. Kırgızları deyimiyle Cengiz Ata, bugünkü Kırgız milli kimliğinin oluşmasında önemli bir isim. Onun dünya görüşünden hatta Kırgızcadan çok Rusça yazmış olmasından daha önemli olan böyle bir isim üzerinden ulusal özgüvenlerini kazanmalarına katkıda bulunmuş olmasıdır.
Aytmatov örneği bana Bosnalıların Emir Kustrika'sını hatırlatır. "Çingeneler zamanı" filmiyle dünya çapında ün kazanan bu yönetmen Yugoslav kimliğinden ayrı olarak sınırları aşan bir isim çıkarmaları Boşnakların kendilerine olan özgüvenlerini kazanmalarında hatırı sayılır etkisi olmuştu. Her ne kadar Boşnakların varlık-yokluk mücadelesine katılmamış, hatta karşı çıkarak Sırbistan'a yerleşmeyi tercih etmiş, bir tür 'katiline aşk' duymuş olsa bile Emir Kustrika'nın o dönem Boşnaklar üzerindeki etkisi önemlidir.
Metaforik isimler üzerinden sahih kimlik inşa edilemez. Toplumsal, kültürel etkileri göz ardı edilemese de bir toplumun kimliği çok daha derin tecrübe, birikim ve simgelere yaslanır.
Aytmatov bir Kırgız yazarı mıydı, Türk dilinin usta bir kalemi miydi?
Kırgız bir baba ve tatar bir anneden dünyaya gelmesine bakarak onu Kırgızların sahiplenmesinde yadırganacak bir şey yok. O topraklarda doğmuş, büyümüş biri olarak, Sovyet sistemi içinde Rus olmayan bir isimin edebi gücüyle öne çıkması önemli. Kırgız kültürel ve toplumsal motifleri eserlerinde kullanması o dönemin şartlarında muhalif bir ses olarak bile değerlendirilebilir. Rus olamayan bir yazarın Rus kültürel unsurlarından farklı sembol ve değerleri kullanmasından söz ediyoruz. Hatta bunlara yaslanarak evrensel bir roman dili geliştirmesi daha da önemli.
Ne var ki tüm bunlar Cengiz Aytmatov'u Kırgız edebiyatını hele hele Türk dilinin usta bir yazarı yapmaya yetmiyor. O temel eserlerini Rusça yazmış bir romancıdır. Yani Rus edebiyat iklimine mensuptur. Etnik kimliğinin farklı olması onu Rus edebiyatının çerçevesinden çıkarmaz. Siyasi duruşu, sosyal konumu ve edebi kişiliğiyle belki tipik bir Sovyet yazarı denilebilir.
Sovyetlerin; BM raporlarına göre yirmi yıl içinde kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olan Kırgız dilinin bir mensubunu ve Türk halkları arasında en zayıf bir gruba mensup Aytmatov'un şöhrete taşınması muhtemelen Sovyet yumuşama politikalarıyla alakalı olsa gerek. Azınlıklar içinde en tehlikesiz bir unsurun öne çıkarılması üstelik Rusça üzerinden bunun yapılması sistem içi dengeler açısından akıllıca sayılmalı. Tüm bunlar onun bir romancı olarak öneminden bağımsız olarak yapılan değerlendirme olduğu unutulmamalı…
Kırgız kimliğini inkar etmese de Aytmatov'da önemli ölçüde Rus etkisinden söz edebiliriz. Bu durum, doğup büyüdüğü, eğitiminden geçtiği Sovyet sisteminin dogal etkisinden daha farklı. Zaman zaman Ruslara olan hayranlığını dile getirmekten kaçınamayacak kadar alenidir. Ülkesini işgal eden Rus sömürgeciliğine bir tepkiden çok onlara hayran bir aydın tavrı vardır. Ona göre Ruslar bölgeye gelerek yani Türkistan'ı işgal edip sömürge sistemi kurarak "göçebe Kırgızları medenileştirmişti". Avrupa kolonyalizminin ürettiği söyleme sahip çıkan aydınlar da dünyanın diğer bölgelerinde benzer şeyler söylüyordu.
Siyasi edebiyata "mankurtlaşma" ifadesini kazandıran Cengiz Aytmatov'un entelektüel olarak ne kadar yerli olduğu tartışması şöhreti nedeniyle engellenmiş görünüyor. Kırgızların ulus devlet oluşumunda adeta milli sembol haline gelen Aytmatov'un ismini yaşatmaları yeni kimlik oluşumunda vazgeçilmez önemi olduğu muhakkak. Ancak kültür emperyalizminin Rus versiyonu ile hesaplaşmadan kendi kimliklerini inşa etmeleri de mümkün değildir. Bu aşamadan sonra Aytmatov etrafında oluşturulan imgelerin de yeniden ele alınması gerekecek.