Araplarla Kürtler nereye kadar gider?

Obama yönetiminin Irak'tan çekilme süreci için düğmeye basmasıyla uluslararası kamuoyunda 'Yaşasın yeni demokratik Irak kuruluyor' fikrinin yerlemesi gecikmedi. Ama tam bu iyimser havada yeni Irak'a dair 'fikir jimnastiği' yaparken, bu kez Amerikalıların çekilmesiyle Irak'ı yeni bir savaşın kasıp kavuracağını konuşur olduk: Arap-Kürt çatışması.

Bir süredir uluslararası medya bu savaşın eli kulağında olduğu temasının işlendiği haber ve makalelerden geçilmiyor. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Irak'ta 2005-2007 yıllarındaki Şii-Sünni savaşıyla ülkenin kuzeyi dışındaki her yeri kana bulanmıştı. Mezhep çatışmasının iktidarın Şiilere geçişi sürecini nihayete erdirmesiyle, iki yıldır özellikle Bağdat ve Basra'da sulh hâkim. Ama bu kez o vakitler 'tek güvenli bölge' görünen kuzey, yangın yeri oldu. Bu çatışmanın şimdiki merkezi kuzeydeki Ninova vilayetinin başkenti Musul'dan başkası değil. Artık Musul'dan saldırı ve ölü haberlerinin gelmediği gün geçmiyor.

Nüfusunun yüzde 85'ini Arapların oluşturduğu Musul, 2003'te Amerikan işgalinden faydalanmış Kürtlerin kısa süre önceye dek at koşturduğu bir diyar. 2005'te boykota gidip kent yönetimini Kürtlere kaptırmış Arapların son yerel seçimde zafer elde etmesi önemli bir işaretti. Zira bu sayede yeniden diş gösterir oldular. Zaten Sünni ya da Şii fark etmiyor, Araplar, Irak genelinde nüfusun en fazla yüzde 20'sini oluşturan Kürtlerin işgalci gücün en sıkı destekçisi olmalarının da etkisiyle haddinden fazla güce sahip oldukları görüşünde. Irak'ın birliği ile Arap kimliğinin savunucusu olan Şii Başbakan Nuri Maliki, güçlü bir merkezi hükümetten ve Kürtlerin savunduğu anayasanın değiştirilmesinden yana ve son genel seçimde şiddet bezgini Iraklıları harekete geçirmeyi başardı. Ve ABD'yle çekilme anlaşmasını kotarmasına paralel olarak dirilen Irak ordusunu Musul'a yolladı. Bu, 20. yüzyılın ikinci yarısındaki tarihleri Araplarla mücadelelerle geçmiş Kürtler için çok rahatsız edici elbette.

Geçenlerde Irak ordusunun bir tugayı, Musul'a ulaşabilmek için Mahmur'dan geçmeye kalkınca, Kürt siviller yolları kapadı, Kürt yetkililer 'Üzerimize gelinirse savaş kaçınılmaz' tehdidi savurdu. Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani, Kerkük'le yetinmeyip Musul ve Ninova'nın da bir kısmını içeren toprakları kuzeye bağlamayı hedefleyen yerel anayasanın oylanacağı referandumu ancak ABD'nin devreye girmesiyle ertelemeyi değerlendirdi. Böylesi bir manevra çok tehlikeli. Hem ABD'yi zora düşürme hem Maliki'nin ocaktaki genel seçim için Arap milliyetçiliği kozunu tetikleme potansiyeli taşıyor. Krizin savaşa dönüşmesine tek engel, şimdilik ABD ordusu. Barzani'nin ABD ordusu çekilirken, Kürtlerin kendilerini güvende hissedeceği şekilde kuzeyde üslenmesini arzulayacağı aşikâr. Ancak çekilmeyle Bağdat'taki etkisi ister istemez zayıflayacak ABD'nin ileride çatışmaları engelleme potansiyeli de azalabilir. 

Yaşananların ardında şüphesiz petrol ve doğalgaz yatakları uzanan bu topraklardaki egemenlik mücadelesi yatıyor. Bağdat da Erbil de anayasanın petrol gelirlerinin paylaşımına dair 111. maddesini kendilerine göre yorumluyor. Kürtler buna dayanarak yabancı şirketlerle petrol anlaşmaları yaparken, Bağdat itiraz ediyor. Tabii bu koşullarda federal hidrokarbon yasası çıkamıyor, bu gidişle hiç çıkamayabilir de.

Yani Şiilerle Kürtlerin işgalin getirdiği zorunlu ittifakı çözülmeye yüz tutmuş durumda. Hal böyleyken, Arap-Kürt savaşı haberlerinin kaynaklarından biri olan Uluslararası Kriz Grubu'nun raporunda, Kürt yetkililerin, "Bağımsızlık olmazsa, Irak'la olacağımıza Türkiye ile olmayı tercih ederiz" beyanları çok çarpıcı. Paralel olarak, Irak Kürtlerinin Ankara ile ilişkilerinin seyrinin değişmesi ve Türkiye'de gündeme gelen 'Kürt açılımı' tartışmaları, ister istemez 'Irak'ın parçalanma sürecine girdiği' kanaatini tetikliyor. Ancak bu süreçte kopuşların kansız yürütülemeyeceği unutulmamalı. Gerçi Kürt seçimlerinde yıldızı parlayan Goran (Değişim) hareketinin merkezi hükümetle iyi ilişkilere vurgu yapması ve ayrılık fikrini dışlamasa bile bunun Bağdat'la müzakere yoluyla başarılmasını istemesi en azından denklemi değiştirme potansiyeli barındırıyor. Yanı başımızdaki bir Arap-Kürt çatışmasının, Türkiye'yi nasıl etkileyeceği üzerine daha çok fikir jimnastiği yapmamız gerekecek. Zira ABD işgali bitmeye yüz tutarken, Irak belki de geçmiştekinden çok daha büyük bir istikrarsızlık kaynağı olmaya aday.

 Kaynak: Radikal