Sonunda Araplar şeytanın ayağını kırıyor ve bir araya gelebiliyorlar mı? Bunun için Şarm eş Şeyh’te toplanıyorlar. Amaçları, ortak bir Arap gücü oluşturmak. Bunun bir başka açılımı da Arap Acil Müdahale Gücüdür. Mümkün olursa, 150 bin kadar askerden oluşan bir ortak ordu teşkil etmeyi tasarlıyorlar. Şimdiye kadar Araplar kendi aralarında ne ekonomik, ne siyasi ne de askeri birlik kurmaya muvaffak oldular. Sadece Körfez İşbirliği Konseyi bu yolda bir mesafe alabildi.. Bununla birlikte bu yapıyı bile geliştiremediler.
İran yayılmacılığına veya tehdidine karşı Abdullah Fehd Nefisi gibi Arap aydınları Körfez İşbirliği Konseyi’nin başkenti Medine-i Münevvere ola federal veya konfederal bir çatı haline dönüştürülmesini istiyorlar, bunu her mahfilde seslendiriyorlardı. Bu yönde girişimler İran tehdidiyle karşılaşmış ve Araplar hem İran tehdidi hem de kendi iradelerinin zayıflığı nedeniyle geri adım atmışlardır. Körfez ülkelerinin kendi aralarında daha sıkı bir yapı kurmasına itiraz eden İran buna mukabil Maşrik el Arabi olarak ifade edilen Arap Doğusunda bir imparatorluk hayalini seslendirmeye ve onun ötesinde gerçekleştirmeye başlamıştır.
Yemen’deki gelişmeler ise bu ülkeler için tehlike çanlarının çalmasına neden oldu. Yemen’de gelişmeler en azından Körfez Araplarını Husiler karşısında fiili olarak birlik olmaya zorladı. Yemen’deki gelişmeler Kararlılık Fırtınası adıyla bilinen hava operasyonlarının düzenlenmesine yol açtı.
*
9-10Arap ülkesinin ortak olduğu ve 200 kadar uçağın katıldığı hava akınları sektirmeden devam ediyor. Bunun bir devamı olarak Sisi’nin daha önce ortaya atmış olduğu Arap Acil Müdahale Gücü de görücüye çıkıyor, Şarm eş Şeyh’te tartışmaya açılıyor. Arap dışişleri bakanları hazırlık toplantılarında bu fikre destek verdiler. Bununla birlikte, şeytan ayrıntıda gizli. Ürdün, Mısır gibi ülkelerin önceliği diğerlerinden farklı. Mısır ve Ürdün bu kurulması tasarlanan orduyu kendi gündemlerine alet etmek istiyorlar. Sisi ve Kral İkinci Abdullah’ın önceliği, bu orduyu IŞİD ve türlerine karşı kullanmaktır. Bununla birlikte özellikle Suudi Arabistan’ın önceliği İran nüfuzuna karşı caydırıcı bir güç ortaya çıkarmaktır. İran nüfuzuna set ve ket vurmaktır.
Sisi’nin Acil Arap Gücünü kendi maksatlarına alet etmek istediği bir gerçektir. ‘Terörle mücadele’ adı altında bu teşekkül etmesi tasarlanan orduyu Libya ve Sina gibi bölgelerde kullanmak isteyecektir. Bu durumda Körfez ülkeleri, sadece tasarlanan bu orduyu finanse etme göreviyle yükümlü tutulacaklardır.
Kaldı ki Sisinin planları sadece bazı Körfez ülkelerini değil aynı zamanda Kuzey Afrika bölgesi Araplarını da ( el Mağrib el Arabi) tedirgin etmektedir. Cezayir, İslamcılardan zerre kadar hazzetmese de Sisi’nin durumdan vazife çıkartarak Libya’ya yayılma hayalleri kurmasına gem vurmak istiyor. Mısır’ın Libya’nın içişlerine karışması başta Tunus olmak üzere Cezayir ve Fas’ın itiraz ve endişeleriyle karşılaşıyor. Bu durumda Sisi, komşu ülkelere müdahale için Arap NATO’su benzeri geniş yelpazeli askeri bir meşruiyet şemsiyesi arıyor.
*
Sisi’nin bugün yapmak istediği, 1976 yılında Arap Gücü adıyla Esat ordusunun Lübnan’a müdahalesini hatırlatıyor. Birleşik Arap Emirlikleri gibi bir iki ülkenin daha katılımıyla oluşturulan Arap Gücü Lübnan’a müdahale etmiş lakin daha sonra bu müdahale Suriye ayağı ile sınırlı kalmıştır. Ardından Lübnan, Esat ailesinin bir çiftliği haline gelmiştir. Durum 2005 yılına kadar da aynı minvalde devam etmiştir.
Sisi, Yemen’e yönelik Kararlı Fırtına operasyonuna deniz ve hava gücüyle katılıyor gerekirse kara kuvvetlerini de bu operasyonun hizmetine vereceğini ilan ediyor. Lakin Körfez Arapları Nasır’dan sonra bir kez daha sınırlarını İran’dan sonra Mısır’a terk etmek istemeyeceklerdir. Daha doğrusu Mısır’ın ortaklığı konusunda hassas davranacakları bir gerçektir. Sisi, ilkesiz bir biçimde ordusunu lejyoner güç gibi para getiren bir güce dönüştürmek istemektedir.
Esasında Soros’un Mehmetçik veya Türk ordusu için söylediği husus Mısır askerleri için geçerlidir. Kehanet Mısır ordusu için tutmuş sayılır. Mısır’ın en iyi ihraç ürünü askerleridir. Mehmet Ali Paşa’dan beri de zaman zaman böyledir. Olaylar, Sisi’nin pek de güvenilir bir adam olmadığını ortaya koymuştur. En azından Suudi Arabistan nazarında.
Bu durumda Birleşik Arap Gücü tasarısı fiili durumdan kurumsal bir duruma geçebilir mi? Bu tablonun ışığında şimdilik zor görünüyor.