Irak'taki dönüşüm ve ABD nezdinde Soğuk Savaş'taki önemini kaybetmesi nedeniyle, Türkiye Amerikan seçimlerini farklı bir gözle izliyor. İki adayın da Türkiye konusunda hem olumlu hem de olumsuz politikaları var
Türkiye Barack Obama'dan mı, yoksa John McCain'den mi yana? Ankara'nın çıkarlarına en uygun aday hangisi? Belki de Türkiye ilk defa tereddüt yaşıyor ve eğilimini belirleyemiyor. Genelde Türkiye Cumhuriyetçi veya Demokrat aday arasında pek ayrım yapmazdı.
Fakat hatta giren iki etken Türkiye'nin ABD başkanlık seçimlerinin iki adayı arasında ayrım yapmaya sevk ediyor. İlki, çift kutuplu dünyanın ortadan kalkması ve ABD'nin, Türkiye'nin önünde geçmişteki gibi manevra alanı bırakmayacak şekilde dünyanın iradesini elinde tutmakta yalnızlaşması. Şöyle ki, ABD'nin Soğuk Savaş ve sonrasında Ankara'ya duyduğu ihtiyaç, Türk çıkarlarına karşı aşırı adımlar atmasını engelliyordu. İkincisi, Ortadoğu ve özellikle de Irak'taki dönüşümler. ABD'nin Irak'ı işgali ve özellikle de Kuzey Irak'ta bir Kürt oluşumunun ortaya çıkmasıyla meydana gelen değişikler sebebiyle Türk-Amerikan ilişkileri kırıldı.
Biden'ın Irak'a bakışı endişe nedeni
Bu iki nokta, Türkiye'nin geleceğini etkilemesi sebebiyle Türklerin Amerikan seçimlerini takip etmesine yol açtı. ABD'deki sekiz yıllık yeni muhafazakâr yönetiminin Türkiye'ye musibetler ve trajediler getirdiği şüphesiz. Türkler yeni muhafazakârlar döneminin çarşamba sabahının ilk anlarıyla birlikte toprağa gömülmesini temenni ediyor.
Şu an McCain'i aday gösteren Cumhuriyetçilerin döneminde Irak'tan 'büyük Türk çıkışı' yaşandı; MGK'nın değişmezleri açısından Türkiye'nin ulusal güvenliği için en büyük tehdide yol açan yeni Irak haritası çizildi. MGK, PKK'nın tehditlerinin kontrol altına alınabileceğini, ancak asıl tehlikeyi Kürt oluşumunun ortaya çıkışının yarattığını düşünüyor.
Cumhuriyetçiler döneminde PKK Kandil Dağları'ndaki sığınaklarında güvenli yıllar geçirdi ve Türk ordusunun Dağlıca'dan Aktütün'e kadar uykusunu kaçıran
güçlü silahlı bir örgüt olarak geri döndü. PKK, ABD ve Kuzey Irak Kürtleri
kendisini gözardı etmeseydi, hatta desteklemeseydi, yeniden ayağa kalkmazdı.
Irak'ın bölünmüşlüğü ve PKK faaliyetlerinin sürmesi, Türkleri toprağın yarılıp Cumhuriyetçileri ve McCain'lerini yutmasını ummaya sevk ettti. Fakat karşı cephede, yani Demokratların cephesindeki durum da daha iç açıcı değil. Zira Obama'nın başkan yardımcısı adayı Joseph Biden, Irak'ın üç devletçiğe bölünmesi fikrinin babası ki, Türkler buna şiddetle itiraz ediyor. Yani Biden bu konuda şu anki başkan Geogre W. Bush'tan da aşırı.
'Soykırım' ve Kıbrıs masaya gelir
Türkler Obama'nın açıklamalarının seçim amaçlı olmasını temenni etse de, Demokrat adayın 1915'te yaşanan 'Ermeni soykırımı'nı tanıma sözü uykuları kaçırıyor. Türkiye geçen sonbaharda Bush'un verdiği ciddi destek sayesinde soykırım yasasının Kongre'den geçmesini engelleyebilmişti. ABD'deki Ermeni lobisi Obama'ya desteğini resmen açıklamış durumda. Obama Türkiye'nin Kıbrıs'taki askeri varlığını da 'işgal' diye niteledi.
Fakat Obama'nın Türkiye'yle ortaklığın onarılması gerektiği yönündeki açıklamasını ve Bush'u PKK'nın arkasında durmakla suçlamasını dikkate alırsak, Demokrat adayın seçilmesi bölgesel varlığı ve rolü bağlamında Türkiye için daha uygun olabilir.
Ankara ABD'ye 'hayır' diyebiliyor
Ayrıca Demokratların ülkelerin rejimleriyle ve özellikle de İran'la ilişkide daha düşük dozlu yöntemler izlemesi, Ankara'yı Cumhuriyetçi Bush yönetiminin yaptığı türden baskılara maruz kalmaması açısından rahatlatabilir. Tabii bu durum Obama'nın Türkiye için McCain'den daha iyi olduğu anlamına da gelmez.
Zira Bush Türkiye'yi AB'ye yaklaştırmakta ve üyelik müzakerelerini başlatmasında, AKP iktidarına dolaylı meşruiyet veren ılımlı İslam söyleminin de desteklenmesinde önemli rol oynadı.
Türklerin tavırlarını belirlemesi zor. Zira her iki adayın da Türkiye'yle ilgili konularda hem olumlu hem de olumsuz politikaları var. Türkiye kendi ulusal çıkarlarına
dayanan, Washington'dan ne istediğini ve istemediğini bilen açık bir stratejiye sahip olursa, Beyaz Saray'a kimin girip girmeyeceğiyle fazla ilgilenmeyebilir. Ankara geçen birkaç yılda bu tür bir politika izlemekte başarılı oldu. Irak işgaline, ABD'nin İran'ı vurma ihtimaline, Suriye'ye saldırmasına ve İsrail terörüne 'hayır' diyebildi.
Kanımca bu politika ABD'de başkanların değişmesiyle değişmeyecek.
Kaynak: RAdikal